Son zamanlarda uzun ve sağlıklı yaşam ve diyet konusu herkesin bildiği ve az çok, doğru- yanlış bir şeyler
söyleyebileceği bir konu haline gelmiştir. Özellikle kent hayatının insanlara dayattığı dengesiz beslenme ile yoğun
stresin yol açtığı sağlık sorunları konuya olan ilgiyi katmerlemekte. Çoğunlukla ABD ve Avrupa kaynaklı olanbu
bilgilerin toplumumuza NE KADAR UYGUN OLDUĞU ayrı bir tartışma konusu. Piyasadaki bilgiler doğrultusunda
hemen herkes en az bir kez de olsa kendi kendine diyet yapmaya çalışmıştır. Bu sayede her yerde yapılan, bir
gazete sayfasından alınmış diyete rastlayabilirsiniz. Ancak unutulmamalıdır ki “her diyet bireyseldir”. Size mucizeler
öneren diyetlerse, genellikle tek tip besinler içeren, çok düşük kalorili, sağlığınızı tehdit edebilecek diyetlerdir. Moda
diyetler, son zamanlarda gündemden düşmemektedir. Moda diyetlere bazı örnekler aşağıda yer almaktadır.
1-Atkins Diyeti;
Protein içeriği yüksek, karbonhidrat içeriği düşük olan bir diyet türüdür. Karbonhidrattan kısıtlı olduğundan; ekmek,
unlu gıdalar örneğin; makarna, pilav, meyve gibi besinler yasaktır. Oysa bu tip besinlerse, organizmanın temel
enerji açığını karşılayan besinlerdir.
Protein ağırlıklı beslenmenin ön planda olduğu bu diyette proteinin fazla alınması vücutta birtakım fizyolojik
değişikliklere neden olmaktadır. Proteinin vücuttaki fonksiyonuna bakıldığında özellikle metabolizmanın hızlı
çalışmasını ve kilo kaybının fazla olmasını sağlamaktadır. Çok fazla alındığında ürik asit metabolizmasını bozarak,
kanda ürik asit birikimine neden olabilir. Böbrek yükünü arttırarak, böbrek fonksiyonlarını negatif etkilemektedir.
Vücuttan sıvı kaybına neden olduğu gibi, kalsiyum atılmasına da neden olmaktadır. Olumsuz etkilerinden biri de
protein ağırlıklı beslenme sonucunda yoğun olarak doymuş yağın da vücuda alınması sonucunda kalp-damar
hastalıkları riskini artırmasıdır.
2-Montignac Diyeti;
Bu diyetin özelliği aynı öğün içerisinde protein ve karbonhidratın yer almamasıdır. Ayrıştıma diyeti ile aynı
özelliklere sahiptir. Doğal olarak bulunan her besinin içeriğinde kendine özel oranlarda protein, karbonhidrat, yağ,
vitamin ve mineraller bulunmaktadır. Her besinin özeliğine göre bu değerler farklılık göstermektedir. Dolayısıyla bu
diyeti uygulayabilmek tamamen ütopik olmaktadır. Çünkü besin öğelerinin yiyeceklerden ayrıştırılması normal
şatlarda mümkün değildir. Zaten böyle bir beslenme programı, insan vücuduna da uygun değildir. Çünkü gün
içerisinde nasıl ki tüm besin öğelerini almamız gerekiyorsa, bir öğün içerisinde de mümkün olduğunca çeşitliliği
sağlamamız gerekmektedir. Bu tarz ayrıştırma diyetleri kas ve kemik kütlesinden kayıpların yaşandığı, sağlıksız kilo
kayıplarına neden olmaktadır. Ancak montignac diyetinin glisemik indexi düşük besinleri öneriyor olması, sağlıklı
beslenme ilkeleri açısından uygundur.
3- Zone Diyeti;
Zone diyetinde ilk göze çarpan, diyetin aç kalmama prensibi üzerine kurulduğudur. Önerilen öğün sayısına
bakıldığında, 4 öğünden oluşan bu diyetteki sabah ile öğlen arasındaki uzun süre açlığı yoğun şekilde
hissettirmektedir. Bu da insanların en aktif çalıştıkları dönemde performanslarının azalmasına sebep olmaktadır.
