Otizm Spektrum Bozukluğu(OSB) 1943 yılında, Amerikalı psikiyatrist Leo Kanner tarafından "Beyin huzursuzluğuna bağlı bir durum" olarak tanımlanmıştır. Genellikle sıfır üç yaş aralığında ortaya çıkan ve kişilerin yaşamları boyunca sosyal etkileşimleri ve davranışlarının olumsuz yönde etkilendikleri nörolojik gelişimsel farklılık olarak bilinmektedir. OSB’nin tanı ölçütleri arasında, bireylerle sosyal etkileşim kurma güçlüğü, karşılık verememe, insanların duygusal durumlarını anlayamama gibi sosyal iletişim eksiklikleri ve sosyal etkileşim sorunları bulunmaktadır. OSB olan bireyler, uygulama ve sosyal farklılıklar nedeniyle karmaşık bir şekilde düşüncelere girdiklerini ve sosyal, duygusal bilgilere sahip bir biçim işleme ve anlamlandırmada zorluk yaşadıklarını ifade etmektedirler. Otizmin neden olduğu dikkat dağınıklığı, bilişsel becerileri işlemlemede zorluk ve sosyal etkileşim bozukluğu, bilişi bütünleştirememe, muhakeme, soyut düşünme ve bilişsel işlevsellik zorluklarına yol açmaktadır. Otizm olan bireylerde sosyal etkileşim ve iletişim ortamlarına uyum sağlayamama, sınırlı hayal gücüne, tekrarlayan davranışlara, yaşamlarındaki rutin değişikliklerine karşı direnç ve istenmeyen davranışlar, aşırı duygusal tepkiler, saldırgan davranışlar, anksiyete ve motor koordinasyon bozuklukları gözlenmektedir (Durdu, 2022).
Otizm Spektrum ve Yaygın Gelişimsel Bozukluk literatürde ve günümüzde tanılama sürecinde birbirinin yerine de kullanılmaktadır. Mental hastalıklar konusunda tanınmış İsviçreli psikiyatr Eugen Blueler 1900 lü yıllarda sosyalleşme becerisinde sorun yaşayan ve farklı ilgi alanlarında başarılı olabilen bireylerin varlığını dile getirmiş ve günümüzde kullanılan otizmli birey tanımına yakın bir tanımlamaya yer vermiştir (Bilgin, 2022).
Resmi olarak ilk defa 1980 yılında DSM(The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders )-III' te tanımlanan otizm, 1994'ün geldiğimizde DSM-IV altında "Yaygın Gelişimsel Bozukluklar" başlığı altında yer almıştır. 2013 yılında yayınlanan DSM-V kriterlerine göre ise, "yaygın gelişimsel bozukluk" terimi çıkarılarak yerine "Otizm Spektrum Bozukluğu" terimi kullanılmıştır. İlk üç yıl içinde beliren ve iletişim büyük ölçüde denetim altında tutan nörogelişimsel bir sendrom olarak tanımlanan otizm, erken çocukluk döneminde başlar ve yaşam devam ederken yaşla birlikte boyunun özelliklerin içinde değişebildiği ve değişebildiği sürekli bir bozukluktur (Alver ve Gümüş, 2020).
Millî Eğitim Bakanlığı’nın Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre “otizm spektrum bozukluğu olan çocuklar hafif, orta ve ağır düzeyde olmak üzere üç farklı tanımla açıklanmaktadır. Hafif düzeyde OSB “Sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim, ilgi ve etkinliklerdeki hafif düzeydeki sınırlılığı nedeniyle özel eğitim ile destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan birey” ve orta düzeyde OSB “Sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim, ilgi ve etkinliklerdeki sınırlılıkları nedeniyle özel eğitim ile destek eğitim hizmetine yoğun şekilde ihtiyacı olan birey” olarak tanımlanmıştır. Ağır düzeyde OSB ise “Sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim, ilgi ve etkinliklerdeki sınırlılıkları nedeniyle yoğun özel eğitim ve destek eğitim hizmetine ihtiyacı olan birey” olarak açıklanmaktadır (Resmi Gazete, 2018).
