Birçok önemli görevi olmakla birlikte, alınan gıdaların sindiriminde ve kan şekerinin dengede tutulmasında önemli rol oynamaktadır. Pankreas kanseri, organın her bölgesinden gelişmekle birlikte en sık baş bölgesinden gelişmektedir. Yine en sık salgı yapan hücrelerden köken alırlar ve adenokanser olarak adlandırılırlar.
Pankreas Kanseri Risk Faktörleri
Hastalığın sebebi bilinmemekle birlikte sigara içenlerde ve şişman bireylerde daha sık görülür. Hastaların hemen hemen %30’unda pankreas kanserinin nedeni sigara kullanımıdır. Erişkin tip şeker hastalığına bağlı pankreas kanseri tartışmalıdır. Çok az sayıda hastada soya çekim ile pankreas kanseri gelişebilir. Kanser erkeklerde kadınlardan daha sık görülmekte olup risk yaşla birlikte artar. Ortalama yaş erkeklerde 63, kadınlarda ise 67’dir.
Belirtiler
Pankreas kanseri; kilo kaybı, karın ağrısı, sarılık, iştah kaybı, bulantı-kusma, halsizlik, yorgunluk, ishal, sindirim zorluğu, sırt ağrısı, camcı macunu renginde dışkılama, solgunluk, aniden ortaya çıkan ve aile öyküsü bulunmayan şeker hastalığı, depresyon gibi psikolojik bozukluklarla ortaya çıkabilir.
Şişkinlik, hazımsızlık ve iştah kaybı ile birlikte yetersiz gıda alımı sonucunda hasta kilo verir. Sarılık en sık ve en erken ortaya çıkan belirtidir. Başlangıçta gözlerde ortaya çıkar, daha sonra deride sararma olur, bunu idrar renginin koyulaşarak ‘çay renkli idrar’ yapmaya dönüşmesi takip eder ve nihayet ‘camcı macunu’ olarak tanımlan dışkının açık renk alması ile sonuçlanır.
Sarılığın nedeni, karaciğerde yapılan bilirubin maddesinin- pankreas kanseri tarafından safra yolunun tıkanması sonucunda- onikiparmak bağırsağına olan atılımının engellenmesidir. Ağrı önceleri müphem karın ağrısı olarak tanımlanan, hafif bir rahatsızlık hissi şeklindeyken, ileri dönemde sırta vuran karın ağrısı şeklini alır. Künt tabiatlıdır. Şişkinlik ve hazımsızlık belirtileri ile sıklıkla birliktedir.
Pankreas Kanseri Tanısı
Hastalık sinsi belirtilerle ortaya çıktığı için pankreas kanseri tanısı zor olabilir. Erken dönemde yakalanan hastalarda, en sık hekime başvuru anında bu hastalıktan hekimin şüphe etmesi ve buna yönelik araştırmalar yapması önemlidir.
Laboratuvar tetkikleri: Serum bilirubinleri, alkalen fosfataz, karaciğer transaminazları ile CEA, CA 19-9 ve CA 125 gibi tümör belirteçleri yükselmiştir. İdrarda bilirubin pozitifliği mevcuttur.
Ultrasonografi: Hemen daima ilk başvurulacak inceleme yöntemidir. Pankreasta sert ya da kistik kitle varlığı, kitlenin boyutu, kitlenin diğer çevre yapılarla olan ilişkisi ve damarsal yapılara olan yakınlığı hakkında bilgi verir.
Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntüleme (MR): BT ağız ve damar yolu ile kontrast ilaç verilerek çekildiğinde pankreas tümörleri hakkında çok önemli bilgiler verir. Yaklaşık %95 ve üzerinde tanı koydurucu özelliği vardır.
MR görüntüleme aynı şekilde tümörün ayırıcı tanısında önemlidir. Bu iki inceleme gerektiğinde birlikte kullanılarak hastaya verilecek ameliyat kararı için doğru sonuçlara ulaşılmasını ve tümörün evrelemesinin doğru yapılmasını sağlarlar.
Pankreas Kanseri Tedavisi
Tedaviye başlarken fizik muayene, laboratuvar ve radyolojik incelemelerin sonunda, pankreas tümörünün hangi evrede olduğu, komşu organlarla ilişkisinin ne durumda olduğu, özellikle komşu damarlara ve/veya uzak organlara yayılımının olup olmadığı ortaya konulup ameliyatla çıkarılma şansı değerlendirilir. İleri evredeki tümörlerde cerrahi uygulanamaz.
