İşte Bu Doktor İndir
PRP nedir? İngilizce “Platelet Rich Plasma” kelimelerinin baş harflerinden oluşan bu terim “trombositlerden zengin plazma” anlamına gelmektedir. Platelet olarak da bilinen trombositler kan pıhtılaşmasını sağlayan önemli faktörlerden biridir. 1970 li yıllarda “trombositopeni” denilen bir hastalığın tedavisi için içinde yoğun miktarda trombosit (platelet) bulunduran plazma hazırlanmış ve tedavi amaçlı olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1980 li yıllarda ayni solüsyonun daha katı hali PRF (Platelet Rich Fibrin) adı altında maksillofasiyal cerrahide kullanılmaya başlanmıştır. Başlangıçta yalnızca kanama bozukluklarını düzeltmek için kullanılan bu karışımın ayni zamanda hücrelerin çoğalmasını kolaylaştırdığı da farkedilmiş ve dermatolojide derinin estetik olarak güzelleştirilmesi amacı ile yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Spor hekimleri tarafından sakatlanan sporcuların tedavisinde kullanılmaya başlaması PRP nin popüler olmasını sağlamıştır. Çünkü sporcuların medya ile sıkı ilişkilerinin olması bu tedaviye olan ilgiyi de arttırmıştır. Zaman içinde PRP nin kronik (uzun süre iyileşmeyen) yaraların tedavisinde yararlı olduğunun gösterilmesi ile birlikte kalp cerrahisi, çocuk cerrahisi, üroloji, jinekoloji, plastik cerrahi ve göz hastalıkları dallarında da kullanılmaya başlanmıştır. Trombositlerin biyolojisi Trombositler de diğer kan hücreleri gibi kemik iliğinde üretilirler. Disk şeklinde çok küçük yapılardır. Sağlıklı kişilerdeki sayısı mikrolitrede (milimetreküpte) 150 bin ile 450 bin arasında değişir. Her bir trombosit içinde sayıları 50 ile 80 arasında değişen granüller mevcuttur. Trombositlerin görevleri Esas görevleri kanamayı durdurmak amacı ile pıntı oluşturmaktır. Damar içinde bir yaralanma olduğu zaman trombositler buraya yapışmaya başlar aktif hale geçerler ve birbirleri üzerinde yığılarak bir topak oluştururlar. Aktif hale geçen trombositlerin içindeki granüller çeşitli faktörler salgılar. Trombositlerin pıhtı oluşumunun sağlanması dışında görevleri de vardır. Granüller çok sayıda büyüme faktörleri (Growth Factor – GF) ve sitokin salgılarlar. Sitokinler bağlandıkları bazı hücrelerin faal duruma geçmelerini ve çoğalmalarını sağlarlar. Bağlandıkları bu hücreler de farklı görevler görürler. Büyüme faktörleri ve sitokinler yangı (inflamasyon) oluşumunu sağlarlar. Yangı yara iyileşmesi için önemli bir aşamadır. Ayni zamanda hücrelerin çoğalması, yeni damar oluşumu, kök hücrelerin burada toplanması sağlanır. Trombositleri bazı iyileştirici olayların başlaması için alarm zili çalan yapılar olarak da değerlendirebiliriz. PRP nin hazırlanması Kişinin kendisinden enjektör ile alınan kandan hazırlanan PRP de 3 aşama vardır: Pıhtılaşmanın önlenmesi Santrifüj (merkezkaç döndürmesi) Solüsyonun aktif hale getirilmesi Pıhtılaşmanın engellenmesi (antikoagülasyon) Damardan alınan kan bir süre sonra kendiliğinden pıhtılaşır ve yapısı tamamen değişir. Alınan kanın pıhtılaşması engellenmezse trombositler aktif hale geçerek parçalanır ve içlerindeki maddeleri ortama yayarak pıhtı oluşturup görevlerini tamamlarlar. Bundan sonra kan içindeki hücrelerin özel amaçlar ile kullanılmaları mümkün değildir. Bu nedenle damardan alınan kan pıhtılaşmayı önleyen madde içeren bir tüpe konulur. Pıhtılaşma özelliğini kaybetmiş olan kan içinde gerekli olan bütün maddeleri ve tabii ki trombositleri de normal