Ayrıca kahvaltı ve öğle yemeği arasındaki 5 saatlik süre, uzun süreli açlığa neden olur. Böylece metabolizma hızı
yavaşlamaya başlar. Genelde anti- aging programlarında önerilen bir diyettir. Egzersiz yapanlar için uygun
olmayabilir. Enerjinin karbonhidrattan gelen yüzdesi % 40, protein % 30 ve yağ % 30’ dur. Buda yine karbonhidrat
için az, protein ve yağ için fazla bir yüzdedir.
4- South Diyeti;
Protein içeriği yüksek ancak süt ve türevlerinin kısıtlandığı bir diyettir. Dolayısıyla kalsiyum içerikli gıdalardan fakir
kaldığı göze çarpmaktadır. Kalsiyum özellikle kemik, diş gelişimi ve sağlığı açısından en önemli mineral olduğu
unutulmamalı, özellikle kadınlarda ileriki yaşlarda kemik erimesi riskinin artacağı dikkate alınmalıdır.
Karbonhidratların kısıtlı olması, yeterli enerjiyi alamadığımızı ve enerjinin proteinlerden karşılanmaya çalışıldığı da
bilinmektedir. Diyetimizin protein ağırlıklı olması insan sağlığı üzerinde tehdit unsuru oluşturduğu unutulmamalıdır.
SAĞLIKLI – MUTLU YAŞAM İLACININ besinlerde saklı olduğunu, bu sırrı bilmenin SAĞLIKLI YAŞAM
MUCİZESİNİN mihenk taşı olduğu akılda tutulmalıdır.
Bilinçsiz yapılan diyetlerin metabolizmayı bozduğuna dair kanıtlar :
Şişmanlık; aşırı beslenme, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, nöro-endokrin etmenler, psikolojik sorunlar, cinsiyet,
eğitim düzeyi, evlilik, doğum sayısı, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi pek çok değişik faktöre bağlı ortaya
çıkabiliyor. Sebebi her ne olursa olsun şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini
kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalık; "Kontrolsüz uygulanan sağlıksız diyetler, baş ağrısı,
konsantrasyon bozukluğu, sinirlilik, yorgunluk, bulantı, kusma, ishal, kabızlık, safra ve böbrek taşı, kalp ritminde
bozukluk, tansiyon düşüklüğü, adet düzensizliği, kuru cilt, saç dökülmesi gibi sorunlara yol açabiliyor."
Zayıflamada ALTIN KURALLAR
1. Bireyin kilo vermeden önce kaç kilo vereceğini ve bu kiloyu ne kadar sürede verebileceğinin belirlenmesi gerekir.
Vücudun kilo kaybı, haftada yarım veya bir kiloyu geçmemelidir.
2. Kişilerin uygulayacağı standart bir diyet yoktur, her diyet kişiye özel uygulanmalıdır. Verilecek diyet kişinin
beslenme alışkanlıklarına, yaşına, cinsiyetine, iş koşullarına, bazal metabolizma hızına ve sağlık problemlerine
göre hazırlanmalıdır.
3. Diyette öğünler azar azar ve sık tüketilecek şekilde düzenlenmeli ve öğün atlanılmamalıdır. Genelde diyet yapan
bireylerin tüm gün boyunca aç kalıp metabolizmalarını zayıflattığı görülür.
4. Diyetler genelde 3 ana ve 3 ara öğün olacak şekilde düzenlenir. Fakat ana öğünler kadar önemli olan ara öğünler
her zaman ihmal edilir veya atlanır. Kan şekeri, kişi öğününü tükettikten 2-2,5 saat sonra yavaş yavaş düşmeye
başlar ve böylece diyet yapan kişide açlık hissi doğar. Buradaki ara öğünlerin amacı da kan şekerinin düşmesini ve
açlık hissinin önüne geçilmesini sağlamaktır.
5. Diyet içinde her besin grubunda bulunan besinler dengeli bir şekilde dağıtılmak koşulu ile tüketilmelidir.
6. Diyet sırasında en az 2-2,5 litre su içilmelidir.
7. Meyve ve sebzelere diyette çok fazla önem verilmelidir. Bu besinler vitamin ve mineral açısından oldukça
zengindir ve aynı zamanda posa içeriği yüksek besinlerdir. Posa içeriği yüksek besinler kabızlık probleminin
tedavisine de yardımcı olur.
8. Yapılan en büyük hatalardan biri zayıflama dönemi bittikten sonraki dönemlerde gözlenir. Kilonun korunması
gereken bu dönemde, şişmanlanmaya neden olan beslenme alışkanlıklarına geri dönüş yapılır.
9)Öğün atlamayın Sık ve az yiyin. Her gün üç ana, iki ara öğün yemeniz en uygun seçimdir.