Bu hastalara uygulanacak kemoterapi ile birlikte, mevcut sarılığının düzeltilmesi, beslenme desteğinin sağlanması, ağrının azaltılması yoluyla yaşam konforunu düzeltmek amacıyla bazı girişimler uygulanabilir. Bu amaçla ağızdan mide yoluyla yapılan endoskopi ile safra yoluna geçişi sağlayan bir boru (stent) konulması, karın cildinden karaciğer içi safra yollarına bir iğne yardımıyla konulan kateter ile safranın dışarı akıtılması, ağrı ile ileri mücadele teknikleri, onikiparmak bağırsağında tıkanıklığa yol açan tümörlerde bu kısma ağızdan endoskopik yöntemle girilerek stent takılması gibi yöntemler kullanılmaktadır.
Cerrahi Tedavi: Yapılan incelemelerde tümör ameliyatla çıkartılmaya uygunsa klasik olarak ‘Whipple ameliyatı’ uygulanmaktadır. Ayrıca tümör pankreasın gövde ve kuyruk kısmına yerleşmişse nispeten daha kolay rezeksiyon yöntemleri uygulanmaktadır. Tümörün cerrahi olarak çıkartılması bu hastalar için tek kür şansını oluşturmaktadır.
Pankreas başı tümörlerinde, cerrahi olarak yalnızca pankreasın baş kısmını çıkartabilmek mümkün olamadığı için ameliyat daha karmaşık olmaktadır. Uygulanan Whipple ameliyatında; pankreasın başı ile birlikte, safra kesesi, ana safra kanalının bir kısmı, oniki parmak bağırsağı, midenin bir kısmı ve etraf lenf bezleri blok halinde çıkarılmaktadır.
Pankreas Kanserinin Cerrahi Tedavisi (Whipple Ameliyatı) Oldukça uzun süreli, çok çeşitli organların çıkartıldığı ve yeniden devamlılığın sağlandığı bu ameliyat sırasında veya kısa süre sonrasında hastanın ölüm (mortalite) veya kanama olması, sindirim sisteminin devamlılığını sağlamak için yapılan dikişlerden kaçak olması (fistül) gibi kötü durumlarla (morbidite) karşılaşılabilmektedir. Dünyada kabul edilen ölüm oranı %5 ve altındaki orandır. Yine ameliyat sonrasında ortaya çıkan komplikasyonlar için dünyada kabul edilen oran %15-20’dir. Ülkemiz şartlarında bu oranlar %5-10 mortalite ve %20-25 morbidite oranlarıdır.
Radyasyon Tedavisi: Radyoterapi de denir. Kanser hücrelerini öldürmek için yüksek enerjili ışınların kullanılmasını içermektedir. Radyasyon tedavisi, yanızca tedavi edilen alandaki hücreleri etkiler. Radyasyon bir makine aracılığı ile dışarıdan ışın verilmesi şeklindedir. Radyoterapi, özellikle tümörün yerleşimi ve büyüklüğü cerrahiyi zorlaştırıyor ise veya cerrahi uygulanamayan durumlarda cerrahinin yerine tek başına veya kemoterapi ile kombine kullanılmaktadır. Cerrahi öncesinde tümörü küçültmek için kemoterapi ile birlikte radyoterapi kombine kullanılabilir. Bazı durumlarda ameliyat sonrası nüksleri engellemek amacı ile radyoterapi verilebilir.
Kemoterapi: Kanser hücrelerini öldürmek için antikanser ilaçların kullanılmasıdır. Pankreas kanserleri ameliyatı öncesi veya sonrası hastaların genel durumları dikkate alınarak kemoterapi denilen ilaç tedavisi uygulanabilir. Kemoterapi cerrahi öncesinde tümörü küçültmek için veya cerrahinin yerine primer tedavi olarak radyoterapi ile birlikte kullanılabilir.
Yaygın ileri evre hastalıkta cerrahi ve radyoterapinin yeri yoktur. Bu grup hastalara kemoterapi uygulanması ile hastaların hayat kalitelerinin belirgin iyileştirilebildiği ve sağkalımlarında uzama olabileceği bildirilmiştir.