İşte Bu Doktor İndir
2020 yılından bu yana maruz kaldığımız pandemi süreci hepimizi derinden sarstı ve halen sarmaya devam etmektedir. Ben de her yönden farklı zorlukları olan bu sürecin bireyin ruhsallığı üzerinde etkisine değinme gereksinimi hissettim. Hepimiz korkular, çaresizlikler, kaygılar karşısında koşullarımızı değiştirmek zorunda kaldık. Bunlardan biri de sosyal yaşamdan uzak kalmak oldu. Zorunlu olan bu sosyal izolasyon bizleri kendi iç dünyamıza dönmeye zorunlu bırakıp, bunun sonucunda bazılarımızda bir takım psikolojik yakınmalara sebep oldu. - İnsan doğası yaşamını sürdürebilmesi için her zaman bir ötekine muhtaç haldedir. Psikoloji alanında  yapılan birçok çalışmada bu “ötekine bağımlılığı” doğrular niteliktedir. İnsanlar açlık, susuzluk gibi temel ihtiyaçlarını bir yere kadar erteleyebilme potansiyeline sahiptir. Fakat öteki ile temas kurma adeta yaşamın temel ihtiyacıdır ve ertelenmesi güçtür. - Bu nedenle pandemi sürecinde çoğu bireyin yaşadığı bir takım psikolojik yakınmalarının ortaya çıkması ya da var olan psikolojik yakınmalarının alevlenmesi “dış dünya ile gerçek temas kuramama” durumuna bağlı olabileceği düşüncesindeyim. İnsanlar dış dünya ile ilişkilerini ne denli kopuk/bağlantısız tutarsa, iç dünyasındaki gerçekliğine o denli yönelirler ve sonunda çoğunlukla iç dünyalarına takılı kalırlar. (Bahsetmeye çalıştığım iç dünyadaki gerçekliğe dönüş hali; dışarıdaki monotonluğun reddetme anlamındadır). Bunun sonucunda bir takım psikolojik semptomlar (uykusuzluk, isteksizlik, yeme bozuklukları, boşluk hissi, hipokondriyak sendromlar..) yaşamaları olağandır. - Dışarıdan kopma/uzaklaşma biz insanların doğasına aykırıdır. Bu sebeple bir ötekinin olmaması/öteki ile temas edememe hali ruhsal ölümün ta kendisidir.