10 ) Dengeli ve çeşitli beslenmekten taviz vermeyin Beyaz un, şeker ve nişastalı yiyeceklerden uzak durun. Her
öğünde mutlaka yeteri kadar protein (et ve süt ürünleri) alın. Her gün iki porsiyon meyve ve en az üç porsiyon
sebze yiyin (1 porsiyon meyve tenis topu, sebze yumruk büyüklüğü kadar olmalı).
11) Sağlıklı, az işlenmiş ve doymamış yağları (özellikle zeytinyağını) tercih edin: Kuruyemişlerden de faydalanın
ama yağlı yiyecekleri ve kuruyemişleri kararında tüketin. Tam yağlı süt ürünleri, krema, kaymak, yağlı etler gibi
doymuş yağlardan uzak durun. Trans yağlara (fastfood yiyecekler, cipsler, fırın ve pastane ürünleri) elinizi sürmeyin.
Omega-6 yağlarından (ayçiçeği, mısırözü, pamuk yağı) uzak durun.
12) Yiyeceklerinize bol bol sirke ve limon eklemeyi ihmal etmeyin Sirke ve limon glisemik yükü azaltıyor, kilo almayı
yavaşlatıyor. Tuz kullanımınızı sınırlayın. Tuz hem çok yediriyor, hem de su tutulmasını arttırıyor.
13) Hiçbir öğünü salatayla geçiştirmeyin Salata karın doyurmuyor. Salatayla beraber mutlaka bir parça proteinli
yiyecek (et, tavuk, balık, yoğurt, peynir) yemeniz gerek. Salatalarınıza yağı kendiniz ekleyin. Mayonez ve hazır
sosa hayır deyin. Bizim uzmanların önerisi bir tatlı kaşığı kadar zeytinyağı ya da ceviz ve keten tohumu yağı
karışımı.
14) Yemeklerinizi asla kızartmayın Kızartmalardan uzak kalın. Kızartma yerine buğulama, suda uzun süre
kaynatma, fırında ya da haşlama yöntemlerini kullanın. Hiçbir yiyeceği una veya galeta ununa bulamayın, daha çok
yağ kazanırsınız. Hazır soslara hiçbir zaman itibar etmeyin. Hazır kek, poğaça, börek yemeyin. Canınız çok
çekerse evinizde kendiniz yapın ve küçük bir parça ile yetinin. Tatlı ihtiyacınızı meyveli yoğurt (kendiniz hazırlayın),
tatlandırıcı ve kahve eklenmiş yoğurt, sütlü tatlılar ile gidermeye çalışın. Bizim uzmanlar meyveden şaşmayın, diyor.
15) Bol bol ve sık sık su için Aklınıza geldikçe su tüketin. Su hem ucuz, hem de kalorisiz bir içecektir. Sudan
sıkıldığınızda meyve çayları, diğer bitkisel çaylar ve özellikle de yeşil çay emrinizdedir. Kahveden değil, aşırısından
korkun. Bir-iki bardak kahve metabolizmanızı hızlandırabilir bile. Günde iki fincanı geçmemeniz öneriliyor. Meyve
konsantrelerinden, şeker eklenmiş meyve sularından, hatta %100 meyve sularından diyet yaparken uzak
durmanızda fayda var. Şişede ve kutuda satılan her türlü içeceğin içinde (su hariç) fazla miktarda şeker bulunuyor.
Ayrıca diyet içecekler de tavsiye edilmiyor.
16) Akşam yemeğinizi azaltın Günün son yemeğini yatmadan en az 2-3 saat önce tamamlamanızda fayda var.
Diyet yaparken alkol kullanmamanız gerek. Çok sıkışırsanız sosyal sebepler, keyif zamanları, ödüllendirmeler için
bir bardak şarapla yetinmeye bakın!
17) Az yiyin, kaliteli ve güzel şeyler yiyin Önemli noktalardan biri de düşük glisemik yüklü karbonhidratları, protein
ve sağlığa yararlı yağlarla birlikte yemeyi becerebilmek. Diyet yaparken patates, beyaz ekmek, beyaz pirinç ve
undan yapılmış makarnalardan, beyaz un ile yapılmış yiyeceklerden uzak kalın. Büyük öğünlerden kaçının.
Acıkırsanız 12 saat sonra yeniden bir şeyler yiyebilirsiniz. İkinci porsiyonu yemek zorunda kalırsanız proteinli bir
yiyecek (balık, et, yoğurt, peynir) tercih edin.
