Fazla kilolu ve obez olan PKOSlu bireylerde %5’lik kilo kaybının dahi semptomlarda iyileşme sağladığı bilinmektedir.
Semptomların kontrol altında tutulmasında beslenmenin rolü oldukça önemlidir. Vücut ağırlık kaybı sağlanmadığı sürece endokrin bozuklukların ilerlediği bilinmektedir. PKOS’ta uygulanması planlanan beslenme tedavisi ile amaç; kilo kaybı sağlayarak kan glukoz seviyesinin dengelenmesi, insülin direncinin azaltılması ve dolayısıyla yüksek seyreden androjen seviyelerinin düzenlenmesidir.
PKOSlu bireylerde sıklıkla görülen insülin direnci durumunda kişi gün içerisinde kan glukoz seviyesini dengede tutmalıdır. Karbonhidratın türü ve miktarı tokluk glukozunu ve insülin yanıtını belirler. Kan glukozunu dengede tutmak ve anormal insülin aktivitesinin önüne geçebilmek için düşük glisemik yüklü, yüksek lif içeren bir beslenme düzeni tercih etmek önemlidir. Bu, aşırı karbonhidrat kısıtı yapmak veya PKOSlu bireyler yalnızca şu miktarda karbonhidrat tüketebilir demek değildir. Aksine, aşırı karbonhidrat kısıtlamasının yapıldığı ketojenik diyetler, yoğun karbonhidrat isteğine sebep olarak anormal yeme davranışı oluşturabileceğinden PKOSlu bireylere önerilmez.
- Günlük protein alımına dikkat ederek gün içerisinde alınan toplam proteini öğünlere dengeli bir biçimde dağıtmak iştah kontrolünü sağlamakta zorlanan PKOSlulara yardımcı olacaktır.
- Doymuş yağ ve trans yağ tüketimine dikkat edilmelidir. Bunun yanı sıra PKOS’lu kadınlarda çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin omega-3 yağ asidinin ek olarak alınması önerilmektedir.
PKOStan bir çırpıda kurtulmak mümkün olmasa da kilo kontrolü sağlayarak semptomları yönetmek ve yaşam kalitesini arttırmak mümkündür. Kilo kaybı ile egzersiz yapma alışkanlığı ve davranış değişikliği (= yaşam şekli değişikliği) tedavide uygulanacak olan ilk adımdır. Fazla kilolu ve obez olan PKOSlu bireylerde %5’lik kilo kaybının dahi semptomlarda iyileşme (regl düzensizliklerinde düzelme...) sağladığı bilinmektedir.
Normal ve düşük kilolu bireylerde ise gerçekleştirilen yaşam tarzı değişiklikleri (beslenme/egzersiz düzeni gibi) kan şekerini dengede tutma ile beraber dengesiz insülin salımı üzerindeki olumlu etkisiyle semptomların iyileşmesine katkıda bulunur. Kilo kontrolü aynı zamanda gebe kalmakta zorlanan PKOSlulara da öncelikli olarak tavsiye edilen bir tedavi yöntemidir.
Kalori açığı oluşturarak kilo kaybını sağlayan, karbonhidrat alımını düzenleyen, lif içeriği yüksek, düşük glisemik yüklü beslenmenin PKOS semptom kontrolünde etkili olduğu bilinmektedir. Bunun yanı sıra oluşturulan bu kalori açığını süt ve süt ürünlerini çıkararak oluşturmakla sağlamanın veya glutensiz beslenmenin daha iyi olduğunu gösteren bir çalışma bulunmamaktadır. Hastalara direkt olarak glutensiz beslenmeyi veya süt ürünlerinden uzak durmayı önerebilmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Ayrıca, stres ile beraber yükselen kan glukoz ve kortizol seviyeleri insülin direncini şiddetlendireceğinden stres yönetiminin sağlanmasının da büyük önem taşıdığı unutulmamalıdır.