‘Sağ Kalma Suçluluğu’
Şema Terapi Perspektifinden Bakış
Kl. Psk. Yağmur Vardar
İyi Hissetmek Dergi 2023 Mart-Nisan sayısında yayınlanmıştır. Kişinin günlük rutinini bozan, ani ve beklenmedik bir şekilde gelişen, dehşet, kaygı ve panik yaratan, kişinin anlamlandırma süreçlerini bozan olaylar, travmatik yaşantılar olarak tanımlanmıştır. 1 Travmatik yaşantıyı izleyen süreçte olayla ilgili sık sık akla gelen rahatsız edici düşünceler, imgeler, rüyalar, çaresizlik hisleri, kızgınlık, kaygı, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma ve kendine zarar verme düşünceleri görülebilir. Bu belirtilerine ek olarak bazı bireylerde hayatta kalmış olmaya dair bir suçluluk açığa çıkabiliyor. ‘Sağ Kalma Suçluluğu’ (survivor’s guilt) travma literatüründe bulunan bir kavramdır. Kişi, travma anında yaptığı veya yapmadığı şeylerden pişmanlık duyar, başkalarının ölümünden sorumlu olabileceğini veya başkaları ölürken kendisinin yaşamayı haketmediğini düşünebilir. 2 Savaştan sağ olarak dönen askerlerde, göçmen popülasyonlarında, terör saldırısından kurtulanlarda, doğal afete maruz kalanlarda ortaya çıkabildiği gibi, hastalık veya intihar sebebiyle yakınını kaybedenlerde, çocuklarını kaybeden ailelerde, donörün hayatta kalmadığı organ nakli durumlarında da bu suçluluk açığa çıkabiliyor. Sağ Kalma Suçluluğu, Travma Sonrası Stres Bozukluğu ile ilişkili olabildiği gibi tükenmişlik sendromu ve depresyonu da beraberinde getirebilir.
Geçtiğimiz ay 10 ili etkileyen depremde binlerce kişi hayatını, yakınlarını, evini, evcil hayvanını kaybetti, kış aylarının en soğuk gecelerinde yardım ulaşmadan enkaz altında kaldı.
Ben burada yalnızca depremi doğrudan yaşayanlar değil, dolaylı olarak yaşayan, belki yakınlarını kaybeden, afet bölgesine yardıma giden, belki yalnızca haberler ve sosyal medya
aracılığıyla olanlara uzaktan şahit olan insanların yaşadığı suçluluk duygusuna değinmek istiyorum. Bu afeti izleyen süreçte pek çok kişinin sıcak evinde oturmakta, gece yatağında uyumakta, sıcak yemek yemekte, günlük rutinlerini sürdürmede ve hatta iyi hissettiren şeyleri yapmakta suçluluk duyduğunu duydum ve okudum. Travmatik olaylar ve kayıplarda verilen duygusal ve davranışsal tepkiler, başa çıkma biçimleri kişiden kişiye farklılık gösterir. Acı ve üzüntünün yanında, hayatta kalmış olmaya, bu depremi yaşayan tarafta olmamaya
dair bir sevinç ve şükran da açığa çıkabilir ve bu da anlaşılabilir bir şeydir. Ancak bazı insanlar için bu duyguyu yaşamak hemen ardından daha güçlü bir suçluluk dalgasını da getirebiliyor.
Hayatta olduğuna sevinmeye hakkı olmadığını söyleyen bir iç ses belirebiliyor.
1 Travma Sonrası stres bozukluğu. Travma Sonrası Stres Bozukluğu | TÜRKİYE PSİKİYATRİ DERNEĞİ. (n.d.). Retrieved March 2, 2023,
from https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/28/travma-sonrasi-stres-bozuklugu
2 Murray, H., Pethania, Y., & Medin, E. (2021). Survivor guilt: A cognitive approach. The Cognitive Behaviour Therapist, 14, E28.
doi:10.1017/S1754470X21000246
3 Erşahin, M. (2021, August 3). Hayatta Kalanın Hissettiği Suçluluk Duygusu - Yakın i̇lişkiler. Hayatta Kalanın Hissettiği Suçluluk Duygusu.
