Biz farkında olsak da olmasak da bedenimize girip bize zarar verecek olan mikrop, mikroorganizma bakterilere karşı bizi koruyor. Ve bunu öyle bir yapıyor ki biz uyurken, uyanıkken her an daima yapıyor. Hatta şu an bile bedenimizin içinde alyuvarlarında akyuvarlarında savaşıyor olabilir. İşte bunun aynısı bizim zihnimizde de var. Dış dünyadan bize tehdit olan veya tehdit olarak algıladığımız durumlara karşı zihnimizin kendini koruması için oluşturduğu bir mekanizma var. Tıpkı bağışıklık sistemi gibi. O kadar önemli ve işlevsel ki bizi koruyup, kolluyor. Ancak bu mekanizmada bir şeyler yanlış oluştuysa, yanlış öğrenildiyse de farkında olmadan bize zarar veriyor. Nasıl çalışıyor peki bu mekanizma? Doğduğumuz andan itibaren dış dünyada bir tehdit oluştuğu zaman zihnimiz bu tehdite karşı kendini korumak için bir methot geliştiriyor. Daha sonra farklı bir zamanda, farklı bir yerde, farklı bir saldırı geldiğinde bu methodu buraya gelip deniyor, işe yararsa kullanıyor. İşe yaramazsa buraya özel yeni bir methotgeliştiriyor. Başka bir durum oluştuğunda yeni bir methotşeklinde oluşabilecek her türlü olumsuzluğa karşı bir mekanizma geliştiriyor. Bunlar savunma mekanizmalarıdır.
Birçok savunma mekanizmaları vardır. Bunlardan biri bölmedir. Bölme, “siyah-beyaz düşünme” olarak da bilinen algılanan bir şeyin olumlu ve olumsuz yönlerinin bir arada bir bütün olarak algılanması yerine tamamen iyi ya da tamamen kötü olarak algılanmasıdır. Bilineceği gibi her deneyim, davranış veya düşünce bütünüyle iyi veya kötü değildir. Ama insanlar için karşılaşılan her şeyin tüm ayrıntılarıyla ele alınması stresli olacağından bunun yerine gruplandırarak algılama eğiliminde olabilirler. Bölmesi olan kişiler bütünü göremezler, iyi ile kötüyü karıştırmamak adına iyiyi yüceltir kötüyü aşağılarlar. Mevcut bir durumun tüm iyi veya tüm kötü yönlerini abartarak görürler. İyi ve kötünün bir arada olduğunu göremezler. Bu savunma Borderline, narsist ve şizoid kendilik bozukluklarında sıkça görülür.
Bir diğer savunma mekanizması aklileştirmedir. Kişinin kabul edilmesi güç duygu veya düşüncelerin daha kabul edilebilir bir hale getirmek için durumun gerçek nedenlerinden kaçınarak açıklanmasıdır. Bu savunmada sistem, bir mantık kuruyor ve durumun yaşatacağı duygunun önüne geçiyor. Mesela kişi bir kıyafet alıyor, 3 dükkan sonra daha ucuzunu görüyor. Aklileştirme devreye girince “aldığımın malı daha iyi” ya da “3 kuruşun lafını yapmayayım“ gibi kendini kötü duygudan kurtarmak için bir mantık kuruyor ve aklileştirme yapıyor.
Yansıtma, bireyin kendinde bulunan kusurları başkalarında görme davranışına yansıtma denir. Yansıtmada kişi kendi eksikliklerinin ve yenilgilerinin sorumluluğunu veya suçunu başkalarına yüklediği gibi, kendinde suçluluk uyandırarak nitelikteki dürtü, düşünce ve isteklerini diğer insanlarda mal edebilir. Mesela, derslerinde ve sınavlarında başarısız olan öğrencinin başarısızlığını öğretmene yüklemesi bu türden bir savunma mekanizmasıdır. Veya koltuktan düşen küçük bir çocuğun koltuğu tekmelemesi de bu tür yansıtma mekanizmasının bir sonucudur. Bazı insanlar ise düşmanlık duygularını çevrelerinden kendilerine yönelmiş gibi yorumlayabilir veya kendisi ile ilgili değersizlik duygularını insanların onu küçümsediği şeklinde yorumlayabilir. Veya kendileriyle ilgili olan durumu başkasına aitmiş gibi de gösterebilirler ve böylelikle yansıtma yapmış olurlar.
Bu savunma mekanizmalarının dışında hayatımızda kullandığımız birçok mekanizma vardır. Bunları farkında olarak ya da olmayarak hayatımızda kullanırız. Önemli olan bu mekanizmaları doğru ve yeterince kullanmaktır. Bu mekanizmaları keşfetmek ve doğru, sağlıklı bir şekilde kullanmak için psikoterapiye başvurabilirsiniz.