Öfke, insanın doğduğu andan itibaren var olan yaşamın ilk yıllarında gelişen, çocuk, genç ve yetişkin bireylerin günlük yaşantısında çok sık oluşan, engellenme, baskı, incinme, hayal kırıklığı, korku gibi doyurulmamış isteklere, istenmeyen sonuçlara ve karşılanmayan beklentilere karşı verilen son derece doğal, evrensel yaşamın sürdürülmesi için gerekli olan duygusal bir tepkidir.
Öfke duygusunun hangi durumlarda yaşandığı ve yaşanılan öfke duygusunun nasıl yansıtıldığına ilişkin pek çok görüş bulunmaktadır. Hepimizin bazen ipin ucunu kaçırıp kontrolü kaybettiği zamanları olmuştur. Ama çoğu zaman engellenme, saldırıya uğrama, tehdit edilme, yoksun bırakılma, kısıtlanma ve benzeri durumlara maruz bırakıldığımızda bize bunları yapan objeye veya kişiye yönelik şu veya bu şekilde saldırgan davranışlarla sonuçlanabilen oldukça yoğun, negatif duyguyla yaklaşarak büyük bir öfke hissederiz.
Öfke duygusunun fizyolojik, bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtileri vardır. Öfkeli olduğumuzu bize anlatan fizyolojik belirtilere baktığımızda bu duyguyu yaşayan kişinin , kaşları çatılır, kasları gerilir, yumruklar sıkılır, eller ve ayaklarda titreme hissi olur, vücudun çeşitli bölgelerinde seğirmeler, terleme, kontrol kaybı, sıcaklık hissi, burundan soluma, dudakları ısırma, beynin zonklaması, nefesin kesilmesi, baş ağrısı ve hareketlerin hızlanması gibi başka birçok fiziksel belirti görülür.
Doğru ifade etme becerisini kazanmaya “öfke kontrolü” denir. Öfke kontrolünü öğreten pek çok yöntem vardır. Doğru yöntem kişiden kişiye değişir ancak bunu belirlerken dikkat edilmesi gereken en temel şey; kişinin kendi kişiliğine, yaşam tarzına uygun olanı seçmesi ve seçtiği yöntemi uygularken günlük yaşamında fazladan sıkıntı hissetmemesi göz önüne alınması gereken en temel faktörlerdendir. Öfke kontrolünde temel amaç kişinin; saldırganlıktan uzak, şiddet içermeyen, kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygusunu ifade etme becerisini kazanmasıdır.
ÖFKE KONTROLÜ SAĞLAYAN YÖNTEMLER.
Öncelikle öfke yönetiminde kilit nokta hayati olmayan kusurlarda hoşgörü göstermektir.
Öfkeli bir durum olduğunda kişi içsel çatışmasını çözmeye başlamalıdır. Öfkeyi bastırmak onu sadece gelecek zamanlara itilmesini sağlar başka hiçbir işe yaramayacaktır. Gelecekteki mutlu zamanlarınızı mahvetmek istemiyorsanız öfkenizi bastırmak yerine çözümlemeye çalışmalısınız.
Yanlış sonuçlara varmadan önce gerçekler doğrulanmalı, yani birey sahip olduğu bilgileri netleştirmelidir. Ben neden öfkeliyim, öfkemde haklı mıyım? Bu duygunun dayandığı nokta neresi gibi. Sorularla öfkenin dayanak noktasını bulmaya çalışmalıdır.
Birey öfkelendiğinde öfkesini doğru şekilde ifade edip kontrol etmelidir. Çünkü , öfkenin “patlamasına” izin vermek yüksek oranda risk içerir. Bunun önüne geçmek önemlidir aksi halde birey hem kendine hem karşı tarafa fiziksel ya da zihinsel olarak zarar verebilir.
Yapılan araştırmalara göre bizler öfkeliyken diğer İnsanların iyi ve yaptığı hareketin aslında art niyetsiz olduğuna kendimizi inandırmamızın bizlerin daha az öfkelenmemizi sağladığı bulunmuştur.
Öfkelendiğinizde beden tepkilerini kontrol etmek ve sakinleşmek öfkenin kontrolden çıkmasını engelleyecektir.
Diyaframdan derin bir soluk alın; göğüsten alınan soluk sizi rahatlatmaz. Soluğunuzun karından geldiğini hayal edin.
Derin nefes almak ve gözünüzün önüne rahatlatıcı görüntüler getirmek ( deniz kıyısı, orman, yeşil alan, gökyüzü vb. ya da sizi rahatlatan ne varsa) sizin daha hızlı gevşemenizi sağlayacaktır.
Yoga tarzı egzersizler stres içermediği için, öfke anında kaslarınızı daha hızlı gevşetir ve sizi yatıştırır. Bu teknikleri gün boyu tekrarlamak sizin stresli anınızda daha hızlı uygulama hızınızı etkileyeceği gibi, gevşeme durumuna otomatik bir şekilde geçmenizi de hızlandırır hale getirecektir.
“Rahatla”, “aldırma” gibi, yavaşça, sakinleştirici ve yatıştırıcı sözcükleri tekrarlayarak kendinize telkinde bulunun. Bu arada derin soluklar almaya devam edin.
Kendi kendinize, “eyvah, her şey mahvoldu!” gibi bir şeyler söylemek yerine, “dünyanın sonu değil ve buna şimdi öfkeleniyor olmam bu olayı olmamış hale getirmeyecek.” diyebilirsiniz. Her iki düşünceyi de zihninizden geçirerek deneyin. Kızgınlığınızın hangi düşünceyle arttığını ya da azaldığını görün.
Empati yapmayı deneyebilirsiniz. Empati kalbi her zaman yumuşatır ve açık tutar. Kişinin öfkesine karşı daha bilinçli olmasını sağlayarak farkındalık kazandırır.
Sevdiğiniz veya fikrine önem verdiğiniz arkadaş veya dostlarınızdan öfkelendiğiniz konu hakkında destek alabilirsiniz. Size olan destekleri kendinizin yalnız olmadığınız hissini arttıracağı için öfkenin üstesinden daha hızlı gelmenizi sağlayacaktır.
Geçmişteki hatalardan ders almak önemlidir. Bireyler en son öfkelendiklerinde takındıkları negatif tepkilerin neler olduğuna dikkat etmelidir.
Değiştirilemez olan şeyleri kabul etmek, anlamaya çalışmak, boş vermeyi bilmek önemli ve gereklidir.
Öfke anında kendini geri çekmek, diğer insanların duygu ve ihtiyaçlarına önem ve değer vermek, başkalarının hatalarını affetmek, unutmak veya görmezden gelmek, mutlu, sakin bir atmosferde durmak vb. bunlar kişinin öfkelenmesini engeller.
Özellikle öfkeli kişilerin “Asla” kelimesini asla kullanılmamasını tavsiye ediyoruz. Çünkü bu kelime bu tüm görüşmelerin kapısını kapatan bir kelimedir.
Son olarak atalarımızın öfke için söylediği güzel bir sözle yazıyı bitirmek istiyorum. Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır. Sizlerde yaptıklarınızdan utanmak veya pişman olmak istemiyorsanız öfkenizi kontrol etmeyi bilmeli onu nasıl çözümlemeniz gerektiğini öğrenmelisiniz. Tıkandığınız noktada profesyonel destek almayı ihmal etmemelisiniz. Böylece daha medeni, daha düşünebilen, çözüm odaklı bireylerin çoğalacağı bir toplum olma yolunda önemli adımı atmış olacağız. Herkese öfkesiyle baş edebilme başarısı kazanmayı dilerim.