18)Ve diğer öneriler Her gün tartılmayın. Haftada bir tartılmanız en fazla iki, yeterli. Kilo vermekten çok, daha iyi
görünmeyi, kendinizi daha iyi hissetmeyi veya sağlığınızı daha iyi bir noktaya taşımayı amaçlayın. Zaman zaman
kaçamaklar yapmaktan korkmayın ama yanlışları sık sık tekrarlamayın. Daha çok doğal ot yeşil yapraklı yiyecekler;
fesleğen, kekik gibi baharatlar, sarımsak, soğan, pul biber, isot, hardal.
Amaç yaşlanmamak değil daha sağlıklı yaşlanmak olmalıdır.
FENİLKETONÜRİ VE DİYET TEDAVİSİ
Fenilketonüri nadir görülen kalıtsal metabolik hastalıklardan biridir. Anne ve babasından hastalık yapmayan bozuk
genleri alan bir çocuk, fenilketonüri hastalığı ile doğmaktadır. Anne ve babanın taşıyıcı olması halinde bu çiftin her
çocuğunda görülme ihtimali % 25 dir.
Fenilketonüri, toplumumuzda hala yeterince bilinmemekte ve tedavi edilmediği taktirde, çocuğun ömür boyu özürlü
kalmasına sebep olan bir hastalıktır.. Bu hastalıkla doğan çocuklar, proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir
amino asidi sindiremezler, sonuçta kanda ve diğer vücut sıvılarında biriken fenilalanin ve artıkları, çocuğun
gelişmekte olan beynini harap eder ve çocuğun ileri derecede zeka özürlü olmasının yanında sinir sistemini
ilgilendiren daha bir çok belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Fenilketonüri hastalığı ile doğan bebeğin, beyni etkilenmeden, erken olarak tanınması çok önemlidir. Bu amaçla
geliştirilmiş her yeni doğan çocuğa uygulanabilen bir tarama testi vardır. Doğumdan 72 saat sonra özel bir filtre
kağıdına alınan 2 damla kan teşhis için yeterlidir. Hasta bebek hayatın ilk günlerinde, uygun diyet tedavisi ile takip
edildiğinde, zeka geriliği önlenebildiği için, gelişmiş ülkelerde tüm yenidoğanların fenilketonüri yönünden taranması
zorunluluğu vardır.
Bu tedavide, hastanın belli aralarla beslenme durumu değerlendirilmeli, kan fenilalanin ve tirozin düzeyi ölçülmeli ve
ölçüm düzeylerine göre diyeti ayarlanmalı, zihinsel gelişimi izlenmelidir. İlk 2 yaşta haftada iki kez, 2-4 yaş arasında
haftada bir, 4-10 yaşlarda 15 günde bir, daha sonra ise ayda bir kez, kan fenilalanin düzeyi ölçülmelidir. Kan
fenilalanin düzeylerinin 0-12 yaş arası 2-6 mg/dl,12 yaşından sonra 2-11 mg/dl, fenilketonürili hastanın gebeliği
süresince ise 2-4 mg/dl değerleri arasında tutulması hedefler arasında olmalıdır..Tedavi ,beyin dokusunun en hızlı
geliştiği, hayatın ilk 8-10 yılı boyunca çok iyi şekilde uygulanması gerekmekle birlikte, diyet tedavisi yaşam boyu
olmalıdır. Yenidoğan döneminde diyet tedavisi başlanmış fenilketonürili hastalar, yetişkin olduklarında, diyeti
bırakırlarsa, algılamada güçlük, dikkat azalması gelişmektedir. Anne sütü, bebeklerin en sağlıklı şekilde büyüme ve
gelişmesi için gerekli olan bir besindir. Fenilketonürili bebekler de anne sütü ile birlikte, fenilalaninsiz karışımlar
(tıbbi mama) kullanılarak ve kan fenilalanin değerleri yakından izlenerek beslenebilirler. Yapılan çalışmalar,
yaşamın ilk yıllarında anne sütü alan fenilketonürili bebeklerde büyüme ve zihinsel gelişimin daha iyi olduğunu
göstermektedir. Bu hastalığın zamanımızdaki tek tedavi yolu fenilalaninden kısıtlı diyettir ve bu diyet tedavisinin,
aile, metabolik hastalıklarda uzmanlaşmış çocuk hekimi, diyetisyen ve laboratuar uzmanlarından oluşan bir ekip
tarafından izlenmesi gerekmektedir. Diyet tedavisine uymayan hastalarda zihinsel ve gelişimsel bozukluklar
olabileceği için hasta sahibi olan ailelerin diyeti çok iyi öğrenmesi gerekmektedir. Annenin ilk çocuğu hastalıklı
olarak doğmuş ise ikinci bebeğin daha anne karnında iken hasta olup olmadığının belirlenmes,i yani anne karnında
erken tanı mümkün olabilmekte. Hasta bebeğe ilk gün : 20 mg fenilalanin verilerek.-6 ay kan fenilalanin seviyesi ile
ağırlık ve büyüme hızı izlenir , 1 yaş ve sonrası:20-30 mg gün fenilalanin verilir.Tolere edilen fenilalanin hastadan
hastaya degişir.Bazıları için200 mg/gün, bazıları için 150 mg/gün. bazıları içinse, 600 mg/gün kan düzeyi normal
tutulur.Büyüme için gerekli proteinin sağlanması,serum aminoasit dengesizliğinin düzeltilmesi için özel mamalar
kullanılır.Fenildon,löfenelac, fenilalanini çok az içeren protein hidrolizatları ya da fenilalaninsiz karışımlar (
PKU,PKU2, PKU3 gibi) kullanılır.Bu karışımlar, besin öğelerini değişik oranlarda içerir..
