İşte Bu Doktor İndir
Türkçe’ye Latin kökenli “Compassion” sözcüğünden geçen şefkat kavramı “com (birlikte) + pati (acı çekmek)” kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Şefkat, diğer insanların acılarını duyarlı, sabırlı, sevecen ve empatik şekilde karşılayabilme ve bu acıları, her insanın yaşayabileceği bir deneyim olarak görebilme yeteneği olarak tanımlanır. Öz-şefkat ise kişinin bu şefkatli tutum ve davranışlarını kendine yönlendirmesidir. Neff’e göre öz-şefkat (bu kavramı psikoloji alan yazınına kazandıran kişi olarak ifade ediliyor): kişinin acı, ıstırap, başarısızlık ve yetersizlik duyduğu zor zamanlarda kendine sevecen ve nazik olması, olumsuz duygularının farkında olarak bunları kabul etmesi ve yaşanabilecek her türden zorlayıcı yaşantıların insan olmakla ilgili olduğunu bilmesidir. Ayrıca Budist öğretinin temel kavramlarından biri olan öz-şefkat, bilgece yaşamanın yollarını ararken sevgiyi, şefkati, empatiyi ve sükûneti esas almak ile ilgilidir. Bu öğretide acı ve zorluklar insan hayatının parçası olduğu için kaçınılmazdır. Önemli olan bunlarla nasıl baş ettiğimizdir. Bu yüzden öz-şefkat acı ve zorlu yaşam durumlarıyla sağlıklı baş etme yollarından önemli bir tanesi olarak kabul edilir. Öz-şefkatte temel olarak üç bileşenli bir yapıdan söz edilir. her bileşenin içinde olumlu ve olumsuz taraf bulunmaktadır. Birincisi: öz-sevecenliğe (self-kindness) karşı özyargılamadır (self-judgment) Özsevecenlik (self-kindness), acı, başarısızlık ve yetersizlik karşısında kişinin kendine karşı nazik, sevecen ve anlayışlı bir tutum içinde olması, ihtiyaç duyduğu bakımı ve ilgiyi kendine verebilmesi demektir. Öz-yargılama(self-judgment) ise acı, başarısızlık ve yetersizlik karşısında kişinin kendine karşı suçlayıcı bir tutum sergilemesi, kendini cezalandırması ve yıpratmasıdır. İkincisi: Ortak paylaşımların bilincinde olmaya (common humanity) karşı izolasyon (isolation) Ortak paylaşımların bilincinde olmaya (common humanity), yaşanan acı durum ve zorlu yaşantılarının insan olmakla ilgili olduğu ve diğer pek çok insan tarafından da yaşandığı ve bunların insan olmanın doğal bir parçası olduğunu bilmekle ilgilidir. Böylece kişi “yaşadığım bu zorlu durumlar insan olmamla ilgili, bu çoğu kişinin başına gelebilir, hemen her insan hayatında zor yaşantılarla karşılaşabilir” şeklinde bir tutumda olur. İzolasyonda (isolation) ise kişinin zor yaşantılarını, acılarını, başarısızlıklarını ve yetersizliklerini sadece kendi başına gelen yaşantılar olarak görmesidir. Üçüncüsü: Farkındalığa (mindfulness) karşı aşırı özdeşleşmedir (over-identification) Farkındalık (mindfulness),  kişinin hissettiği duyguları ve yaşadığı deneyimleri iyi-kötü, güzel-çirkin gibi sıfatlarla etiketlemeden onları yaşaması, izin vermesi, anda olması, o ana dikkatini odaklaması, duygu ve düşüncelerini dengede tutabilmesidir. Aşırı özdeşleşme (over-identification) ise kişilerin kendini duygularıyla tanımlamasıdır (çaresiz bir insanım veya başarısız bir insanım gibi). Böyle kişiler yaşadıkları zor durumlara çok yapıştığı/özdeşim kurduğu için onların geçip gitmesine izin vermez ve sürekli bu zor durumda kalmaya devam eder. Yapılan araştırmalarda; Öz-şefkatin yaşam doyumu, mutluluk, iyimserlik, ihtiyaç doyumu, benlik saygısı, kendini kabul ve psikolojik sağlamlık, kendini geliştirici mizah, iletişim becerileri, sosyal destek, farkındalık (mindfulness), kendini toparlama gücü, olumlu anne ve olumlu baba algısı ile pozitif ilişkili olduğu görülürken, Öz-şefkatin depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları, kaygı, öfke, stres, olumsuz internet kullanımı, duygu düzenleme güçlüğü, yalnızlık ve ilişkilerle ilgili bilişsel çarpıtmalar ile negatif bir ilişki olduğunu saptamıştır. Kendinize şefkatli olmanız dileğiyle…