İşte Bu Doktor İndir
ÖĞRENCİLERDE SINAV KAYGISI VE KAYGI YÖNETİMİ Sınav kaygısı, sınav öncesinde, sırasında ve sonrasında sınavın olumsuz sonuçlarına yönelik vücudumuzun gösterdiği duygusal ve fizyolojik semptomlardan oluşan duygudur. Sınav kaygısının oluşumunu etkileyen önemli sebeplerin başında kişinin karakteristik özelliği, öğrenme şekli ve ailenin davranış tarzı gelmektedir. Bu üç etken sınav kaygısını tetikleyen en önemli faktörlerdir. Sınav kaygısının oluşmasına neden olan durum kişinin katastrofik, yani “en kötü senaryo” ve “facia” beklentileridir. “Sınavı yapamayacağım,” “çok kötü alacağım,” “rezil olacağım,” “ailemin yüzüne nasıl bakacağım,” “ya sınavda bayılırsam,” “yetiştiremezsem,” ve “herkes benden daha iyi” gibi olumsuz düşünceler sınav sırasında baskın bir şekilde oluşmaya ve olumsuz düşüncelerle birlikte duygusal semptomlarla belirmeye başlar. Kişi tüm bu nedenlerle kaygılanır, korkar, mutsuz olur, çaresiz ve utanç hisseder. Oluşan duyusal semptomlarla birlikte kişide terleme, titreme, kalp çarpıntısı, baş ağrısı, mide bulantısı ve panik durumu gibi bedensel semptomlar da görülür. Sınav kaygısının tek bir nedeni yoktur. Sınav kaygısını birçok faktör etkiler. Kaygıyı oluşturan iki önemli etken, kişinin genetik ve mizaç özellikleridir. Bu konuda öne çıkan kişilik özelliği mükemmeliyetçiliktir. Mükemmelliyetçi kişilik yapısının oluşumda da en önemli etken ailedir. Ailelerin etkisiyle mükemmeliyetçi davranış tarzı kazanan kişinin kaygı düzeyinde artış yaşanır. Çevrenin, ailenin ve öğretmenlerin çocuktan beklentisinin yüksek olması ve bu beklentinin çocuğa sürekli vurgulanıyor olması, örneğin; “zekisin, yaparsın,” “senden şu üniversiteyi, şu bölümü kazanmanı bekliyoruz.” gibi ifadeler, çocukları motive etmekten çok çocuk üzerindeki stres yükünü arttıran etkenlerdendir. Kişiden gerçek dışı hedeflere ulaşmasını beklemek de kişide kaygı düzeyini ve stresi arttırır. Kişi, sınav başlamadan ya da sınav bitiminde, tüm bu semptomları yaşamaya başlarsa, kaygıyla başa çıkmak için kaçınma davranışlarında bulanabilir. Örneğin; Sınava girmek istemeyebilir, okula gitmek istemeyebilir ve ya sosyal aktivitelerden uzak durarak içine kapanabilir, aşırı yemek yiyebilir ya da hiç yemek yemeyebilir. Bu gibi kaçınma davranışları da çocukta genel olarak stresi daha da yükseltir. Bu süreçte kişide tükenmişlik sendromu, kilo alma ya da kilo kaybı ve sindirim bozukluklar gibi fizyolojik rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Kişinin kaygıyla baş etmesinde en temel nokta yaşadığı süreci fark etmesi ve kabul etmesidir. Zihnimize gelen olumsuz düşüncelerle savaşmak ikinci aşamadır. Olumsuz düşüncelerin zihnimizde yer etmesine engel olamadığımız durumlarda bu düşünceyi fark etmek, yaşanılan duyguyu isimlendirmeye çalışmak ve o anki işe odaklanmak, kaygı ile baş etmenin en önemli yoludur. Kaygının normal ve olağanlığını kabul etmede ve kişinin belirlenen hedef doğrultusunda yol almasında, iyi bir planlama ve rehberlik te önemli rol oynamaktadır. Konuları saptamak, bir plan yapmak, nasıl yapılacağını belirlemek, zamanı iyi kullanmak ve zamanı iyi kullanırken; beslenme, uyku, öz bakım, aktivite, kendini ödüllendirme ve sosyal ilişkiler kurma gibi günlük aktivitelerin de planlanması şarttır. Sınav öncesinde ve sınav sırasında yapılan nefes ve farkındalık egzersizleri de odaklanmayı artıran başlıca aktiviteler arasında gelir. Sınavdan hemen önce yeni bir şeyler öğrenmeye çalışmak, paniğin ve kaygının daha çok artmasına neden olabilmektedir. Bu durumda kişinin çalışmak yerine küçük değişiklikler yapması daha yararlı olacaktır. Sonuç olarak sınav kaygısı ile başetmede en önemli unsur sınava dair olumsuz düşünceleri fark etmek ve bu olumsuz düşüncelerle savaşmaktır. Bunun için sıraladığımız tüm bu yöntemler kaygı yönetiminde işlevselliği bozmadan daha iyi odaklanmaya ve motive olmaya yardımcı yöntemler arasında gelmektedir.