İnsanlık tarihinin en ciddi pandemilerinden birisi geçen üç yılda yaşandı. Ölümcül hastalık yapabilme gücü azalmakla birlikte COVID-9’un yayılımı sürmektedir. Öte yandan tüm ülkelerde ekonomik, politik ve sosyal nedenlerden dolayı COVID-19 ile ilgili önlemler kaldırıldı. İnsanlar izolasyondan ve maske takmaktan yorulduğu için ani bir rahatlama ile bütün önlemleri unutup kalabalık ortamlara akın ettiler. Üç yıllık korunmanın sonucunda immun sistemlerimiz hazırlıksız olduğundan, birdenbire mikroplarla yeniden temas sonrası bu dönemde viral üst solunum yolları enfeksiyon hastalıklarına sıkça rastlar olduk.
Önümüz kış ve insanlar kapalı ortamlarda ve kalabalıklar halinde daha fazla zaman geçirecekler. Enfeksiyon hastalıklarının kapalı ve kalabalık ortamlarda yayılımının arttığı bilinen bir gerçektir. Geçen haftalarda Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Ghebreyesus ve ABD Başkanının sağlık danışmanı Anthony Fauci önümüzdeki günlerde salgının artacağı ve hatta daha ölümcül olabilecek mutasyonların ortaya çıkabileceği hususunda uyarılarda bulundular.
ABD’de yeni ortaya çıkan BQ-1, BQ-1.1, BBX varyantı son bir ayda oniki kat artmıştır. NY ve New Jersey eyaletinde COVID-19 hastalarının %20’sini bu varyantlar oluşturmuştur. Covid-19-Omicron varyantlarının yeni subvaryantlarını oluşturan bu grup için COVID SOUP (Covid çorbası) ismi verildi ve önümüzdeki kış döneminde bu mikroplarla salgınların olacağı tahmin edilmektedir.
Yeni salgının Dünyanın pekçok yerine hatta Antartika kıtasına kadar yayıldığı ile ilgili bilgilerimiz mevcuttur. Latin Amerika ülkelerinde ciddi sayıda virus bulaşı ve ölümlerin tekrar başladığı bildirilmektedir. Çin’de başkent Pekin’inde dahil olduğu belli bazı bölgelerde ciddi şekilde Covid yayılımı sonucunda izolasyon uygulanmaya başlanmıştır. Ülke genelinde vakaların arttığı son salgın dalgasında, Omicron'un bulaşıcılığı yüksek BA.5.2 alt varyantının etkili olduğu tahmin edilmektedir. Burada toplam 13 milyon insan bir hafta süreyle yeniden karantinaya alınmış ve yeniden test yapma zorunluluğu getirilmiştir.
Son iki ay içinde Avrupa, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çocuk hastalıkları hastanelerinde respiratuvar sinsitiyal virüs (RSV) tanısı ile yatırılan çocuk hasta sayısında ciddi oranda artış bildirilmektedir. RSV çocuklarda ve 65 yaş üstü bireylerde ciddi komplikasyonlara neden olabilen viral bir üst solunum yolu hastalığıdır. Bu virus Dünya’da yıllık ortalama 160.000 civarında insanın ölümüne sebep olmakta ve bunların 100.000’ini beş yaşının altındaki çocuklar oluşturmaktadır.
Ekim ayının sonunda İngiltere’de H5N1 (kuş gribi ) influenza salgını baş göstermiştir. Kus gribi vaka sayısının tüm dünyada son yılda bir önceki yıla göre iki kat arttığı bildirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve Latin Amerika ülkeleri başta olmak üzere pekçok ülkede influenza salgınlarının son bir ayda artış gösterdiği bildirilmektedir. Bunların yaklaşık %25’inin H3N2 varyantı ile oluştuğu tespit edilmiştir. COVID-19 çok güncel olduğundan ve bizzat felaketi yaşayarak tecrübe ettiğimiz için ondan korku duyulmaktadır. Lakin influenza çok daha tehlikeli olabilir ve gerçekten de geçmişte yeryüzünde pekçok ölümcül influenza pandemileri yaşanmıştır. COVID-19 nedeniyle şu ana kadar 6.6 milyon insanın vefat ettiği tespit edilmiştir. Oysa ki 1918 İspanyol gribi esnasında 40-50 milyon civarında insanın hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir.
Normalde her yıl olması gereken zamandan bir ay önce influenza ve RSV salgını başlamıştır. Bu salgınlar her zamankinden daha yayılıcı olup, mevcut virüslerin hastalık yapma kapasitesinin ve hastaneye yatma oranlarının yüksek olduğu bildirilmektedir. En son yapılan bir çalışmada iki virusun bir arada bulunmasının hybrid bir form oluşturduğu ve bu formun vücudun savunma sisteminden kolayca kurtulabildiği bildirilmiştir.