Bunların amino asit. içerikleri de önemlidir.İçerikler, amino asit kompozisyonu yönünden anne sütüne
yaklaştırılırmıştır. Fenilalanin, bütün proteinli yiyeceklerde bulunduğundan, fenilalaninden fakir beslenme,
proteinden de fakir beslenmeye neden olur.Oysa süt çocukları ve küçük çocukların hızlı gelişmeleri için belirli
miktarda proteine gereksinimleri vardır. ( 0-12 ay için 2-2,5 gr1-3 yaş için 1,5-2 gr3 yaş ve sonrası 1gr, gibi.)
Tedavide, belirtilen özel mamalarla birlikte, gerekli fenilalanini doğal olarak içeren besinlerden
yararlanılmalıdır..Bunlar tahıllar,sebzeler ve meyvelerdir.Enerji geresiniminin çoğunun;nişasta ve şekerle
karşılanması gerektiği hatırda tutulması gereken önemli bir unsurdur.Süt çocuğu döneminde, özel mamaya ek
olarak, endüstriyel çocuk mamaları, ya da inek sütünden faydalanılarak beslenme planı yapılması öneriler
arasındaki yerini almaktadır.. Az protein içeren yiyecekler, çocuğun hem fenilalanin düzeylerine bakılarak, hem de
fiziksel ayrıcalıklar göz önüne alınarak verilebilir. Enerji içeriği açısından, fenilalanin’ den fakir beslenmede, sıvı
yağlar ve karbonhidratlar en önemli enerji kaynaklarıdır. Doğal kaynaklardan olan şeker, bal, reçel, pekmez, sıvı
yağ, nişasta ,limonata ,ıhlamur, çay tarzı besinlerden enerji sağlanabilir. Diyetin beslenme bakımından uygunluğu,
düzenli kan kontrollerinin yanı sıra, çocukların ağırlık, boy ve baş çeyreklerinin ölçülmesi ile değerlendirilebilir.
Büyüme hızlarında azalma varsa diyetleri tekrar ayarlanmalıdır.
Enerji eksikliği;kan fenilalanin seviyesinin artmasına neden olur. Bu nedenle, azalan proteinli diyetlerin çoğunda, ek
enerji vermek gerekecektir. Diyetle yeterli protein verildiğinde, enerji gereksinimi yaşa uygun olarak
hesaplanmalıdır.. Bu nedenle azalan proteinli diyetlerin çoğunda ek enerji vermek gerekir.Tedavinin başarısı
genellikle kan fenilalanin ve zeka düzeyindeki değişikliklerin kontrol edilmesi ile ölçülür. Nitekim PKU ( fenilketonüri
) tedavisinde, fenilalanin yetersizliği veya fazlalığı, diyete uymama, enfeksiyonlar, diyetin yetersizliği gibi sorunlar
ortaya çıkabilir.Önerilen günlük enerji miktarları:0-3 ay için 125-150 kcal/gr, 3-6 ay için 120-140 kcal/g, r9-12 ay için
110-120 kcal/gr, 1 yaş ve sonrası (a) 1000+yaşx100(b) 70-80 kcal/gr şeklinde olmalıdır.Sıvı gereksinimi, PKU lu
çocukların diyetleri ayarlanırken, sıvı atımı da göz önünde tutulmalıdır. Yaşa göre sıvı gereksinimleri :0-1 yaş 150-
175 cc/kg1-3 yaş 125 cc/kg3-6 yaş 100 cc/kg10 yaş üstü için 50-75 cc/kg olarak hesaplanmaktadır.Kan fenilalanin
düzeyi, büyüme hızı ile gereksinimin artması, fenilalanin nin yetersiz alımı ( kusma, diyetin kabul edilmemesi )
yanlış ölçüm gibi nedenlerden dolayı değişebilir.Bu durumda hareketsizlik,iştahsızlık ve kusma tarzı belirtiler
görülebilir..
