İşte Bu Doktor İndir

Karantina süreci, biz yetişkinleri fiziksel ve ruhsal açıdan pek çok konuda etkilediği gibi çocukları da büyük oranda etkiledi. Arzumuz, etkileri en minimuma indirerek bu süreci atlatabilmektir. Çocuklarımız için karantina sürecini en doğru şekilde yönetebilmek, karantinanın getirdiği ruhsal etkilerden onları korumak ve bu etkileri en aza çekebilmek adına bazı noktalara dikkat etmeliyiz. Bu noktalardan ilki belirsizlik veya yanlış bilgilendirmedir.
Belirsizlik ve çevresinden edindiği yanlış bilgiler çocuğun kaygı düzeyini arttırabilecek bir durumdur. Bu sebepten dolayı onları ortadan kaldırmakla işe başlamalıyız. Çocuklarımızı bize soru sorabilmeye açık hale getirmeli ve ona uygun ortamı sağlayabilmeliyiz. Akıllarına takılan herhangi bir şeyi gönül rahatlığıyla bize sorabilmeli, aldığı bilgiler onu tatmin edebilmelidir. Akıllarında daha fazla soru işareti oluşturmamak için çocuklarımıza verdiğimiz
cevaplar net yani anlaşılması kolay olmalıdır. Fakat açıklayıcı olmak için konuşma sırasında çocuğun size soru olarak yöneltmediği gereksiz ayrıntı veya gerçekleri sunmaya çalışmaktan kendinizi sakınmalısınız. Bununla birlikte dürüst davranma konusunda oldukça dikkatli olmalıyız. Elimizden geldiğince doğru yanıtlar vermeliyiz. Onlarla konuşurken abartılı ve kötümser anlatımdan kaçınmalıyız. Konuşma sırasındaki tavrımız da son derece önemlidir.
Yaş faktörü göz önüne alınarak değişiklik göstermelidir. Özellikle çocuklarla konuşurken; göz seviyesine inerek diyalog kurmaya, dili yaşa göre şekillendirmeye, duygusal olarak anlayamadıkları durumları anlamlandırmalarına yardımcı olmaya, dikkatle dinlemeye ve onu anladığını hissettirmeye, çocukları strese sevk edecek kelimeleri kullanmaktan kaçınmaya ebeveyn olarak büyük önem verilmelidir. Çocuklar genellikle aynı soruları tekrar tekrar sorma eğilimindedir. Böyle durumlarda toleranslı davranmak, açıklama esnasında sakinliğimizi ve sabrımızı muhafaza edebilmek kurduğumuz iletişimi yara almaktan korur. Ergenlerde ise onların fikirlerine ve yaşadığı duygulara saygılı olduğumuzu hissettirmek ve onlarla yetişkin gibi konuşmak gereklidir.
Virüsten korunmak için temizliğimize ve sağlığımıza dikkat etmek oldukça önemli. Unutmayalım ki bağışıklık sistemimizi ne kadar desteklersek virüsün bulaşma ihtimalini de bir o kadar düşürürüz. Çocuklar gözlem yoluyla pek çok davranışı öğrenirler. Bu sebepten dolayı ebeveynler onlara model olmalıdır. Biz temizliğimize ve sağlığımıza dikkat edersek, onlar da bizi taklit ederek bu davranışları gerçekleştirecektir. Birçok aktiviteye onları da davet ederek korunma yollarını onlara gösterebilir, onlara gözlem için alan yaratabilir ve hatta işi eğlenceli hale bile dönüştürebiliriz. Örnek olarak uzmanlar virüsten korunmak adına ellerimizi 20 saniye boyunca yıkamamızı öneriyor. Peki, bunun nedenini ve nasıl yapılması gerektiğini çocuğumuza nasıl gösterebiliriz? Ellerimize eldivenlerimizi geçirip bir miktar guaj boyayı avcumuza döküyoruz. Sonra bu boya eldivenin her yerini boyayana kadar ellerimizi ovalıyoruz. Kullandığımız siyah boya sabunu temsil eder. Sabunu her yere yayarak neden ve nasıl el yıkaması yapıldığını çocuklara göstererek öğretmiş oluyoruz. Bu süreci her seferinde yapmak çocukları sıkabilir ya da zaman ayarlaması doğru yapılamayabilir. Mini mini bir kuş, daha dün annemizin, ceviz adam, kırmızı balık gibi şarkıları söylemek 20 saniyemizi alır.