Bunlara ilaveten yine her yıl kış ve bahar aylarında pik yapan ADENOVİRÜSLER bu yıl daha erkenden görülmeye başlamış ve çocuk polikliniklerinde hasta yoğunluğunun artmasına vesile olmuştur. Bu virüs vücudun tüm sistemlerini etkisi altına alabilen ve özellikle bulantı-kusma, ateş, halsizlik, boğaz ağrısı, göz iltihapları ile karakterize hastalık yapabilmektedir. İnfluenza ve RSV’den farklı olarak hem kuluçka süresi hem de hastalığın geçirilme süresi iki kat daha uzundur. Özellikle göz enfeksiyonu çok ciddi ve kalıcı komplikasyonlara neden olabilmektedir.
Ülkelerde tekrar artıs gosteren COVID-19 ile birlikte influenza (grip), respiratuar sinsitiyal virüs (RSV) ve adenovirus vakalarındaki yükselis QUADRUPLEDEMİC (dörtlü salgın) olarak değerlendirilebilir. Tüm bu virus hastalıklarının ortak yanı septomlarının neredeyse birbirlerine çok yakın olması ve bu nedenle ayırd edilmelerinin çok zor olmasıdır.
KORUNMA
SOSYAL MESAFE - MASKE - EL HİJYENİ - İZOLASYON
Aşıya ulaşılmanın mümkün olmadığı COVID-19 pandemisinin ilk aşamalarında sosyal mesafe, maske ve el hijyeni hastalığın bulaşmasını önlemek ve kontrol altına almak için ilk adımlar olarak uygulandı ve aşı bulunana kadar bu önlemlerle bir noktaya kadar başarı sağlandı.
Başta COVID-19, nezle ve grip olmak üzere suçiçeği, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, menenjit, difteri ve tüberküloz havayolu ve damlacık ile bulaşan hastalıklardır. Mikroplar konuşma, nefes alıp-verme, öksürük ve hapşırık esnasında havadan yayılırlar. Kuvvetli bir hapşırık sırasında damlacık ya da ondan yüz kat daha küçük boyutlardaki aerosoller havada 1,5 metre mesafeye saçılır ve ortalama üç saat kadar havada asılı kalırlar. Bu esnada orada bulunan bireyin havada asılı vaziyetteki mikropla teması sonrası hasta olması tümüyle vücudunun immün direncine bağlıdır. Bu bağlamda enfeksiyon riskinin arttığı mevsimlerde kapalı mekanlar ve kalabalık ortamlarda SOSYAL MESAFE önem kazanmaktadır.
Yeterli sosyal mesafe hastalığın bulaşmasını azaltır, ancak hastane, okul, toplu taşıma, restoran, kafe ve asansörler gibi yeterli sosyal mesafeyi korumanın mümkün olmadığı kapalı ortamlar ve kalabalık alanlarda MASKE büyük olasılıkla virüs yüklü damlacıkların ve havadaki aerosollerin yayılımını azaltır. COVID-19'dan korunmak için yüz maskesi takanlarda son üç yılda influenza ve nezle bulaşma oranının önemli ölçüde azaldığını kendi pratiğimizde gözlemledik. Japonya’da yapılan bir çalışmada COVID-19 enfeksiyonu esnasında maske takan bireylerde hava yolu ile bulaşan enfektif hastalıkların o dönem zarfındaki görülme sıklığında kayda değer oranda azalma olduğu bildirilmiştir.
Araştırmalar, enfeksiyonların büyük çoğunluğunun insandan insana el ile temas yoluyla geçtiğini göstermiştir. Dolayısıyla eller bulaşıcı hastalıkların vektörü olarak kabul edilmektedir. EL HİJYENİ, özellikle toplu yaşanılan alanlarda bulunulduğunda daha önemlidir; kapı kolu, musluk kolu, klozet kapağı, toplu taşımada el tutacaklari, asansör düğmeleri ve market arabalarına temas etmekten kaçınılmalıdır, çünkü bir günde yüzlerce el bunlara dokunduğundan milyonlarca mikrop oraya yapışır ve üremeye-çoğalmaya devam eder. Çok sayıda çalışmada ellerde mikropların uzun süre hayatta kalabildiği ve çoğaldığı gösterilmiştir. Kirli eller enfeksiyonları kolayca bulaştırdığı için uygun el hijyeni ve el sıkmama mikrop bulaştırma riskini ciddi derecede azaltmaktadır. Ölümcül Covid-19 salgını esnasında enfeksiyonu ciddi oranda yayma kapasitesi nedeniyle el sıkma ciddi bir sağlık tehlikesi olarak kabul edilmiş ve o dönemde terk edilmesi şiddetle önerilmiştir.
Enfeksiyon hastalıklarının mücadelesinde en etkili ve akılcı yöntem hastalığın yayılmasını önlemek ve hasta olmamak için önlem almaktır. Hasta bireylerin semptomlar başlamadan en az bir gün öncesinden başlayarak yaklaşık yedi gün boyunca mikrobu çevresindeki insanlara bulaştırma potansiyelinin olduğu dikkate alınarak bu süre zarfında bu insanların kendilerini toplumdan izole etmelerinde sınırsız fayda vardır. Adenovirus enfeksiyonunda bu süre iki katına çıkarılmalıdır.