İşte Bu Doktor İndir

 

  Kaygı bozuklukları içerisinde önemli bir yere sahip olan panik bozukluk, ataklarla kendini gösteren, ruhsal ve bedensel belirtileri kısa süre içinde en şiddetli seviyeye ulaşan bir klinik tablodur. Panik bozukluğun temeli, beynin gerçekçi ve yakın bir tehlikeli bir durum yokken savaş veya kaç moduna (yanlış alarm) geçmesidir. Gerçek tehlikenin olduğu durumlarda savaş kaç tepkisi hayatta kalmamızı sağlayan gerekli bir tepkidir.   

Panik bozukluğu yaşayan kişiler, bedenlerindeki zararsız duyumları tehlikeli olarak yorumlar. Bunun üzerine beyin, algılanan tehlikeye yanıt olarak hayatta kalma moduna geçer ve bedende bazı değişimler (çarpıntı, terleme, nefes alamama gibi) olur. Örneğin spor yaparken kalp atışlarının hızlanması, kişinin atak geçirdiğini düşünmesine neden olabilir. Çünkü panik atak esnasında da kalp atışları benzer bir şekilde hızlanmaktadır. ‘Bedenimde bir şeyler ters gidiyor’ gibi düşüncelerin baskın gelmesi ile kaygı giderek yükselir ve pik yapar. Kaygının en üst seviyeye çıktığı birkaç dakikanın ardından, beden yavaş yavaş normale döner. Ancak kişiler bu deneyimi tekrar yaşamaktan kaçınmak için, hayatlarını sekteye uğratmak pahasına daha önce bu deneyimi yaşadıkları durumlardan, kişilerden, eylemlerden uzak durmak, toplu taşıma kullanmamak, evden çıkmamak gibi önlemler alabilirler.

Psikodinamik bakış açısına göre panik ataklar, içsel çatışmaların bedene yansıması olarak görülür. Hayatında etkili olan bazı kişilerle sürdürdüğü ilişkilerde ortaya çıkan çatışmaların, içselleştirilerek iç dünyada tekrar etmesinin sonucu olarak ortaya çıkan bir bedensel semptom olduğu düşünülür. Çoğu zaman ifade edilemeyen ve bastırılan öfke, suçluluk, aşağılanma, yetersizlik, günahkarlık, zayıflık, utanç gibi duygular ile cezalandırılma, rezil olma, küçük düşürülme gibi düşüncelerin beden üzerinden kendini ortaya koyduğu kabul edilir. Dışarıdaki bazı kişilere ve durumlara ilişkin çatışmaları yer değiştirerek kişinin kendi bedenine yönlendirmesi anlamına gelir.

Panik atakların kendileri oldukça yoğun ve travmatik etkiler bırakabilen deneyimlerdir. Panik bozukluk vakalarının geçmiş öykülerine baktığımızda travmatik yaşam olaylarına sahip bireylerde panik bozukluğun olay sonrası ortaya çıkabildiği görülüyor. Travmatik olayların panik bozukluğu yalnızca ortaya çıkışını değil, seyrini, atakların ortaya çıkışını etkilediğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Çocukluk çağında travmatik yaşantısı olanlarda panik bozukluk daha erken yaşta başlamakta, bu hastalar daha fazla sayıda atak geçirmekte ve daha fazla ek tanı görülmektedir.