Modern dünyada ebeveyn olmak çok zor.
Bir taraftan hızlı akan güne eşlik edebilmek, bir taraftan güncel yaklaşımlara uyum sağlamak, bir taraftan kendini eksik, kaygılı, hiçbir şeye yetişemiyormuş gibi hissetmek... Ama inanın yalnız değilsiniz.
Günümüzde ebeveynlerin çoğu, çocukları için bu kadar fazla seçenek arasında doğru tercihi yapmaya çalışırken, modern çocukları anlamaya çalışırken bireysel olarak yıpranmış, yorgun ve çaresiz hissediyor. Tüm bunlar olurken de kendi çocukluğunu düşünmeden edemiyor. Anne babaların çoğunu, "Bizim zamanımızda hiç böyle değildi!" derken bulabilirsiniz.
Peki, nasıldı? Neden günümüz çocuklarına adapte olmaya çalışmak bu kadar zor, onları bizim çocukluğumuzdan farklı kılan şey nedir? Neden çocuklarımızla aynı dili konuşmakta, onları anlamakta ve onlara yetişmekte bu kadar zorlanıyoruz?
1943 yılında Abraham Maslow isimli bir psikolog, "İnsan Motivasyonu Üzerine Bir Kuram" isimli bir makale yayımladı. Bu makalede, biz insanların hiyerarşik olarak beş tip ihtiyaçla motive olduğunu öne sürüyordu. Buna göre düşük seviyedeki ihtiyaçlarımız karşılandığında, bir üst seviyedeki ihtiyaçların peşine düşeriz.
Maslow'a göre ilk ihtiyaçlarımız; yiyecek, su, barınma, uyku, cinsellik gibi fizyolojik ihtiyaçlardır. Bunlar çözüldükten sonra, güvenlik ihtiyacımızın peşine düşeriz. Bu evrede de fiziksel bir hasar almayacağımızdan emin olmak isteriz. Bunun ardından aidiyet ve kabul edilme arayışı, itibar, özsaygı, özerklik, statü, başkaları tarafından tanınma ve son olarak da kendimizi gerçekleştirme ihtiyacını karşılamak isteriz.
Maslow'un düşüncesiyle yola çıkarsak; geçmişte küresel dünyanın koşullarında "çocuk" olmak demek, hiyerarşideki ilk ve ikinci sıradaki ihtiyaçların zaman zaman karşılanamaması demekti. Geçmişte çoğu ailede gündelik yaşam para kazanma çabası, yiyecek-yakacak ihtiyaçlarını dengede temin etme çabası ve bir nevi "idare etme" kültürü üzerine kuruluydu. Dolayısıyla yaşamımızın ilk yılları fizyolojik ihtiyaçlar ve güvenlik arayışı evresinde takılı kalmaktaydı.
Şimdi bir de günümüzdeki çocuklara bakalım. Dünyaya geldikleri andan itibaren fizyolojik ve güvenlik ihtiyaçlarına yönelik herhangi bir endişe duymalarına gerek kalmıyor. Hayata üçüncü evre olan, sevgi, aidiyet ve duygusal paylaşımın karşılanması motivasyonuyla başlıyorlar. Yani onları motive eden şey yiyecek değil, sevgi hâline gelmiş oluyor.
İşte bu yüzden, geçmişteki çocuklarla günümüzdeki çocuklar hayat motivasyonu açısından birbirinden farklıdır. Geçmişte çocuk olmuş, günümüz çocuklarına ebeveynlik yapmaya çalışan anne-babaların da sıkışmışlığının en temel sebebi budur. Çocuklarımızı anlamak istiyorsak, onların dünyasında bizim için geçmişte önemli olan bazı temel ihtiyaçların pek de hatırlanmadığını, onların önceliklerinin oldukça farklı olduğunu görmeliyiz. Ve bu durumu özümsemekte zorlandığımızı onlara açıklamalı, ortak bir dil geliştirmeli ve farklılıkları yeni birer deneyim olarak algılamayı; bu noktada da esnek olabilmeyi öğrenmeliyiz.
Daha fazla bilgi için;
Sevgiyle,
Afranur