Klinik değerlendirme, sağlık alanında uzmanlaşmış bir bireyin, kişisel olarak uzmanlaştığı alanda klinik bağlamdaki uygulamalarının yeterliliğini ölçmek amacıyla gerçekleştirdiği süreçler, prosedürler ve testlerdir. (https://acikders.ankara.edu.tr/pluginfile.php/72317/mod_resource/content/0/psikolojik%20DEG-GE.pdf, 03.05.2022)
Sağlık alanında çalışan uzmanların ve profesyonellerin, diğer sağlık çalışanlarına ya da kendilerini değerlendirmek için kullandıkları farklılık gösteren yöntemlerle birlikte, sürece destek olmak amacı ile uygulanmış olan oldukça farklı araç ve gereçler olduğu bilinmektedir. Klinik değerlendirme, belli başlı tıbbi gereçler için İFU’ya uygun biçimde kullanılabilmesi durumunda klinik performans ve klinik güvenlik sonuçlarıyla başlıca hususlara uyumlu şekilde gösterilmesi amacı ile sistematik olarak klinik data toplanması, değerlendirilmesi ve analiz çalışmalarının yapılmasını içermektedir. Bu analiz çalışmaları uygulanırken Meddley’in metodu esas alınmıştır.
Klinik değerlendirme klinik psikoloji açısından büyük önem taşımaktadır. Klinik değerlendirme danışanların özelliklerini , gerçekleştirdikleri eylemlerini, var olan sorunlarını , çeşitli alandaki becerilerini ve işlevselliklerini değerlendirme konusunda oldukça önemlidir. Klinik değerlendirme danışanlara tanı koymada, danışanların kendine özgü olan özelliklerini tespit etmede ,tedavi yöntemlerinin planlanmasında , danışanların problemlerini geniş bir çerçevede yorumlamada kullanılmaktadır. Genel anlamıyla psikolojik değerlendirmeler farklı alanlarda görev yapan psikologlarla beraber psikoloji uygulamalarındaki en önemli olan bileşeni oluşturmaktadırlar. (Wolfgang. L. & Hewitt. P. L (2017). Klinik Değerlendirmenin Amacı. Şahin, M. (Yay. Haz.) Klinik Psikoloji Bir Modern Sağlık Uzmanlık Alanı (s.103/104). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. ,23.04.2022)
Klinik değerlendirme, klinik psikoloji açısından oldukça fazla öneme sahiptir. Klinik değerlendirme danışanların kişisel özelliklerini, gerçekleştirdikleri faaliyetlerini, danışanların sorunlarını, başka alanlardaki yeteneklerini ve işlevselliklerini inceleme açısından çokça önem taşımaktadır. Klinik değerlendirme danışanlara teşhis koymada, danışanlara ait özelliklerin farkına varılmasında, tedavi programlarının oluşturulmasında, danışanda var olan problemlerin geniş bir alanda yorumlanmasında yardımcı görevi üstlenmektedir. Genel anlamıyla psikolojik değerlendirmeler çeşitli alanlarda görevlerini gerçekleştiren psikologlar ile işbirlikçi bir şekilde psikoloji uygulamlarındaki temel öğeleri oluşturmaktadırlar. Psikolojik değerlendirmeler, klinik psikoloji alanıyla beraber diğer çeşitli alanların uygulamalarında ve eğitimlerinde de ciddi bir değerlendirme süreci biçiminde bilinmektedir. Bu bahsi geçen süreç, hastaların işlevselliklerinin tanımlanmasında ve farkına varılmasında alan uzmanları için bir rehber görevi görmektedir. Genellikle klinik ortamda kullanılan psikolojik değerlendirme ruh sağlığı çalışanları için ciddi öneme sahip bir basamaktır. Psikolojik değerlendirme, alanda uzmanlaşan kişilerin sağlık ile alakalı faaliyetlerinde belirleyici bir etmen biçiminde rol oynadığı görülmektedir. PD içerisinde nörofizyolojik, psikofizyolojik ve kişilik değerlendirmelerinde kullanılan ölçümleri barındırmaktadır. (George P. Kramer, Douglas A. Bernstein, Vicky Phares, KLİNİK PSİKOLOJİYE GİRİŞ, MENTİS YAYINCILIK, İSTANBUL, 10.2014:93)
Değerlendirme sürecinin çerçevesi, bu araştırmanın amacı: Değerlendirilme sorun veya yönlendirilmeyle başlanıp klinisyenin verilerinin sonuç aşamasını alakalı makama iletmesiyle sonlanır.
- Danışan bireyin problemini öğren.
- Veri toplama araçlarının planlamasını yap.
- Değerlendirme için gerekli veri kaynaklarının toplanması.
- Toplanan veri kaynaklarını işlem sürecine al ve sonucu belirle.