Retrieved March 1, 2023, from https://yakiniliskiler.com/5014-Hayatta-Kalan%C4%B1n-Hissetti%C4%9Fi-Su%C3%A7luluk-
Duygusu
Deprem ve sonraki süreçte üzüntü, acı, kaygı, öfke gibi belli bir oranda suçluluk yaşamak da insanca bir durumdur. Çünkü insanlar olarak başka bir insanın yaşadığı acıya şahit olduğumuzda, o acıyı en derinlerde hissedebilme kabiliyetine sahibiz. Empati becerimiz var. Bu da bizim bu kötü hissettiren duyguları bizzat yaşamasak da hissetmemize olanak tanıyor. Şema Terapi perspektifinden bakacak olursak da bahsettiğim kötü hissettiren duyguları bellibir sürede, belli bir ölçüde deneyimlemek bu koşulların normali. Ancak her duygu gibi, suçluluk da aşırı yoğun şekilde yaşanıyorsa ve devam ediyorsa burada bazı şemaların tetiklenmesinden söz etmek mümkün. Sağ Kalma Suçluluğu’na dair Walster’in Eşitlik Teorisi’ne göre insanlar adaletli ve hakedilen sonuçları görmeyi isterler. 4 Şema Terapi kuramımıza göre de adalet en temel psikolojik gereksinimlerimizden biri. İnsanlar olarak güvende hissedebilmek için, adalete ihtiyaç duyarız. Sağ Kalma Suçluluğu ve şemalara dair henüz bir araştırma olmasa da Dr. Alp Karaosmanoğlu’nun ‘Eyvah! Kötü Bir Şey Olacak’ kitabının bu durumu anlamada bize katkı sağladığını düşünüyorum. 5 Karaosmaoğlu’na göre, çocukluk ve ergenlik döneminde adalet ihtiyacı karşılanmayanların eğer mizacı da buna yatkın ise evham ve vicdan alanında şemalar ortaya çıkabilir. Suçluluk duygusu ile en bağlantılı olan iki şema var: Fedakarlık ve Cezalandırıcılık. Birinci olarak, Fedakarlık şeması kişiye başkalarının çok zor durumda olduğunu, onların bununla başedemeyeceğini ve kendisinin onlara yardım etmekle sorumlu olduğunu söyler. Deprem durumunda bu önemli ölçüde doğru olabilir. İnsanlar gerçekten çok büyük zorluklar yaşadılar ve büyük bir kısmınınki başedebileceklerinin çok üzerindeydi. İnsanlar ve toplum olarak da birbirimizden sorumluyuz. Güven içinde yaşayabilmemiz için dayanışma önemli. Ancak bu şemanın varlığı, vicdani rahatsızlığı çok daha yoğun yaşamaya sebep olabilir.
Fedakarlık şeması ne zaman adaletli oluruz, ne zaman haksızlık yapmış oluruz konusunda makul bir hesap yapmayı engeller. 6 Fedakarlık şeması olan kişiler ‘bencil’ konumuna düşmekten yoğun bir korku duyarlar. 7 Fedakarlık şemasıyla Teslim yoluyla başeden kişi çoğunlukla kendi haklarından kolayca vazgeçer. Bu şema, gözümüzün önüne başkalarının mağduriyet görüntülerini getirir ve bunu yaparken kendi durumumuzu gözden kaçırmamıza sebep olur. Bu şemanın Teslimi olarak da belki kişinin kendini zora sokacak kadar yardımlarda bulunmasını, deprem bölgesinde çalışmak için gerekli donanımı olmadan oraya gitmesini düşünebiliriz. Bu vicdani olarak rahatsız edici his hiç açığa çıkmasın diye bu konuda hiç haber takip etmemek, üzerine konuşmamak hatta düşünmemek için Kopuk Korungan, Kaçıngan Korungan, Kopuk Kendini Yatıştıran modlar devreye girebilir. Ayrıca bu suçluluk, psikosomatik belirtileri de beraberinde getirebilir.
