Son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, sezaryen oranlarındaki artış dikkat çekicidir. Sezaryene bağlı anne ölüm oranı oranı 4-8/10000 arasında olup normal doğuma göre 26 kat fazladır.
WHO (Dünya Sağlık Örgütü), sağlıklı anne ve bebek için mümkün olan en az girişim ile güvenli bir şekilde doğum eyleminin gerçekleşebileceğini ifade etmiştir. Buna göre;
Doğum kendi başlamalıdır.
Doğum boyunca hareket özgürlüğü olmalıdır.
Doğum boyunca gebeye duygusal ve fiziksel destek verilmelidir.
Gereksiz her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.
Doğumda sırtüstü yerine diğer pozisyonlar desteklenmelidir.
Doğum sonrası anne ve bebek bir arada kalmalıdır.
Günümüzde gebelik ve doğuma ilişkin temel yaklaşım; doğumun fizyolojik bir süreç olduğu ve çok az düzeyde tıbbi girişim gerektirdiğidir. Kadının kendi doğumu ile ilgili doğru karar vermesi, gebe kalmadan önceki dönemden doğum sonu döneme kadar nitelikli ve kaliteli bakım alması, alternatif doğum, doğum ağrısı ile baş etme ve gevşeme teknikleri konusunda yeterli danışmanlık hizmetinden yararlanması ile mümkün olacaktır.
NEDEN DOĞAL DOĞUM?
Gebelik ve doğum eylemi bir hastalık değil, bedenin doğal, normal ve sağlıklı bir fonksiyonudur. Doğal doğum mümkün olduğu kadar müdahale edilmeden yapılan doğumlardır. Bu sayede aktive olan tüm doğal hormonlar, anne ve bebeğini doğuma en sağlıklı biçimde hazırlamaktadır. Doğal doğumu üstün kılan bu hormonların salgılanmasıdır. Bu hormonlar içinde en etkili olan iki hormon oksitosin ve endorfindir. Oksitosin rahimdeki kasılma etkileri ile doğumun ilerlemesinden sorumlu hormondur. Endorfin ise bedenin salgıladığı doğal bir ağrı kesicidir. Doğum sırasında anne bebeğin doğum kanalında ilerleyişine cevap olarak; hareket eder, pozisyon değiştirir, nefesini tutar, bağırır. Bütün bunlar olurken, hem doğum kanalı hem de bebeği korunmuş olur. Doğum gerçekleşip anne bebeğini kollarına aldığında, sahip olduğu bu mucize karşısında dalgın, heyecanlı, gururlu, huzurludur. Annenin bu olayda aktif rol oynamasının başarı ve tatmininin yaşatılması; aynı duyguları eşin de paylaşması çağdaş yaşamın gerekliliklerinden birisi olarak görülmektedir. Amaç; gebelik ve doğuma ilişkin bilgi sağlanması, baş etme stratejilerinin öğretilmesi, çiftlerin olumlu doğum deneyimini yaşamalarının sağlanması ile korku ağrı ve gerginlik döngüsünün kırılmasıdır.
Doğum eyleminde yapılacak müdahaleler gerçekten gerekli olduğu zamanlarda yapılmalı ve medikal tedavi gereken koşullarda verilmelidir. Birçok kadın doğal bir doğum süreci geçirmek yerine, acı-gideren anestezi kullanım süreciyle durumu “kontrol” etmeyi seçer. Bugün, pek çok kadın, hiçbir şey hissetmek istemiyorum, Bittiğinde bana bebeği verin yeter” dileğiyle yaklaşmaktadır. Bu yüzden, bugün çoğu kadın, epidural anestezi kullanmayı seçmektedir. Böyle yaparak da kendilerini muhtemelen manevi ve psikolojik olarak güçlendirecek bir deneyim yaşama fırsatından mahrum bırakırlar. Bu süreçte kadınların en çok ihtiyacı olan şey normal doğum yapabilmeleri için cesaretlendirme ve sevgi desteğidir.