- İlgili makama değerleme sonuçlarını ilet. Danışan bireylerin yönlendirme sebebi olan problemin öğrenilmesi ve bu problemin netleştirilmesi, Bilinmesi gereken nedir ve buna en net biçimde nasıl ulaşabiliriz? Başlangıç sorusu olarak ‘bilmeyi arzuladığımız ne? Sorusunun cevabını değerlendirme aşamasını ne hedefle arzuladığımıza göre belirleriz. Psikolojik değerlendirilmeyi isteyen birey ya da kuruma ‘ yönlendirme kaynağı’ denir. Bu aşamada değerlendirilecek soru veya konuya ise ‘yönlendirme sorusu’ denilir.
Yönlendirme sorusu danışmana hangi ölçüm aracının kullanmaya karar kılacağını, veri sonuçlarını nasıl bir biçimde yorumlayacağını ve aktaracağını şekillendirmesi konusunda büyük oranda önem arz eder. Yani uzmanlar yönlendirme aşamasının bağlamsal kuramlarını anlamlandırmalı ve çoğunlukla yönlendirme kaynak verilerinin değerlendirme sürecindeki isteklerini ve hedeflerini netliğe kavuşturmalarına olanak sağlamalıdır. Değerlendirme sürecinde uzmanlar neleri ortaya koyabileceği meselesinde eğitime başvururlar. Bu şahıslar eş zamanlı değerlendirmenin yürütülmesi için pratik ve etik kısıtlamalar konusunda da açıklama yapma ihtiyacı duyabilirler. Amaçlanan ne derece net ise hedefe erişme ihtimali de o kadar yüksektir. Yönlendirme soruları farklılıklar gösterebilir. Mesela çocuklarda yeni bilgiler öğretilmesindeki değerlendirmede, yetişkinlerde belirli bozuklukların tanımlanması ve tedavi sürecinin planlanması, adli konulardaki psikolojik durum ve mağdurluğun detaylandırılması veya intihar girişiminin ele alınmasına kadar dayanan genişçe bir alanda farklılıklara dayanabilir.
Verilerin toplanma sürecinin değerlendirme ve planlanması, İkinci yöneltilecek soru ‘Bilinmesi gerekene en net biçimde nasıl ulaşılabiliriz’in incelenebilmesi ise, sadece yönlendirme suali ve terapistin rolü belirlendikten sonra olabilir. Terapist bir kez hedef seçtikten sonra veri toplama araçlarının planlamasına başlayabilir.
Değerlendirmede kullanılacak veri kaynaklarının depolanabileceği 4 temel kaynak bulunur: davranışsal gözlem, mülakatlar, vakanın öyküsü ve psikolojik testlere ilişkin veri kaynakları. Bu kaynaklardan elde edilen listeden oluşabilecek seçenek aralıkları fazlasıyla geniş kapsamlıdır.
Değerlendirmedeki veri toplama tekniklerini seçmede en önemli unsur yönlendirme sorusu olsa bile, farklı unsurlar da seçim aşamasını etkilemektedir. Bu unsurlardan birisi ise değerlendirmedeki veri toplama tekniği veya bunun niteliğidir; güvenilirlik, geçerlilik, davranışsal gözlemler, mülakatlar, psikolojik testler, yaşam kayıtları, standardizasyon ve belirli amaçlara yönelik işlevselliği bakımından fark gösterir. Uzmanların psikometrik nitelikleri açısından en kullanışlı olanı değerlendirme tekniklerini belirlemeleridir fakat bu her durumda olasılık göstermeyebilir. Uzmanlar, değerlendirme süreci konusunda karara varırken danışan bireylerin niteliklerini de incelemeli ve veri toplama araçlarını, danışan bireyin okuma derecesini, ve uzunluk durumunu danışanın nitelikleri ile doğru orantılı biçimde seçmelidir. Aynı şekilde, danışanın algılayabileceği bir anlatım diliyle, veri toplama yöntemlerini ve hedeflerini detaylandırmalıdır.
Uzmanların değerlendirme aşamasını planlarken geniş bakış açısı ile bakabilmeli, veri toplama araçlarını bağlam, zaman, danışanlara ve yönlendirme kaynaklarına uygunluğu tartılmalıdır.
Değerlendirmede kullanılacak veri kaynaklarının toplanması, Yönlendirme sorusu netliğe kavuştuğunda, uygun yöntemlerin seçimi ve danışan bireyin işbirliği garanti altına alındıktan sonra, veri toplama kısmına geçiş yapılabilir. Öncesinde de altı çizildiği gibi terapistler değerlendirmede kullandıkları verileri dört temel kaynakta toplar: testler, gözlemler, görüşme ve vaka öyküsü. Bu kaynaklar değerlendirmenin temelinde bulunduğundan detaylarından ayrıntılı olarak söz edilir.