İkinci olarak da Cezalandırıcılık şeması, bu suçluluktan kurtulmamıza engel olan bir şema olabilir. Biz zaten doğal bir acı yaşarken, başkalarının bunu kat ve kat fazla yaşadığı, bu yüzden kendi acımızın da hafiflememesi gerektiğini söyleyebilir. Bu şemanın sözcüsü Suçlayıcı Ebeveyn Modu bize hayatta kalarak, şu anda güvende olarak, ölenlere ihanet ettiğimizi bile söyleyebilir. Depremi yaşamış kişilerde bu, travma anına dair yaptığı veya yapmadığı eylemlere dair bir pişmanlık ve yoğun bir suçluluk duygusu olarak kendini gösterebilir. Acıları deprem bölgesinde olanlarla kıyaslayarak, sosyal medya ve haber kanallarını daha fazla takip etmemize, acı veren videoları, grafik görselleri daha fazla izlememize sebep olabilir. Hatta yemek, uyku gibi ihtiyaçlarımızı bile engelleyebilir. Terapiye gitmeyi, terapide bu duyguları konuşmayı veya günlük hayatında devam eden sorunları konuşabilmeyi, böyle bir şeye maddi kaynak ayırmayı ayıplayabilir. Kişinin bu anlamda kendini iyileştirebilmesinin önüne bir bariyer koyar. Hatta, Travma Sonrası Stres Bozukluğu yaşayanlarda bu suçluluğun yani aslında suçluluk duygusunu körükleyen Cezalandırıcı İç
Ses’in kendine zarar verme davranışlarına sebep olabildiğini biliyoruz. Aynı zamanda bu şema iki yönlü olduğundan, bu yargılamayı başkalarına da yöneltebilir. Bu felaketin yaşanmasına sebep olanların haricinde, rutine dönmeye, yeni duruma adapte olmaya, bu koşullarda da kendini gözetmeye çalışan, belki de Kaçınma yoluyla başetmeye çalışanlara dönük bir kızgınlık ve yargılama Cezalandırıcılık şemasının etkisiyle oluşabiliir.
Bu yoğun suçluluk duyguları şemaların güdümünde aşırı yüksek seyrettiğinde işlevsel olmaktan çıkıp zarar verebiliyor. Diğer insanlardan bir miktar sorumlu hissettiğimizde onlara yardım ulaştırabilmek için destekte bulunabiliriz. Bu yardımları onlara ulaştırmak için araştırma yapabilir, aksiyon alabiliriz, belki sosyal destek sağlayabiliriz. Gerçekçi bir adalet algısı ile kendimize ve başkalarına yardım edebilmemiz mümkün olur. Ancak bu acıyı aşırı yoğun yaşayıp Teslim modunda kalmamızın da Kaçınma tarafında olmamızın da bu durumu gerçekten yaşayanlara somut bir faydası olmaz. Eğer depremin yaşanmasında ve insanların mağdur olmasında somut bir payımız yoksa, kaynaklarımız ve becerilerimiz ölçüsünde bir destek sağlamışsak ve bunlara rağmen ‘içimiz rahat etmiyorsa’ Suçlayıcı Ebeveyn Modumuzun aktif olduğunu düşünebiliriz. Bu da Uyum Bozucu Başa Çıkma modlarının devreye girme riskini taşır. Diğer taraftan Sağlıklı Yetişkin yanımız başkalarının ihtiyaçlarını görürken aynı zamanda kendimizi de gözetir. İyi gelen davranışlara yönlendirirken, iyi gelmeyenlerden alıkoyar. Rutine dönebilmek bencil ve duyarsız olduğumuz anlamına gelmez.
Hatta güvende hissedebilmek, şok durumundan çıkmak için gerekli olabilir. Bu süreçte yaşanan acı, üzüntü ve hatta suçluluk doğal ve ortak. Suçluluk Uyandıran Ebeveyn Modu bunu olduğundan da daha yoğun hissettirmesine izin vermeyecek olan Sağlıklı Yetişkin yanımızın etkin olması önemli. Sağlıklı Yetişkin taraf dayanışmayı destekler, yaraları sarmak ve toplumda yeniden bir güven bağı oluşturmak için yapılabilecekleri yapar. Şemaların sözcüsü Suçluluk Uyandıran Ebeveyn Modu ise yalnızca bizim daha çok yara almamızı sağlar.
Üzerimize düşeni yaptıktan sonra devam eden suçluluğa dair en önemli panzehirlerden biri Sağlıklı Yetişkin yanımızdan alacağımız öz şefkat. Başkalarına fazlasıyla yönlendirdiğimiz şefkati kendimize de yönlendirerek bu zor durumla daha rahat başa çıkarız. Bu acı verici olaylarda şemalarımızın değil, Sağlıklı Yetişkin yanımızın, İncinmiş Çocuk yanımıza destek vermesine izin verebilirsek, bu kez travma sonrası büyüme gerçekleşir.
Bu duygular size tanıdıksa, devamlı olarak yoğun bir şekilde deneyimliyorsanız, hayatınızın çeşitli alanlarını negatif etkiliyorsa ve akut dönem geçtikten sonra da yaşıyorsanız terapi
desteği almak bir seçenek olabilir.