Otizm Spektrum Bozukluğu Belirtileri
OSB, Amerikan Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü [NIMH] tarafından sosyal iletişim ve etkileşim sürecinde yaşanan zorluklar, tekrarlayan boyutlardan ve ayrıntılı olarak ilgi görüldüğü bir gelişimsel bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Otizmli bireyler, günlük yaşamlarında tekrarlayan yaşantıları gerçekleştirmeyi tercih edebilirler ve bu davranışlara karşı direnç gösterebilmektedirler. Otizmin yaşamının herhangi bir döneminde konulabilir, ancak genellikle ilk iki yaşta ortaya çıkmış olduğu için gelişimsel bir bozukluk olarak değerlendirilmektedir. Bu bozukluğa yaşam boyu süregelmesine karşın uygulanan tedavi ve özel eğitimlerle bireyde iyileşmeler gözlenmektedir. OSB’nin düzeyi kişilerde hafiften ağır düzeyine kadar değişim göstermektedir. Davranışların ve semptomların tamamı her çocukta aynı anda ve şekilde gözlenmemektedir. Hafif düzeyde etkilenen çocuklarda bazı boyutlar fark edilirken, tanı koymak daha zor olabilmektedir. Ağır etkilenen çocuklarda ise daha fazla belirti görülmekte ve daha erken tanılama yapılmaktadır. Çocuklar genellikle on iki ile yirmi dört aylık dönemler arasında tanılama almaktadır. Hafif düzeyde etkilenen çocuklarda bu süre yirmi dört aya kadar uzayabiliyorken belirtiler daha belirgin olan çocuklarda ise on iki aydan önce fark edilebilmektedir. OSB belirtisini ortaya koymak için, sosyal iletişim ve etkileşimler sorunlarının yaşanması, tekrarlayan davranış belirtilerinin gözlenmesi gerekmektedir. Ayrıca bu belirtilerin erken dönemde ortaya çıkmış olması ve çocuğun sosyal ve genel yaşantısında olumsuz etkilerinin gözlemlenmesi gerekmektedir. Otizmli kişilerde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, anksiyete bozukluğu, dil ve konuşma bozukluğu veya obsesif kompulsif bozukluklar gibi ek tanımalarda görülmektedir (Yazgan, 2022).
Çocuklarda oniki aya kadar ismine yönelmeme ya da duyuyor gibi görünmeme, ondört aya kadar nesnelere ilgi göstermeme, onsekiz aya kadar sembolik oyun oynamama ya da oyuncaklarla hiç oynamama, göz teması kurmaktan kaçınmak, konuşma ve ifade edici dil becerisinde gecikme, akranları ile ilişki kurmada zorlanma, tekrarlayıcı anlamlandırılamayan bedensel hareketler yapma, aşırı hareketlilik ya da çevreye karşı ilgisiz hareketsiz kalma, günlük rutinlerinin dışına çıkılması ya da çevresel değişimlerin olması durumunda aşırı duygusal tepkilerin verilmesi, ellerini çırpma, kendi çevresinde dönme, sallanma gibi belirtilerin yanında ses, koku ve tatlara karşı anormal tepkiler verme gibi duyusal farklılıkları OSB belirtileri içerisinde gözlemlenmektedir (Aydın ve Özgen, 2018).
Otizm Spektrum Bozukluğu’nun Sebepleri
Otizmin nedenlerine dair farklı kuramlar, konunun karmaşıklığını aydınlatmaya çalışırken, geniş bir yelpazede açıklamalar sunarlar. Psikojenik Kuram (1950-1960), otizmin doğum sonrası çevresel faktörlerle tetiklendiğini savunmaktadır. Bu kurama göre, ebeveynlerin tutumları ve duygusal etkenler, içe dönüklük ve anti sosyal özellikler gibi otistik davranış biçimlerine neden olur. Araştırmalar, otizmli ve normal çocuk sahibi ebeveynler arasında ilgi eksikliği, duygusal soğukluk ve yetiştirme tarzı açısından belirgin bir ayrım olmadığını göstermiştir (Bayam, 2017).