sayılarında barındırır. Santrifüj (Döndürerek merkezkaç etkisi yaratma) Kanın alındığı tüp bir döndürme (santrifüj) makinesine yerleştirilir ve belli bir hızda belli bir süre döndürülür. Bu döndürme sırasında merkezkaç kuvvetine bağlı olarak kanın içindeki elemanlar özgül ağırlıklarına göre değişik tabakalar halinde kümelenirler. Tüpün en alt kısmında kırmızı kan hücreleri toplanır. Bunun üzerindeki tabakada trombosit ve beyaz kan hücreleri (lökositler) toplanır. En üst tabakada ise yalnızca plazma mevcuttur. PRP diye adlandırılan ve kullanılan kısım ortadaki sarımtırak tabakadır. Volümü arttırmak için bu sarımtırak tabaka ile üzerinde yer alan plazma tabakası değişik oranlarda birbiri ile karıştırılabilir. Lökosit ve trombosit leri birbirinden ayırmak için ortadaki sarımtırak tabaka bir kez daha döndürme makinesinde döndürülebilir (santrifüj edilebilir). Aktivasyon PRP içindeki trombositler aktif halde değildir. Yani dolaşan kandaki doğal hallerindedirler. Trombositlerin göreve başlamaları için aktive olmaları gereklidir. Normal koşullarda bir yaralanma olduğunda yaranın kenarları (yaralı damarların cidarı) trombositleri otomatik olarak aktive eder. Ancak dışarıda hazırlanan PRP deki trombositlerin aktif hale geçip göreve başlamaları için iki ayrı görüş vardır. Bir görüşe göre PRP solüsyonu doku içine enjekte edildikten sonra çevre dokular tarafından kendiliğinden aktive edilir ve dışarıdan bir müdahaleye gerek yoktur. Başka bir görüşe göre ise PRP enjekte edilmeden önce aktive etme işlemi uygulanmalıdır. Trombositlerin aktive edilmesi için daha önce pıhtılaşma önleyici olarak kullanılan maddenin ortadan kaldırılması gereklidir. Bu amaçla kullanılan maddelerin başında kalsiyum içeren kimyasallar gelir (kalsiyum klorid gibi). Ayrıca kalsiyum glukonat ve trombin denilen maddeler de ayni amaçla yani trombosit aktivasyonu için kullanılabilir. Hangi madde kullanılırsa kullanılsın trombositler aktif hale geçtikten 10 dakika sonra içerdikleri biyolojik olarak etkin olan proteinler dışarı salınmaya başlar. Bir saat içinde bu proteinlerin %95 i ortama salınmış olur. Bu nedenle aktive edilmiş PRP en geç 10 dakika içinde kullanılmalıdır. Aktive edilmemiş PRP ise 8 saate kadar bozulmadan kalabilir. İdeal yoğunluk PRP solüsyonu içindeki trombosit sayısının ne olması gerektiği konusunda fikir birliği yoktur. Klinikte kullanılan PRP hazırlanışına göre kandaki seviyesinden iki ile dokuz kez daha fazla trombosit içerebilir. Yapılan çalışmalarda platelet sayısının fazlalığı ile etkinlik arasında da bir bağlantı kurulamamıştır. PRP nin kullanıldığı alanlar Hemen hemen tıbbın her alanında kullanılmakta olan PRP plastik cerrahide başlıca şu amaçlar için kullanılır: Derinin tazelenmesi ve gençleştirilmesi Deri altına veya deri içine verilen PRP salgılanan aktif proteinler sayesinde bölgede yeni damar oluşmasını sağlar. Deri ve derialtı hücrelerini uyararak daha iyi görev yapmalarına yol açar. Yeni kollajen salımı ile derinin elastik özelliklerini arttırır ve gerginleşmesini sağlar. Ayrıca kök hücrelerin buraya gelmesini kolaylaştırır. Yara ve yanık izlerinin ve derideki diğer görüntü bozukluklarının azaltılması PRP iyileşmiş yara ve yanık izlerinin daha az farkedilir olmasını sağlar. Bunun için solüsyon yara izinin içine ve hemen altına verilir. Yüzdeki sivilce izlerinin azaltılmasında yaygın olarak kullanılmaktadır ancak başarı oranı çok değişkenlik