Şarkılar işi eğlenceli hale getirirken zaman yönetimi konusunda da bize oldukça yardımcı olur. Covid-19 adlı virüsü kendimizden uzakta tutmak için hayata geçirilen bir diğer uygulama ise sosyal izolasyondur. Sevdiklerimizden, arkadaşlarımızdan, gezmekten, okul ve iş hayatından uzaklaşmış durumdayız. Bu da yine depresyon ve kaygı düzeyini arttırabilecek bir durumdur. Bu ev yaşamındaki sürecin çocuklar ya da ergenler üzerindeki etkisini elimizden geldiğince azaltabilmeyiz. Bunun için ilk adım bir düzen oluşturmak olur. Ergen bireyler için yeni normal hayatları konusunda düşüncelerini alabiliriz. Bu onlara onların fikirlerini önemsediğimiz mesajını iletmekle birlikte yeterlilik duygunu aşılayacaktır. Hem ergen bireyler hem de çocuklar için doğru ve düzgün beslenme, egzersiz gibi sağlıklı yaşam alışkanlıklarının da sürekliliği sağlanmalıdır. Konuyu sosyal ilişkiler açısından ele alırsak sosyal mesafemizi korumak zorunda olabiliriz ya da yasak sınırlaması içinde olduğumuzdan evde de olabiliriz fakat çocuklarımızı arkadaşlarından, sevdiklerinden koparmamalıyız. Teknoloji çağında bulunmanın rahatlığını yaşama vakti, çocuklar birbirlerine sarılıp oyun oynayamasalar da akıllı telefonlar sayesinde yan yana gibi hissetmeleri ve sosyalleşmeye çalışmaları mümkündür. Tabi ailenin teknolojik aletlerin kullanımına dair kontrolü ve ayarlamaları burada büyük önem kazanacaktır. Çocuklarımızı tamamen teknolojinin kucağına bırakmak yerine gerekli sosyalleşme ve rahatlama sağlandıktan sonra aile içi fiziksel ve
sosyal aktiviteleri arttırarak çocuğun hep ekran önünde oturma isteğini de törpüleyebilir hatta belki de yok edebiliriz. Yine çocuk ve ergenlerin ev işlerine katılımını sağlamak onlara yeterlilik duygusunu kazandırabilir ama tabi bu görevleri verirken yaş faktörünü atlamamalıyız. Son olarak ailelerin uyarmak isteğim konu ise olası ruhsal bozukluklara karşı dikkatli olmalarıdır. Karantina sürecine bağlı olarak ruhsal bir takım değişikliğin yaşanması gayet normaldir. Örnek vermek gerekirse okul öncesi çocuklarda alt ıslatma, beceri ve davranışlarında gerileme; okul dönemi çocuklarda yapması beklenen aktiviteleri yapamama, yaşa ve bilişsel gelişim düzeyine göre daha küçük yaşta çocuk davranışlarının sergilenmesi; ergenlerde ise huzursuzluk, uyku ve yeme sorunları, saldırganlık, içe kapanma gibi. Asıl önemli olan davranış değişikliğinin devamlılık kazanıp kazanmadığıdır. Eğer çocuğunuzu olumsuz olarak etkileyen bu değişimler iki haftadan uzun sürerse online da olsa bir yardım almaları önerilir.

 


Yazan: Psikolog Buse Sarı