İşte Bu Doktor İndir

Androjen yoksunluğu tedavisi ya da prostat kanserinde hormon tedavisi, testosteron ve diğer androjenlerin yani erkeklik hormonlarının etkilerini azaltarak etki gösteren ve böylece prostat kanserinin ilerlemesini engelleyen tedavileri kapsar. Kullanılan ana tedaviler LHRH agonistleri ve anti-androjenlerdir. Bu ilaçlar testisler sanki hadım edilmiş yani kastrasyon uygulanmış gibi etki eder. Bu nedenle bu tedavi medikal kastrasyon olarak da adlandırılır.

Hormon tedavileri hem metastatik prostat kanserinde (hastalığın kemikler, akciğerler gibi uzak organlara sıçradığı hallerde) ya da ilerleme riski yüksek olan organa ya da bölgesel lenf bezelerinde sınırlı hastalıkta verilir. Androjen yoksunluk tedavisi birkaç yıla yayılan sürelerde devamlı olarak ya da hastalığın yatıştığı dönemlerde tedaviye ara vererek uygulanır.

Testosteron yani erkeklik hormonu prostat kanserinin oluşumu ve ilerlemesinde önemli bir rol oynar. LHRH adlı bir başka hormon ön hipofiz bezinde uygun reseptörlere bağlanarak bir dizi biyokimyasal reaksiyonları uyarmak suretiyle vücutta testosteronun üretimini kontrol eder. Prostat kanseri hastalarına verilen LHRH agonisti ilaçlar (goserelin, leuprorelin ve triptorelin gibi) vücutta testosteron üretimini tamamen durdurur. Agonist kelimesi vücutta bulunan bir molekülün etkisini taklit eden ilaçlar için kullanılır. Oysa burada LHRH agonistlerinin testosteron üretimini baskıladığını ifade ettik. LHRH agonisti ilaçlar reseptörleri ilk uyardığında, testosteron seviyesinin 10 güne kadar sürecek bir ilk alevlenmesine yol açabilir. Fakat daha sonra etki tersine döner ve testosteron dört hafta içinde hadım seviyelerine ulaşır.

İkinci ilaç grubu olan anti-androjenler ise esas olarak androjen reseptörü yoluyla sinyal yolunu inhibe ederek etki gösterir, bu da prostat kanseri büyümesinin durmasına yol açar. Anti-androjenler steroid yapıda olanlar (siproteron asetat) ve olmayanlar (bikalutamid, nilutamid ve flutamid) olarak sınıflandırılır. Bu ilaçlar LHRH agonistleri ile beraber kullanılır.

Öte yandan cerrahi kastrasyon androjen yoksunluğu tedavisinde hala altın standart yöntemdir. Bilateral orşiektomi (total veya subkapsüler) basit bir cerrahi işlemdir. Bu işlemle iki testis de alınır. Orşiektomi lokal anestezi altında da yapılabilir. En önemli dezavantajları ise olumsuz psikolojik etkisi, geri döndürülemez olması ve aralıklı tedaviye izin vermemesidir.

İster cerrahi kastrasyon yapılsın isterse de androjen yoksunluğu tedavisi uygulansın bazı agresif prostat kanserlerinde testosteron hadım seviyelerine kadar düşmüş olsa bile hastalık bu tedaviye direnç kazanabilir. Bu durumda hastalık kastrasyona dirençli prostat kanseri olarak adlandırılır. Bu aşamada kullanılan daha yeni ilaçlar arasında abirateron (testosteron üretimi için gerekli enzimleri baskılayan) ve enzalutamid (hücre çekirdeğine androjen reseptör transferini bloke eden) yer alır.

Androjen yoksunluğu tedavisi, prostat kanseri tedavisinde sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak, bu tedavinin bazı yan etkileri olabilir. İşte androjen yoksunluğu tedavisinin yaygın yan etkileri:

- Cinsel işlev bozukluğu (libido azalması ve erektil disfonksiyon, sertleşme bozukluğu): Androjen yoksunluğu, testosteron seviyelerindeki düşüş nedeniyle cinsel dürtüyü azaltabilir ve erektil disfonksiyona yol açabilir.

- Sıcak basması ve terleme: Hormonal değişiklikler sıcak basmalarına (aniden hissedilen sıcaklık artışları) ve terlemelere neden olabilir.

- Kas kütlesinde azalma ve güç kaybı, halsizlik, yorgunluk: Testosteronun azalması, kas kütlesinde ve gücünde azalmaya neden olabilir. Enerji seviyelerinde düşüşle beraber halsizlik ve yorgunluk da görülür.

- Kilo artışı: Vücut kas kitlesi azalırken bir yandan da hormonal değişiklikler metabolizmayı etkileyebilir ve kilo artışına neden olabilir.

- Ruhsal durum değişiklikleri ve depresyon: Hormonal değişiklikler, bazı kişilerde ruh halinde dalgalanmalara ve depresyona yol açabilir.

- Osteoporoz (kemik erimesi): Tıpkı menopozla beraber kadınlardan östrojenin etkisinin azalması ile gelişen osteoporoz gibi, erkeklerde testosteronun azalması da, kemik yoğunluğunu etkileyebilir ve osteoporoz riskini artırabilir.

- Meme büyümesi (jinekomasti): Aslında erkeklerin vücudunda da kadınlık hormonu olarak bilinen östrojenlerden bir miktar bulunur. Fakat çok daha fazla testosteron olduğu için östrojenin etkisi baskılanır. Androjen yoksunluk tedavileri testosteronun etkisini ortadan kaldırdığı için bu az miktardaki östrojen bile baskın hale gelebilir ve erkeklerde meme dokusunun büyümesine neden olabilir.

Bu yan etkiler, tedaviye bağlı olarak bireyden bireye değişebilir. Ayrıca, yan etkiler genellikle tedavi sonlandırıldığında geri dönüşü olan durumlardır, yani tedavi kesildikten sonra birçok semptom normale dönebilir.

- Kalp-damar hastalıkları: Androjen yoksunluğu kanın pıhtılaşma eğilimini arttırması, kilo artışı, kolesterol seviyelerinde değişiklik ve insülin direncine neden olmasından dolayı kardiyovasküler hastalık riskini de arttırabilir.

Tedavi planı yapılırken hastanın bireysel olarak durumunun değerlendirilmesi ve bütün bu olası yan etkilerin göz önünde bulundurulması gerekir.