göstermektedir. Deride renk değişikliğine yol açan durumlarda (pigmentasyon bozuklukları) yararlı olabilmektedir. Yağ enjeksiyonunda kalıcılığı artırma Yağ enjeksiyonlarının en büyük sorunu verilen yağ dokusunun yalnızca bir kısmının tutması kalanının ise erimesidir. Bunun sonucunda yağ enjeksiyonlarının birkaç ay ara ile tekrarlanması gerekmektedir. Eğer enjekte edilen yağın içine PRP katılır ise tutma oranının belirgin derecede daha fazla olduğu gösterilmiştir. Verilecek yağ dokusu içine karıştırılacak olan PRP nin oranı da önemlidir. 0,5/1 oranı ideal gibi görünmekle beraber bir meme büyütmede veya kalça dolgunlaştırmada çok yüksek miktarlarda (bazan bir litreden fazla) yağ verildiği düşünülürse bu oranda PRP elde etmenin imkansız olduğu açıktır. Saç dökülmesi (kellik) tedavisi Saçlı bölge PRP nin etkilerinin en iyi izlenebildiği bölgedir. Çünkü burada saçların sayısını ve şeklini objektif yöntemler ile tesbit etmek kolaydır. Saç folikülleri ile derideki papilla hücreleri arasında sıkı bir iletişim vardır. PRP dermal papilla hücrelerini çoğaltır. Sayıları artan papilla hücreleri saç folikülündeki saç uzama fazını güçlendirir ve süresini uzatır. Ayni zamanda yeni saç folikülleri oluşmasını da sağlar. Saç dökülme fazı kısalır ve saç uzama fazı uzayarak daha sık saçların oluşması sağlanabilir. Ayrıca saç ekimi sırasında ekimi yapılacak olan saç folikülleri PRP solüsyonu içine batırılıp çıkarıldıktan sonra ekilebilir. Bu durumda foliküllerin tutma oranının 5 ile 9 kat arasında arttığı da gösterilmiştir. İyileşmeyen (kronik) yaraların tedavisi Damar tıkanıklığı olanlarda, şeker hastalarında ve şua tedavisi görmüş olan hastalarda bazı bölgelerde oluşan yaraların iyileşmediği iyi bilinen bir gerçektir. Bu durumda yara içine enjekte edilen PRP ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Tatbik edilme şekli PRP amaca ve uygulanacak bölgeye göre farklı şekillerde kullanılabilir: Direk enjeksiyon PRP en kolay bir enjektör ve ince bir iğne ile bölgeye enjekte edilme şeklinde kullanılır. Kellik, iz tedavisi, kronik yaraların tedavisinde bu yöntem idealdir. Deri veya yara üzerine direk tatbik Solüsyon deri üzerine sürülerek de kullanılabilir ancak bu durumda solüsyonun iç kısımlara emilmesini kolaylaştırmak için deri yüzeyinde mikro yaralanma oluşturulur. Bunun en kolay yöntemi mikro iğneleme yöntemidir. Deri üzerinde çok küçük iğneler içeren silindirler gezdirilir ve bu şekilde mikro yaralanmalar oluşturulur. Bunların üzerine sürülen PRP derinin içine işleyerek burada kendisinden beklenilen görevi gerçekleştirir. Deride lazer tedavisi yapıldıktan sonra üzerine PRP solüsyonu sürülebilir. Lazer tedavisi ve PRP Çeşitli amaçlar ile deriye lazer tedavisi uygulandıktan hemen sonra ayni bölgeye PRP enjeksiyonu yapılmasının lazer uygulamasının etkisini artırdığı gözlenmiştir. Komplikasyon ve yan etkileri PRP kişinin kendi kanından hazırlandığı için güvenli bir üründür. Ancak hazırlanması ve verilmesi sırasında mikropsuz (steril) bir ortamda çalışılması şarttır. Ciddi bir komplikasyonu bilinmemektedir ve bilinen yan etkileri verilen bölgelerde hafif ödem, kızarıklık ve morarma gibi geçici durumlardır. Sonuç PRP özellikle doku yenilenmesi ve gençleştirilmesi amacı ile başta kozmetik girişimler olmak üzere giderek artan sıklıkta kullanılmaktadır. Ancak hem nasıl hazırlanması hem de ne miktarda ve ne sıklıkta verilmesi gerektiği konusunda fikir birliği yoktur.