Davranışsal kurama göre, ödül ve ceza mekanizmalarıyla desteklenen belirli davranış biçimleri öğrenilir. Bu kurama göre, çocuk, toplum içinde ve çevresiyle olan etkileşimi yoluyla öğrenilen atipik ve belirli davranış kalıplarını içerir. Otizmli çocukların edindiği davranışların çoğu, toplumun olumlu ve olumsuz tepkilerine dayalı olarak şekillenir. Gözlemler, otizmli çocukların normal çocuklarla aynı uyaranlara ve durumlara tepki verdiğini, ancak bu durumlara farklı yanıtlar gösterdiklerini ortaya koyar (Ergin, 2017).
Organik kurama göre ise otistik bozukluğun biyolojik sebeplerinin net bir şekilde anlaşılamadığına işaret eder. Otizm, tek bir nedenle sınırlı değildir ve birden fazla faktörün etkisi altında olabilir. Tanı konan bireylerin sadece %5-10'u tıbbi bir nedenle ilişkilendirilebilir. Farklı çalışmalar yapılmasına rağmen kesin bir neden tespit edilememiştir. Beyin hücrelerinin işlevselliği her bireyde farklı şekillerde gözlenir ve bu hücreler arasındaki iletişimi sağlayan
kimyasal maddelerde dengesizliklerin veya eksikliklerin bulunduğu düşünülür. Kavramsal kuram ise otizmin temel nedenini bilişsel anlama yeteneğinin yetersizliğine dayandırır. Otizmli bireyin farklı çıkarımlar yapmasını ve olayları farklı şekillerde yorumlamasını sağlayan bir temele sahiptir. Bu kuram, otizmli bireylerin farklı özelliklerinin çeşitli şekillerde görülmesine neden olabilir. Bu yaklaşım, otizmin karmaşıklığını anlamada bize daha geniş bir perspektif sunmaktadır (Bayam, 2017).
Kaynaklar
Durdu, E. (2022). Etkileşimli Eğitsel Oyun Kullanarak İyileştirici Müdahalenin OSB Olan Öğrencilere Etkileri. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü .
Bilgin , G. (2022). 48-72 Aylık Eğitim Alan OSBna Sahip Olan Çocukların Sosyal Becerileri Düzeylerinin Oyun Ve Drama İlişkisiyle Belirlenmesi. İstanbul: İstanbul Aydın Üniversitesi.
Alver, E; Gümüş , Ç. (2020). OSBna Sahip Bireylerde Eğitimin Önemine Dikkat Çekmek Üzere Hazırlanmış Dergi İlanı Tasarımı Örnekleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(39), 1436-1452.
Resmi Gazete. (2018). Mevzuat Bilgi Sistemi. Ağustos 2023 Tarihinde T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi:
Https://Www.Mevzuat.Gov.Tr/Mevzuat?Mevzuatno=24736&Mevzuattur=7&Mevzua ttertip=5 Adresinden Alındı
Yazgan, E. (2022). OSB Olan Çocukların Oyun Becerilerinin İncelenmesi. Ankara: Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi.
Aydın , D.; Özgen, Z.E. (2018). Çocuklarda Otizm Spektrum Bozukluğu Ve Erken Tanılamada Hemşirenin Rolü. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 7(3), 93-101.
Bayam, A. (2017). 2-6 Yaş Arasındaki OSB Olan Çocuklara Uygulanan Oyun Seansının Sosyal Beceri Ve Dil Gelişiminde Yol Açtığı Değişimin İncelenmesi. İstanbul: Beykent Üniversitesi.
Ergin , G. (2017). Otı̇ zm Spektrum Bozukluğu Olan Çocukların Hayalı̇ Oyun Davranışlarının Çeşı̇ tlendı̇ rı̇ lmesı̇ nde İpucunun Gı̇ derek Arttırılmasıyla Öğretı̇ mı̇ n Etkı̇ lı̇ lı̇ ğı̇ . Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.