Fenilalanin düzeyinin yükselmesi; enfeksiyonlar, enerji ve proteinin diyetle yeterli verilmemiş olmansa bağlı olarak
ortaya çıkabilmektedirı .Bu durum doku proteinlerinin yıkımına neden olur ki bu durum, kan tablosu değişikliklerinin
öncüsü olacaktır..Orta ve azalan fenilalaninli besinlerin aşırı derecede tüketilmesi de fenilalanin düzeyini
yükseltecektir.
Bu nedenle çocukların diyetlerine;fenilalaninsiz kalori kaynakları olan nişasta,düşük proteinli çörek, bisküvi, kolalı
içecekler, şekerli ürünler eklenmelidir.
DİYETİN SÜRESİ VE TEDAVİNİN SONUÇLARI:
Diyete erken başlama, çocuğun mental ,ruhsal ve fiziksel gelişimini çok olumlu etkiler.Diyetin süresi konusunda
kesin bir görüş yoktur. Çocukluk çağında diyete düzenli uyulmazsa IQ (Intellgence Quotient) puanlarında 8-10
arasında azalma olduğu ileri sürülmüştür..Diyetlerine uymayan çocukları görmede zorluk çektikleri,dikkatlerinde
azalma olduğu ve EEG ‘ lerinde degişiklik saptandığı bildirilmiştir. Bu gibi durumlarda, diyeti sonlandırmadan çok,
özellikle 8-10 yaş civarındaki hastalarda diyeti açmak, diyet tedavisinin etkinliği açısından daha anlamlı ve olumlu
sonuçlar yaratacaktır. Bu tedavide de,0-8 yaş grubu hastaların, formül mamalarla desteklenmesi, 8 yaş sonrasında
1-1,5 gr/ protein verilmesi, fenilalaninden zengin hayvansal besinlerin kısıtlanması çocuklarun sağlıklı gelişimleri
için uygun yöntem olarak kabul edilmektedir..
Yeni doğan dönemindeki gerekli fenilalaninnin karşılanması için inek sütü yada formül sütlerden sınırlı bir miktar,
kan fenilalanin düzeyleri kontrol edilerek kullanılabilir. Bunun dışında içeriğindeki fenilalanin miktarı dikkate alınarak,
tahıl grubu (ekmek, pirinç unu, bisküvi gibi) besinlerden, istenilen miktarda fenilalanin içerecek şekilde diyete
eklenebilir..
Örnekle açıklamak gerekirse, bir ince dilim ekmek:12,5 gr olup, 35 kalori, 50 mg fenilalanin , 1 gr protein içerir.
Bir porsiyon ( sebze değişimi ):28 kalori,15 mg fenilalanin, 0,5 gr protein içerir.
Bir porsiyon meyve değişimi: 45 kalori,15 mg,0,6 gr protein içerir.
Miktar(mg) Enerji(kal) Fenilalanin(mg )
Bir ince dilim ekmek 12,5 35 50 1
Bir sebze değişimi 4YK 28 15 0,5
Bir meyve değişimi 45 15 0,6
Tere yağ ve margarinler enerji açığı için az miktarda kullanılır.
Şeker,sıvıyağlar,mısırnişastası,lokum,pekmez,reçel,bal,çay,ıhlamur,lim onata,kolalı içecekler,enerji açığını
karşılamak için serbest olarak kullanılabilir.
Bir değişim: Eşit oranda fenilalanin, protein, enerji içeren besinlerin gruplandırılmasıdır.
Örneğin;1 değişim sebze denildiğinde 75 gr domatesin fenilalanin, protein enerjisi 20 gr fenilalanin eşittir.
Bu değişim listeleri ;ekmek, sebze, meyve, yağ grupları için hazırlanmalıdır.