Prebiyotik ve probiyotik bir birinden farklı terimdir.
Probiyotikler bağırsaklarımızda yaşayan canlı bakterilerimizdir ve genel sağlığımız açısından birçok faydası vardır. Zaten artık herkes buna aşina .
Prebiyotikler ise bitkisel lifllerdir. Bizim bitkisel besinlerle aldığımız bu lifler bağırsaklarımızdaki dost bakterilerin besinidir.
Probiyotik bakterilerimiz biz lifli beslendiğimizde bu lifleri fermente ederler ve bağırsak sağlığımız için çok faydalı olan kısa zincirli yağ asitlerini oluştururlar.
Ancak yüksek şekerli ve karbonhidratlı beslendiğinizde iyi bakteriler yerine fırsatçı patojen mikroorganizmaları beslersiniz.
Yani ikisi farklı terimler olsa da ayrılmaması gereken bir ikilidir. İkisinin birlikte tüketilmesi her zaman en faydalı olan şeklidir.
Lahana turşusu veya sebzeler ile kurduğumuz diğer turşular bunun için en iyi örneklerdir.
Hashimoto otoimmun bir hastalıktır . otoimmun hastalık , kişinin kendi bağışıklık sisteminin kendi dokularına ve organlarına saldırması demektir .
Bu tip hastalıkların sebepleri tam olarak bilinmese de , hashimoto ve glüten arasında artık bariz bir ilişki görülmektedir.
Glütensiz beslenen insanlarda tiroid antikorlarının azaldığını tespit eden çok sayıda bilimsel çalışma vardır.
Glüten bildiğiniz üzere bir tahılların içinde bulunan bir proteindir. Bu proteinin molekül yapısı tiroid bezinin molekül yapısına benzer olduğu için , her glüten yediğinizde bağışıklık sisteminiz uyarılacak ve savaş açacaktır. İşler böyle karışık halde devam edecektir. Kronik enflamasyonunuz artacaktır.
Bu sebeple hashimoto hastalığında glütensiz beslenmek büyük bir önem taşır. Ancak tek suçlu glüten değildir. Kronik enflamasyonu azaltacak antiinflamatuar bir beslenme modeli de yapmanız gerekir .
Probiyotik bakterilerimiz bağırsağımızda yaşayan canlı bize dost bakterilerdir . ancak sağlıklı bir şekilde yaşamaları için ihtiyacı olan besini onlara göndermeniz gerekir .
İhtiyaçları olan besinlerde bitkisel liflerdir. Bu bitkisel lifleri bakterilerimiz alır fermente eder ve kısa zincirli yağ asitleri oluştururlar.
Üretilen bu kısa zincirli yağ asitleri iştahı düzenleyen hormonların salınımına yardımcı olurlar ve tokluk süremizi uzatırlar. Yağ depolanmasını azaltırlar. Yağ yakımına destek olurlar.
Ayrıca bağırsak hücrelerimizin enerji ihtiyacını karşılarlar ve geçirgen bağırsak sendrumunun iyileşmesine destek olurlar.
Bütün bunlar göz önüne alındığında gidip tek başına bir probiyotik takviye almak çok da işinize yaramaz. Bu sebeple günlük lif tüketimi çok önemlidir. Besinlerle hem probiyotik hem prebiyotik kaynaklarını birlikte tüketmelisiniz.
Eliminasyon diyeti , bağırsak bariyerine zarar veren , geçirgen bağırsak sendromuna sebep olan
besinleri ortan kaldırmak ve bağırsak bariyerini onarmak için yapılan bir diyettir,
Amaç bağırsak florasını, mikrobiyotayı yeniden yapılandırmaya çalışmaktır . Bu da beraberinde
bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar .
Ayrıca geçirgen bağırsak sendromunun neden olduğu hastalıkların ve durumların semptomlarını
azaltır veya ortadan kaldırabilir.
Eliminasyon diyetini kimler yapmalı ?
Kronik kabızlık / kronik ishal ve ibs olanlar
Besin intoleransı olanlar
Sürekli hazımsızlık şişkinlik gaz sorunları yaşayanlar
Mide asidi ile ilgili problemleri olanlar
Kronik yorgunluk yaşayanlar ve fibromiyaljisi olanlar
Hashimoto gibi otoimmun hastalıkları olanlar
Egzama sedef gibi cilt hastalıkları olanlar için uygun bir diyet protokolüdür