İşte Bu Doktor İndir
Mine Soysal   Araştırmanın Konusu Bu çalışmanın konusu, masalların çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz psikolojik etkileri incelemektir. Masallar kuşaktan kuşağa devam eden, çocukların dış dünya da iyiyi-kötüyü, doğruyu-yanlışı ayırt edebilmeleri için kültüre bağlı olarak insanların hayvanlar ile cadı, cin, peri gibi varlıkların başından geçen olağanüstü bir edebi türdür. Bu edebi türün çocuklar üzerinde ki psikolojik etkileri incelemek esas alınmıştır. Araştırmanın Amacı Her masalın bir konusu bir de öğretici yönü vardır. Hatta her masal, tüm insanlığa bazı kültürel mesajlar iletir. Birtakım ders verme niteliği taşır. Ancak verilmek istenen mesajlarda çocuklar üzerinde olumlu ve olumsuz etkilerinin olabileceği düşünülmüştür. Yapılan bazı araştırmalarda olumlu yönde etkilerinin olmasının yanında masallar aracılığı ile verilen bir takım subliminal mesajlarında olduğu saptanmıştır. Bu çalışmanın amacı, masallar aracılığı ile verilen mesajların çocuklar üzerinde ki olumlu ve olumsuz psikolojik etkilerinin literatür taraması ile incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın Önemi Araştırma konusu ile ilgili Kosova genelinde herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır. Tezin önemi bu bağlamda ilk olma özelliği taşımaktadır. Benzer yapılacak çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Araştırmanın Soruları Masalların çocuklar üzerinde olumlu etkilsi var mıdır? Masalların çocuklar üzerinde olumsuz etkisi var mıdır? Masalların verdiği subliminal mesajlar çocukları nasıl etkiler? Niçin masallar çocukların yaş grubuna göre ayrılır?   Metodoloji Araştırmada çalışılmak istenen masallar hakkında genel bilgi, çocuklar üzerinde olumlu psikolojik etkileri, olumsuz psikolojik etkileri ile yapılan geçmiş çalışmalar incelenerek, konuyla ilgili geniş çaplı bilgi elde ederek araştırma soruları hakkındaki düşünceleri netleştirmek amaçlanmıştır. Araştırmada prosedürlere ve bilime bağlı kalarak toplanan bilgilerin analiz edilmesi planlanmıştır. Özetle bu araştırmada, güncel kaynaklardan, bilimsel makalelerden, hakemli dergilerden, tezlerden, bazı internet sitelerinden ve kitaplardan yararlanılmıştır.    Giriş Masal, genelikle toplumun yarattığı, kendi kültürüne göre uyarladığı, ağızdan  ağıza, kuşaktan  kuşağa  aktarılan, masalın yapısı olarak insanların hayvanlar ile cadı, cin, deve, peri gibi varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebi türdür (TDK, 2021). Çocuklara bazı ahlaki değerlerin kazandırılmasında (Erdal, 2016)  eğitiminde ve  gelişiminde de etkilidir.  Masalların etkili olduğunu gösteren araştırmaların dışında masalların çocuklara sağlıklı problem çözme  becerilerini kazandırmadığı ve  sağlıksız  bazı  kişiler  arası  süreçler içerdiğini ifade eden çalışmalar (Güneyli & Konedrali, 2008; Ozan–Demir, 2009; Sezer, 2015) da bulunmaktadır. Doğaya ve insana ait hayal ürünü öyküler toplamı olan masallar, aynı bilim gibi insanın hayatı ve dünyayı algılama, açıklama ve anlamlandırma çabasının bir ürünüdür. Masallar ve bilim etkileşimi, uygarlık tarihinin başlangıcından bu yana varlığını sürdürmektedir. Çocukların yaratıcılığının dışavurumu olan masal, günümüz biliminde özellikle terminolojik bağlamda yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu noktada mitolojik semboller gibi masallarda; çocukların varoluşsal oluşumuna ışık tuttukları ve anlatım kolaylığı sağladıkları için tıp, psikoloji, sosyoloji, iletişim ve yönetim başta olmak üzere pek çok disiplinin içeriğinde varolmaktadır (Akcan, G.2019). Bebeğin içinde doğduğu çevrenin kültürel, sosyal ya da toplumsal verilerini öğrenmesi ve ruhsal açıdan beslenmesi için gerekli olan bağlantı anne, kulak ve bebek arasındaki ilişki ile sağlanmaktadır. Masalların toplumun beslendiği