"Semptom"a dair tıpkı insana dair her konuda olduğu gibi öznel deneyimin önemine değinmek isterim:
Benim semptomum ile ötekinin semptomu hiçbir zaman aynı değildir ve olamaz da. İkimiz de dışarıdan bakıldığında aynı şekilde semptom gösteriyor olabiliriz. Mesela; evden çıkmadan önce ikimiz de "ocağı kapattım mı acaba" diye 5 kere kontrol ediyor olabiliriz. Ancak bunun ikimiz için de anlamı aynı değil; hatta benim semptomumun bendeki anlamı bile zaman içerisinde değişim gösterebilir.
Semptomun neye hizmet ettiği, nereden geldiği çok kişiye özeldir. Tam da bu yüzden, insan varlığı söz konusu olduğunda teorilerin bir adım geride durması gerekiyor bana göre.
Elbette insanı açıklamak ve anlamlandırmak için çoğu duruma çoğu zaman uyan muhteşem ve oldukça tutarlı teoriler var; ki onlara ihtiyacımız da var. Ayaklarının sağlam basabileceği bir zemin ihtiyacı bu belirsiz dünyada insanın en önemli ihtiyaçlarından biri.
Ancak yalnızca onlara güvenip insan gibi oldukça öznel bir varlığı nesnel bir yerden açıklamaya giriştiğimiz noktada o insanın öznelliğine dair birçok şeyi gözden kaçırma riski ile karşı karşıya kalırız. İnsanı parçalara bölerek, bizim teorimize uyabilecek yerleri ön plana çıkarıp öteki parçaları bir kenara itebiliriz ve artık mesele karşıdaki insan olmaktan çıkar böyle yaptığımızda; mesele bizim teorimizin kanıtlanma çabası haline dönüşür.
Her insan apayrı bir dünyadır ve bir insanı gerçekten anlamak istiyorsak tüm bildiklerimizi paranteze alıp yepyeni bir dünyaya doğuyormuş gibi bir merakla keşfetmeye başlamamız gerekir o insanın dünyasını.
Son olarak Lacan'ın semptoma dair görüşleri ile noktalamak istiyorum yazımı:
"…semptom her zaman çok anlamlıdır, üst üste binmiştir, aşırı belirlenmiştir ve kısacası, tam olarak imgelerin düşlerde inşa edildiği gibi inşa edilmiştir. Burada simgelerin bir araya gelmesi üst üste binmesi söz konusudur, bu ise tonu, yapısı, cinasları, ritimleri, tınısı ayrı ayrı önemli olan şiirsel bir cümle kadar karmaşıktır. Her şey değişik düzeylerde vuku bulur ve dilin düzenini ve düzlemini andırır." Jacques Lacan - Baba-nın Adları