Tekrarlanmasından endişelenecek kadar etkili bir korku insanlara nasıl kendini hissettirir? Şiddetli bir göğüs ağrısı, kalp çarpıntısı, titreme ya da terleme… Belki de çoğu birden! Panik atak her insanın hayatında en az bir kez yaşaması muhtemel bir yoğun sıkıntı ya da korku atağına denir.
Panik atağı diğer şiddetli korkulardan ayıran en temel fark somut ve varoluşa tehdit niteliğinde bir tehlikenin bulunmamasıdır. Ancak panik atağa eşlik eden “kontrolü kaybetme” hissi ve yüksek şiddetteki vücut reaksiyonları kişinin geçirdiği panik atağı ölüm hissi ile benzeştirmesine neden olur. Bu belirtiler birçok farklı şekilde görülebilir. Göğüs ve kalp ağrısının yanı sıra nefes almada zorluk, ellerde ve vücutta uyuşma, kramp, kusma vb.
Panik Atak tanısının konabilmesi için en az 4 fiziksel belirtinin görülmesi gerekir. Dörtten az belirtinin görüldüğü durumlar “Kısmi Panik Atak” olarak tanımlanır.
Panik Atak zaman çizelgesinde üç farklı biçimde dağılır. İlk dakikada kişi yoğun baskı hisseder ve nöbet başlar. İkinci evrede ortalama 10 dakika boyunca beden tepkilerinin şiddeti en üst seviyelere ulaşır. Üçüncü evrede yaklaşık 30 dakika içerisinde vücut semptomları giderek azalır. Ataklar nadiren bir saate yakın sürebilir. Acil servise başvuruların çoğunluğunun üçüncü evrede görülmesi muhtemel olduğundan kişi rahatlama evresine girer ve tıbbi müdahale yapılmaz. Müdahale gereken durumlarda ise sakinleştirici iğne yapılır.
Herkesin hayatında bir kez panik atak yaşaması muhtemel bir durum olsa da bir kez panik atak yaşamak ikinci atağın da geleceği ya da atakların süreklileşeceği garantisini vermez. Diğer yandan panik atağın panik bozukluğa evrilmesinin düşünce boyutunda gerçekleştiği söylenebilir. İlk panik atağın yarattığı gerginlik ikinci atağın da geleceği endişesi ile birleştiğinde üzüntü yaratabilir. Çünkü yüksek kalp atışı gibi kriz anları ile aynı hissiyatı veren benzer semptomlar çıldırma, felç geçirme gibi durumların gerçekleşeceğine kişiyi inandırabilir. Ancak belirtildiği gibi panik bozuklukta kişinin hayatını tehlikeye atan bir durum yoktur. Kemikleşen endişe ve yanlış düşünceler ilerleyen zamanda kişinin geçmişte panik atak geçirdiği duyguları hatırlatan yer ve olaylara karşı önlem almasına iter. Önlem alma çabası kişiyi sakinleştirme fikri ile yola çıksa da vücudun ihtiyacı olmayan (alkol, çeşitli ilaçlar vb.) maddeleri yanında taşımasına sebep olabilir. Böylece davranış geliştirilmiş ve panik bozukluk oluşmuş olur.
Bu duruma bir örnek sürekli olarak acile ya da doktora gitmektir. Test ve muayenelerde danışan tarafından ön görülen negatif sonuçlar alınmadığında danışanlar hala kötü hissettiklerini öne sürüp başka doktorlara başvurmaya meyilli olabilir. Bazen de yanlış tanı konularak hasta, antibiyotikten nefes açıcıya, çarpıntı ilacından, tansiyon ve kalp ilacına ve vitamine kadar değişik ilaçlar ile tedavi edilmeye çalışılır, ancak bir türlü sonuç alınamaz. Bu durum uzun vadede zamansal ve maddi kayıplar yaratabilir.
Panik bozukluk tanısı konulabilmesi için en az 1 aydan uzun sürede kişinin yukarıdaki belirtilerden sürekli olarak şikayetçi olması gerekir. Panik bozukluğun tedavisinde panik atak ile ilgili yanlış bilgi ve düşünceler paylaşılıp düzeltilir ve atak belirtileri ile başa çıkma yöntemlerine odaklanılır. Günümüzde Bilişsel Davranışçı Terapi ile olumlu sonuçlar alınabilmektedir. Dahası, kişinin ihtiyacı var ise psikiyatrist gözetiminde olmak kaydıyla ilaç tedavisi de psikoterapi ile ortak götürülmektedir. Danışanlar ilerleyen zamanlarda kendilerini kaygılandıran durumlarla kendilerini kademeli şekilde maruz bırakarak korkularını yenmiş olurlar.
Uzman Klinik Psikolog Damla Kankaya
Yazan: Psikoloji Öğrencisi Rafet Üner