kültürel, sosyal, toplumsal, ekonomik gibi maddi, manevi besinlerle oluştuğudur. Masalların içeriğini bebeğin anlayış yaşı (farkındalığı) doğrultusundan hayvanların, çeşitli olağanüstü yaratıkların, perilerin ya da insanların oluşturduğu bu veriler bebek tarafından kulaklarıyla algılanmaktadır. Bebek bir nevi, kulaklarıyla gördüğü masallar aracılığıyla içinde yaşadığı dünyaya adapte olmaya çalışmakta, adeta “dünyacılık” oynamaktadır (Kasımoğlu, S. 2017). Masallar, hikâyeler ve mitlerin danışmada etkili bir araç olduğu ve danışanların iyileşme sürecinde katkı sağladığı araştırmalar tarafından ortaya konulmuştur (Golden 1999, Molicka 2002, Duman 2018). Masallar hayal gücünü harekete geçirir, duyguları netleştirir, başa çıkmaya yardımcı olur ve kişilik bütünleşmesi sürecinde sorunlara ve endişelere çözümler önerir (Hill 1992). Stevens-Guille ve Boersma (1992) de masallara terapide alternatif bir araç olarak daha fazla önem verilmesi gerektiğini vurgulamışlardır. Okul öncesi dönemde, çocuklara okunan/anlatılan hikayelerin sağladıkları, ileriki dönemlerde onlar için çok büyük önem taşımaktadır. Masallar ve hikayeler gibi diğer edebi türler çocuklara anlatılmak ve öğretilmek istenilen herşeyi dolaylı yoldan anlatmanın en güzel yoludur. masalların faydalı olduğu düşünülen en önemli konu, okunan hikayelerin çocukların ruhsal ihtiyaçlarını karşıladığı düşüncesidir. Örneğin, başarma ihtiyacı, bilgi ihtiyacı, sevme ve sevilme ihtiyacı, güven ihtiyacı, bir gruba ait olma ihtiyacı, değiştirme ihtiyacı, estetik ihtiyacı, oyun ve bunun gibi birçok ruhsal durumu, yaşamlarında ki deneyimlerden önce dinledikleri ve özümsedikleri hikayelerle anlamlandırmaktadırlar. Bu şekilde çocukları yaşamı hazırlamaktadır. Ayrıca çocuğun duygusal ve sosyal yönününde gelişimini desteklemektedir. Yapılan tüm araştırmalar incelendiğinde masallar ve benzeri edebi türler, çocukların alıcı ve ifade edici dillerinde ilerlemelerinde olanak tanıdığı düşünülmektedir. Çocuğun zihinsel gelişimini arttırdığı ve olmayanı düşünerek hayal kurmasına fırsat verir. Bu durumda çocukların gelişmekte olan iç ve dış dünyasına katkıda bulunur ve yaratıcı düşüncelerini harekete geçirir. Bir diğer önemli şey ise çocuk dinlemeyi ve söz almak için sırasını beklemeyi öğrenir. Masalları ve hikayeleri okurken ses tonun önemi büyüktür. Uygun bir ses tonu, yumuşak ve sakin bir anlatım şekli kullanılmalıdır (İstanbul psikiyatri enstitüsü, 2021). Analitik psikoloji açısından incelediğimizde masallar, ruhsal olarak en temel dinamiklerini, yani arketipleri anlatır. Sadece bilinçdışını değil, bilincin yapılanmasına dair de içeriğe sahiplerdir, zira bilinç, bilinçdışından doğar, deriz. Yani, masallar ve benzeri edebi türler ile insan davranışlarının altındaki motivasyon, güdülere dair bilgi sahibi oluruz (Gürses İ, 2007). Kirişçigil Doğanın, "okul öncesi dönemde masal öğretiminde insancıl (hümanist) ve teknolojik (e-kitap) yöntemlerinin karşılaştırılması" çalışmasına göre, masalı kavrama düzeylerini ölçmek amacıyla hazırlanan sorulara verilen cevaplar incelendiğinde; İnsancıl (Hümanist) yöntem ve Teknolojik (E-kitap) yöntemlerinin kullanıldığı gruplar arasında masalı öğrenmede anlamlı bir farklılık olduğu bulunmuştur (p<0,05). İnsancıl (Hümanist) yöntemle eğitim alan grup Teknolojik (E-kitap) yöntemle eğitim alan gruba göre masalı kavramada daha başarılı olduğu bulunmuştur (Kirişçigil D,2012). Çocuklar gerçekler arasında yetişkinler gibi mantıksal ilişkiler kuramazlar. Onların zihin dünyasında kendilerince bir işleyiş vardır ve bu dönemde hayal gücü büyük önem taşır. Masalın fantastik boyutunun, bir yönüyle gerçek bir yönüyle hayal ürünü öğeler içermesi bu dönem çocuğunun büyük ölçüde ilgisini çeker. 