İşte Bu Doktor İndir
Gün içinde hepimiz birçok işle uğraşıyoruz veya uyarana maruz kalıyoruz. Yapmış olduğumuz işler gün sonunda bizi fiziksel, zihinsel veya psikolojik olarak yorabiliyor. Ancak herkesin deneyimlediği, oldukça yaygın bir his olmasına rağmen yorgunluğun henüz net bir tanımı mevcut değildir. Ölçme değerlendirme yöntemleriyle ilgili de henüz bir görüş birliği yoktur. Herkes yorulur ama yorgunluk kalıplara sığmayan bir histir. Kalıplara sığmayan özgür ruhlu yorgunluk hissini biraz daha yakından tanıyalım isterim. İçinde bulunduğumuz duruma göre fiziksel, zihinsel, olgusal, psikolojik yorgunluk yaşayabiliriz. Bunlar genellenebilir ve kolay tanımlanabilir yorgunluklardır. Bunları akut yorgunluk başlığında tanımlayabiliriz. Genelde bir ay ya da daha kısa süreli olurlar. Kişinin tanımladığı dinlenme deneyimine göre son bulur, rahatlama ve azalma görülür. Genellikle sağlıklı bireylerde görülür. Özelliklerinden anlaşılacağı üzere akut yorgunluğun daha fazla stres faktöründen koruyucu işlevi sayesinde toparlanmamızı sağlar. Neredeyse herkesin deneyimlediği ve zararsız bir durumdur. Ancak dikkat etmemiz gereken başka bir husus vardır ki bu da “Kronik Yorgunluk Sendromu” dur. Akut yorgunluk kronik yorgunluğa dönüşebilir. Akut yorgunluk ve kronik yorgunluk arası geçişi sağlayan bir basamak vardır. Bu basamağın adı “Subakut yorgunluk”tur. Uzamış yorgunluk olarak da tanımlanır. Günlük hayatın bizi yoran detaylarıyla kendimize göre algıladığımız dinlenme stratejilerine rağmen uzayan yorgunluk hissimizdir. Subakut yorgunluk da bitmez ve devam ederse kronik yorgunluğa doğru rahatsızlık verici bir yol almış oluruz. Kronik yorgunluk sendromu, kişinin günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmede belirgin azalmalar yaşatır. 6 aydan uzun süren yorgunluk olarak tanımlanır. Kişinin günlük fonksiyonlarında ciddi bozulmalara neden olur. Sürekli ve açıklanamayan bir yorgunluk hissiyle karakterizedir. Kronik yorgunluk bitkinlik hissiyle birlikte bizi hasta edebilecek sürekli ve yoğun bir stresin sonucu oluşur. Aynı zamanda genel olarak hastalık ve tedavi süreciyle mücadele etmek gibi yoğun stres faktörlerinin varlığında hayatını sürdürmeye çalışan kişilerde görülür. Fiziksel ve zihinsel olarak yoğun aktivite gösterdiğimiz yorgunluk durumundan bu noktada farklılaşır. Yani sağlıklı bireylerden çok herhangi bir hastalığa sahip kişilerde rastlanır. Sinsi başlangıçlı olur. Birikimlidir ve zamanla devam eder. Vücudun genelinde hissedilir. Kişinin tanımladığı dinlenme stratejileriyle geçici bir dinlenme sağlanabilir. Ancak bir süre sonra yorgunluk hissi aynı şiddetiyle geri gelir.  Yaşam kalitesi üstünde oldukça negatif etkileri vardır. MS, Parkinson hastalığı, kanser gibi hastalıklarda görülebilir. Bunların yanı sıra kullanılan ilaçların yan etkisi olarak ya da depresyon, stres gibi psikolojik bozukluklarda da görülebilir. Aynı zamanda altta belirtilen nedenler de kronik yorgunluk sendromuna yol açabilir.   -          Viral      enfeksiyonlar   -          Stres   -          Kontrol      kaybı   -          Nevrotik      anksiyete   -          Azalmış      özsaygı   -          İş      hayatındaki zorluklar   -          Çiftler      arasında yaşanan sorunlar   -          Sosyal      destek kaynaklarından uzakta yaşamak   -          Duygusal      açıdan sorunlar yaşamak   -          ATP      düzeyinin düşük olması   -          Adrenalin      salgılayan bezlerin düzensiz çalışması   Ve benzeri birçok neden sayılabilir. Herhangi bir neden olmaksızın da ortaya çıkabilir. Neden olmadan ortaya çıkan kronik yorgunluk geri dönüşsüzdür. Akut yorgunluğu azaltmada etkisi görülen baş etme stratejileri de etkili olmaz. Bu sendrom bizi kendisinin getirdiği zor yaşam şartlarının yanında tedavi aşamasında da belli zorluklarla karşılaştırır. Kronik yorgunluk sendromunun açıklanamayan semptomları yüzünden bu durumdan muzdarip olan kişiler psikiyatrik tanı alırlar. Ancak çoğu kişinin psikiyatrik tanı alması için bir hikayesi yoktur. Bu olası durumla karşılaşmamak için hekimin veya psikoloğun kişinin hikayesini doğru ve detaylı alması gerekir. Kişinin muzdarip olduğu durumu doğru değerlendirdikten sonra tedavi sebebe yönelik olmayacaktır. Çünkü kronik yorgunluk sendromunun patofizyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Bu sebeple tedavi semptomlara yönelik olacaktır. Örneğin, danışmanlık sürecine gelen kişiyle birlikte kendisine özgü fiziksel ve sosyal tedavi planı düzenlemek etkili olur. Uzman ve danışan ulaşılabilecek ve gerçekçi hedefler belirler. Belirlenen hedefler doğrultusunda iş birliği içinde ilerlendiğinde semptomlarda azalma görülebilir. Bu da yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir içerik oluşturur. Yorgunluk zamanla azalabilir, herhangi bir kötü durum ya da kötüleşen fonksiyonlara karşı farkındalık kazanılır ve değerlendirilebilir. Altta yatan bir hastalık mevcutsa bu hastalığa rağmen günlük aktiviteleri sürdürmek ve olabildiğince yaşam kalitesini artırmak hedeflenir. Kısacası yeterince zorlayıcı bir durum olmasına rağmen kronik yorgunluk sendromu tahmin ettiğimiz kadar korkutucu değildir. Gerçekçi bir tanı ve etkili bir tedavi planıyla üstesinden gelinebilecek oldukça normal bir durumdur.      Psikolog & Aile Danışmanı    Beyzanur Ceyhan