Duygularımız bizim kişiliğimizin temelini oluşturan, bizi biz yapan canlı ve cansız varlıklardan ayıran en temel özelliğimizdir. Hepimiz günlük hayatımızda çeşitli ruh hallerine bürünür ve bu hallerimizi yansıtan tepkiler veririz. Bir çok araştırmacının da vurguladığı gibi ( Leventhal ve Scherer, 1987; Lazarus, 1984; Frijda, 1988; Izard,1992) birey bir davranışı sergilerken sadece biliş ve düşüncelerin değil, aynı zamanda kuvvetli duyguların, ihtirasların ve diğer çeşitli duygusal faktörlerin de etkisi altındadır. İnsanoğlunun yaşamış olduğu çeşitli duygulara bakacak olursak;öfke, üzüntü,dehşet, mutluluk ,sevinç,şaşkınlık, pişmanlık…..vb. İnsanlar öfke, üzüntü,dehşet, mutluluk ,sevinç,şaşkınlık, pişmanlık vb. duyguları günlük yaşamında sıkça yaşar. Aslında bu duyguların dışında da bir çok duygu yaşanmasına karşın, biz duygularımızı çoğu kez bu sayılanlara benzetir, onların içine sokarız. Bu duygularımızın bazıları olumlu bazıları da olumsuz gibi görünse de aslında hepsi, hayatımızı devam ettirmede ve kararlar almamızda çok etkili temel süreçler olarak varlıklarını devam ettirmektedirler.
İnsanlar sosyal yaşamın gereği olarak duygularını kontrol altında tutmayı öğrenmiştir. Çünkü olumlu veya olumsuz duyguların kontrol dışı kalması çeşitli sıkıntıları da beraberinde getirebilir. Olumlu duyguların örneğin sevincin kontrol dışı kalması çevremize pek zarar vermezken ; öfke gibi olumsuz duyguların kontrol dışı kalması hem kendimize hem de çevremize zarar verebilir.
Literatürde öfke bireyin kendisini engelleyen herhangi bir durum, olay ve ya kişiyle karşılaştığında ortaya çıkan, herkes tarafından hissedilen doğal, normal ve gerekli bir duygu olduğunu; öfkenin bir davranış olmadığını, öfkenin davranışa dönüşmüş şeklinin ‘ Saldırganlık’ olduğunu ifade edilmektedir. Yani bu durumda saldırganlık öfkenin doğru biçimde ifade edilememesinden kaynaklanmaktadır.
Günümüzde öfke kontrolünü sağlayamayan birçok insanla karşılaşıyor, duyuyor ya da sosyal medya yardımıyla bilgi sahibi oluyoruz. Televizyonlarda,internet ortamında özellikle sosyal paylaşım platformlarında izlediğimiz ve ya okuduğumuz haberlerin bir çoğunda aile içi şiddet, terör olayları, sokak kavgaları, cinsel taciz ve istismarlarında, öfkenin hep bir parçasını görüyoruz.
Günlük yaşantımızda öfkenin hep olumsuz yanlarını görsek de; öfke aslında son derece doğal, evrensel ve sağlıklı olarak ifade edildiğinde yapıcı ve kişilerarası iletişimi düzeltebilen bir duygudur. Ancak kişi bu duygusunu kabul etmeyip, bastırmaya, inkar etmeye ve ya yok saymaya çalışırsa, en önemlisi de kontrol edemezse hem kendine hem çevresine zarar vermeye başlar. Çünkü sonuçta her türlü öfkenin kişiyi uyarıcı, harekete geçirici ve koruyucu bir işlevi vardır. Yaşamımızda öfkenin sağlıklı bir şekilde yaşanıp, yönetilebilmesi için kabul edilmesi, nedenlerinin anlaşılıp, öfkenin saldırgan biçimde ifade edilmesinin kontrol edilmesi gerekmektedir.
Atalarımız “öfkeyle kalkan zararla oturur” derken tam da yukarıda anlattığımız gibi öfkenin saldırganlaşmasının verilecek kararlar ve gösterilecek davranışlar üzerinde olumsuz etkileri olacağını ifade etmiştir. Ama öfkemizin normal bir duygu olduğunu bilerek, onu saldırganlaştırmadan karşı tarafa verilecek mesajlarda kullanmamız halinde sevinç, mutluluk, stres gibi sıradan bir duygu olduğunu anlayarak keyfine varabiliriz.
Öfkenin de duygu çemberine dahil olduğunu aşağıda göstermeye çalıştık. Hepinize duygu dolu günler diliyorum…