4 ila 8 yaşları arasında çocukların yaşamlarında düş gücü ciddi anlamda önem taşımaktadır. Bu noktada masalın mantığı ile çocuğun mantığı birbirine yakındır (Bakan, S. 2006). Günümüz eğitiminin amaçlarından biri de çocuğun, yaşamın anlamını bulmasını sağlamaktır. “Ben nereden geldim, doğum nedir, ölüm nedir?” gibi karmaşık sorulara çocuğun zamanla tutarlı yanıtlar bulması gerekir. Çocuk, başta bu gibi soruları kendi dünyasında anlamlandırır, kendince yorumlar ya da sorunu daha genel bir çerçevede görüp üzerinde fazla düşünmez. Ne var ki sağlıklı bir kişinin gelişimi için yaşama, yaşamanın anlamına ilişkin sorulara cevaplar bulma zorunluluğu vardır. Bu gibi bilgileri hazır ve paketlenmiş olarak bir kitaptan ya da yetişkinlerden öğrenmesi de olanaksızdır. Aynı zamanda değerlerin edinilmesi olarak da görebileceğimiz bu süreçte nitelikli masalların çocuğa büyük katkısı olacaktır. Masallarda ele alınan konular, bir bakıma çocuğun iç sorunlarına, gerilimlerine gönderme yaparken dolaylı bir yoldan çocuğun dünyasına girer. Bu açıdan çocuk bilincine varmadan kendini masalda bulur (Dilidüzgün, 2004). Masal her ne kadar doğrudan doğruya bir telkin vasıtası değilse de dolayısıyla ahlâkîdir (Gökşen, Naci, 1985). Masalların en büyük özelliği, yukarıda da değindiğimiz gibi, iyilikle kötülüğün savaşında, iyiliğin galip gelmesidir. Yapılan araştırmalara göre, Çocuğun hayal dünyasını geliştiren, onu “soyut” düşünceye taşıyan ve duygusal eğitimine yardımcı olan masal, anadil eğitiminde de önemli bir görev üstlenmektedir. Çocuğa masal okunması ya da anlatılması, çocuğun dil öğrenme sürecine de katkı sağlayabilir. Çocuk sürekli ve düzenli bir konuşma ortamında büyüyünce dili öğrenmesi daha hızlı olmaktadır. Kendisiyle ilgilenilmeyip herhangi bir şekilde konuşması için özel çaba harcanmayan çocuklar hem daha geç konuşmaya başlamakta hem de kelime hazinesi daha az olmaktadır. Bu dönemde çocuk masalı anlamasa da sözcüklerin tekrarıyla dil öğrenimi hızlanmaktadır (Yılmaz, 2012). Masalların çocuğun bireysel olma süreci içinde sosyal ve kültürel etkilerine odaklanan,  Maria Lieberman gibi feminist eleştirmenler, masalların “evrensel öyküler” olduğu düşüncesini reddederler. reddedikleri düşüncenin tersine kız çocuklarını pasifliğe ve kadına aktarılmaya çalışılan, acizlik gibi gösterilen niteliklere inandırmakla suçlarlar. Karen Rowe göre peri masallarının fiziksel güzelliğin yanı sıra, sosyal çevrede kabul gören kızlar yapmaya çalıştığını ileri sürmektedir. Kadınlar üzerinde baskılayıcı toplumsal roller öngördüğünü, cezanın ve ödüllendirmenin çekici fantezilerini devam ettirdiğini, pasiflik, güzellik ve çaresiz olup kurtarıcı erkek ile evlilik içine girme, zenginliğin önemi ile statünün üstün bakılması, bilinçli, agresif, fikirlerini rahatça dile getirebilen ve güçlü kadın figürünün toplumsal bir dışlanmaya ya da öldürülmeye neden olduğunu ifade eder (Erum, 2009,). yapılan bu eleştiriler bakıldığında yaşam boyu edebi görülen bu gerçekler, kadınların bastırılması ve belli kalıplara sokulması için bir strateji olarak görüldüğü düşünülmektedir( Ulu Aslan, 2018). Masalların ve benzer edebi türlerde cinsiyetçi mesajların yanı sıra, kaderci ya da doğaüstü güçlere olan inancı doğuran ve güçlendiren düşünceler de çocuklara günlük yaşamda etkilediği görülmektedir. Bu araştırmalarda ki cinsiyetçilik eleştirildiğinde ise toplumun erkeklerden beklentisi, her alanda varlık göstermesi ve akılcılığı her daim elde tutması ile eşleştirilmektedir.Psikolojik açıdan baktığımızda toplumsallaşma sürecinde, erkeği duygusal davranış sergilemekten uzaklaştıran ve duygusal davranışlardan çekinen bir duruma hizmet eder. Kadınlar için işleyen süreç ise tamamen ters orantılıdır. kadınlardan beklenen duygulu, zayıf, pasif olmaları, yaşam alanının sınırlarını ev, eş ve çocuk üçgeninde oluşturması beklenmektedir (Gümüşoğlu, 2014).