Diyabet (şeker hastalığı) neden bu kadar sık görülmektedir?
Türk Dil Kurumu “salgın” kelimesini “kısa zamanda çevredeki insan, hayvan veya bitkilerin büyük bir bölümüne bulaşan” hastalık olarak tarif etmiştir. Diğer bir tarifi ise “bir hastalığın veya başka bir durumun yaygınlaşması ve birçok kimseye birden bulaşması, epidemi” şeklinde yapmıştır. Genellikle salgın kelimesi, bulaşıcı hastalıklar için kullanırken de bir çok uzman diyabetten yani şeker hastalığından da bir salgın olarak bahsetmektedir. Lancet Dergisinde günümüzden 78 yıl önce yayınlanan bir makalede yazar, “Diyabet bir halk sağlığı sorunu mudur?” diye sorduğunda, o yıllarda sağlık sistemlerinin ve sağlık otoritelerin önceliği bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolü yönünde olsa da pek çok bilim insanı bu soruya “Evet” yanıtı vermiştir. Bu yanıtın gerekçesi olarak da diyabetin bireyin sorunu olmaktan çok daha fazlası olduğu, her yönü ile toplumu etkilediği belirtilmiştir.
Diyabet ile ilgili eğilimler de yıllar içinde değişime uğramıştır. Eskiden Batı toplumunun ve varlıklı zenginlerin hastalığı olarak kabul edilen diyabet, günümüzde tüm dünyada, tüm toplumları ve tüm sosyoekonomik sınıfları etkilemektedir. Gerçekten de diyabet hastalığı öyle bir seviyeye ulaşmıştır ki artık sadece ülkemizde değil hemen hemen tüm dünyada toplumların önemli bir sorunu haline gelmiştir. 1985 yılında dünyada 30 milyon insanda diyabet varken 2015 yılında bu rakamın 415 milyona ulaştığı rapor edilmiştir. Türkiye’deki durum da bundan farklı değil. Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’de 2000 yılında yaklaşık 3 milyon olan diyabetli sayısının 2030 yılında 6,5 milyona ulaşacağını tahmin etmiş, ancak 2030 için tahmin edilen bu değer, 2014 yılında aşılmış ve ülkemizdeki diyabetli sayısı 7 milyonun üstüne çıkmıştır. 2000 yılında ülkemizde yapılan en büyük diyabet tarama çalışmasında diyabet oranı %7,2 çıkmış iken 2010 yılında bu oran %14 yükselmiştir. 2014 yılında Dünya Diyabet Federasyonu’nun raporunda ise Türkiye’deki diyabet sıklığı %14,7 olarak belirtilmiştir. Buna göre ülkemizde 20-79 yaş grubundaki kişilerde, yedi milyonun üzerinde diyabetli olduğu bildirilmiştir. Bu rakamlar aşikar diyabeti olan hastaları göstermektedir.
Değinmek istediğim diğer grup ise bozulmuş glikoz toleransı (BGT) olan - kişinin diyabet olmama ama gelecekte diyabet olma ihtimalinin çok yüksek olduğu durum- hastaların oluşturduğu grup. Dünya Diyabet Derneği’nin 2013 yılı raporunda Türkiye’deki BGT oranı %7,6 olarak saptanmıştır. Yani diyabetlilerle birlikte toplumumuzun %23’ü, kan şekeri yüksekliği sorunuyla karşı karşıyadır. Bu verilerden daha ümit kırıcı olan nokta ise, toplumumuzun %54’ünün diyabet hastası olmasına rağmen bu hastalığının farkında olmamasıdır.
Diyabet gerçekten salgın bir hastalık gibi bizleri çepeçevre sarmış durumdadır. Ancak toplum olarak olayın ciddiyetinin farkında bile değiliz. Salgın hastalıklarla tek tek mücadele edilemeyeceği herkesin malumudur. Bu yüzden bir salgın olan diyabeti azaltmak ve hatta durdurmak için toplumca seferberlik başlatılmalı ve farkındalığın arttırılması için çalışmalar yapılmalıdır. Sağlıklı günler dilerim.
Doç. Dr. Yusuf AYDIN