Her insanın sevgiyi yaşama, hissetme ve ifade etme biçimi büyük farklılıklar gösterir. Sevgi, herkesin hayatında vazgeçilemez bir biçimde bulunur. Fakat nasıl yaşandığı ve nasıl geliştirilebileceği pek düşünülmez.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor kendisini sevilmeye layık görmediği için. Duygularını ifade etmekten korkuyor reddedilmekten korktuğu için. Ve insan aslında ölümden korkuyor nasıl yaşaması gerektiğini bilmediği için… Aslında ne zaman ki içimizden geldiğince sevgimizi kelimelere ve davranışlara yansıtırız, işte o zaman açılmayacak hiçbir kapı bırakmamak için ilk adımı da atmış oluruz. En güzel anahtar kelime sevmektir. İnsanlığımızı pekiştirir ve bunu ifade etmek ise hayat tarzımızla ilişkilerimizi kuvvetlendirir. Hiç çözülmez gibi görünen sorunların sevgi olduğu zaman kolayca üstesinden geliriz.
Bireylerin sadece fizyolojik (yeme-içme-dinlenme-uyuma-boşaltım-cinsellik) ihtiyaçlarının değil; aynı zamanda sevme-sevilme-ait olma ihtiyacının da karşılanması gerekir. Hele ki çocukların sağlıklı gelişebilmeleri, iyi eğitim alabilmeleri için sevgi olmazsa olmazlardandır. Aç insan ne yapar? Karnını doyuracak bir şeyler arar. Yiyecek fizyolojik ihtiyaçlardan olduğu gibi sevgi de psikolojik ihtiyaçlardandır ve aile içinde sevgi açlığı çeken kişiler de (çocuk-ergen-yetişkin) bu açlığını başka yerlerde doyurmak için bilinçdışı davranışlarda bulunacaklardır. Sevgiden yoksun bırakılan çocukların büyüme-gelişmesinde sorunlar yaşanabilmektedir. Sorunlu bireylerde sorunlu toplumları doğurmaktadır. Bu yüzden, özellikle çocukluk döneminde çocuğu hiçbir nedenle dışlamamak, özgüven ve özsaygısını zedeleyecek yaklaşımlarda bulunmamak ve kendilerine değer verildiğini duyumsatarak ve ona daima saygı göstererek yaklaşmak gerekir.
Sevgiye duyulan ihtiyaç sadece çocuklara özgü değildir. Yetişkin olduğumuzda ve evlendiğimizde de bu ihtiyacımız devam eder. Aile içinde ilk önemli sevgi düzeni, karı koca arasında oluşandır. Ailenin sağlıklı şekilde devam etmesi, eşler arasındaki sevgi bağının güçlenmesine, gelişmesine bağlıdır. Aileyi devam ettiren anne babadır. Onlar ayrılırsa ailede dağılır. Bu sebeple eşler arasındaki sevgi, mutlaka devam etmeli, eşler bu konuda sorumluluk bilincini olgunlaştırmış olmalıdır. İki tarafta sevgisine emek vermeli, öncelikle birbirlerinin sevgi deposunu dolu tutmaya özen göstermelidir ki, çocuklar sevgi ortamında büyüyebilsin. Aile ortamında sevgi görmeyen çocuk doğru bir sevgi dili geliştiremez. Ama her çocuk farklıdır. Bir çocuğa sevgiyi ifade eden bir şey, başkası için anlam taşımayabilir. Binlerce ebeveynin çocuklarına sevgilerini doğru şekilde ifade edemeyişleri, çocuğun sevgi deposunun boş kalmasına neden olmaktadır. Çocukların ve gençlerin yanlış davranışlarının izleri, büyük ölçüde boş sevgi depolarına dayanır. Ülkemizde evden kaçan ve kanunlara karşı gelen gençlerin sayısındaki artış, ebeveynlerin çocuklarına sevgi göstermek için yanlış sevgi dilini konuştuklarını açıkça gösteriyor. Çocukların sevgi ve güven ortamında büyüdüğü, evde bulamadıkları sevgiyi, dışarda sapkın kanallarda aramak yerine enerjilerini sevgi dağıtmaya ve öğrenmeye odaklayabildikleri günlerin gelmesi dileğiyle…