Verilerin İşlenmesi Ve Sonuçlara Varılması: Veriler elde edildikten sonraki aşamada, terapist verilerin içeriğinin ne anlam arz ettiğinin tespitini yapmalıdır. Toplanan bilgilerin uzmanın değerlendirme kriterlerine yararlı olması amaçlanıyorsa, bu bilgilerin temel halinden yorum ve sonuca dönüştürülmesi şarttır. Bu bağlamda bilgiyi işleme aşaması çetin bir süreçtir çünkü bilinen verilerden doğru olduğu tahmini yürütülen verilere yönelik sıçramayı gerekli gösterir. Genel anlamda, elde edilen verilerden tahminlere geçme aşaması uzadıkça bu çıkarımlar hataya daha meyilli hal alır. Elde edilen çıkarımlar detaylandırıldığı durumunda tehlike arz eden durumlara yol açabilir. Verilerin işlenme aşaması çeşitli kaynaklardan toplanan verilerin harmanlanıp toplanmasını içerdiği gerekçesi ile bir hayli zordur.
Sonuçların Aktarılması: Sonuç olarak toplanan verilerin tertipli bir metin haline getirilmesidir. İşlevselliği daha yüksek olabilmesi açısından raporun; daha sade ve yalın bir dille ve amaca uygun olması gerekmektedir. Eğer ki amaçlanan danışan bireyin davranışlarını tanısal kategorilerle sınıflamak ise bunun vurgulanması şarttır. Değerlendirme danışan bireyin terapiye yönelik terapötik ilişkiye cevaplama ihtimalini amaçlamış ise, rapor bu kısma odaklanmalıdır (George P. Kramer, Douglas A. Bernstein, Vicky Phares, KLİNİK PSİKOLOJİYE GİRİŞ, MENTİS YAYINCILIK, İSTANBUL, 10.2014:99).
KLİNİK DEĞERLENDİRME AMAÇLARI:
Yönlendirme sorularının büyük bir kısmı teşhisleme, tanımlama, tedavi programı oluşturma ya da ileriye dönük tahminde bulunmaya yönelik hedefler barındırmaktadır. Teşhiste bulunmak için öncelikle DSM’deki kriterlerden yararlanılmaktadır. Fakat yalnızca tanılama terapiste danışmanı hakkında bilmek istedikleri tüm şeyler konusunda nadiren fikir vermektedir. Bu nedenle bireyin zayıf, güçlü yönlerini ve sosyal ilişkilerini incelemek amacıyla daha detaylı tanımlamalara başvurulmaktadır. Elde edilen bilgiler bireylere özgü tedavi planlarının oluşturulmasında kullanılabilir. Aynı zamanda değerlendirme günümüzde kanıtlanabilirlik açısından yaygın olarak kullanılmaya başlanmış bir yöntemdir. Değerlendirme tedavi sonuçlarında ölçümü de içermektedir. Terapistler bazı durumlarda tedavinin gidişatı ve ileriye dönük tahminlerde bulunmak için de değerlendirme sürecini yürütebilirler. Tedavinin gidişatı ve ileriye dönük tahminlerde bulunulması da oldukça güçtür. Ve bu alanla ilgili uzun bir süreç olan görgü araştırmalardan edinilen veriler ışığında geliştirilebilir.
Klinik psikologlar 1. Dünya Savaşından hemen sonra, yetişkinler ile çalışmaya başlamalarının ardından psikiyatrların egemenliği altına girmişlerdir. Bunun neticesinde, bu alanın uzmanlarından psikiyatrik problemi olan bireylerde, ruhsal sorunların tanılanması için klinik değerlendirme uygulamaları yürütmeleri istenmiştir. Bugün öncelikli olarak tanısal sınıflandırma, psikiyatrik ya da tıbbi yönelimi mekanlarda çalışıyor olan klinik psikologlar için klinik araştırmaların ve klinik uygulamaların ciddi bir kısmını oluşturmaktadır.
Doğru ve titiz bir biçimde yapılan psikolojik tanılama oldukça önem arz etmektedir ve bunun belli başlı bazı nedenleri vardır. Öncelikli olarak probleme uygun tedavi kararı, bireyde yolunda gitmeyen durumların neler olduğunun farkına varılmasına bağlıdır. Diğer bir neden ise; psikolojik rahatsızlıkların sebebine yönelik çalışmalar, öcelikli olarak rahatsızlıkların güvenilir ve geçerli bir biçimde bulunmasını ve diğer rahatsızlıklardan düzgün bir biçimde ayırt edilebilmesini gerekli kılmaktadır.
Sınıflandırmalar, klinik psikologların rahatsızlıklara dair profesyonel bir şekilde kısıtlamalar kullanmaları için birbirileri ile etkin bir iletişim kurmalarına zemin hazırlamaktadır.
Kinik değerlendirmenin öğeleri; tanımlama, değerlendirmenin hedefi yalnızca tanısal sınıflamayı kapsamaz.zaten yalnızca sınıflandırmaların psikolojik bir rahatsızlığı olan birey hakkında gerekli olan bilgilerin tamamını vermesi beklenemez. Sınıflandırma güvenilir bir biçimde yapılmalı ve sınıflandırmanın geçerliliği olmalıdır. Tanısal etiketler bir çok klinisyen için tek başlarına yeterli olmamaktadırlar; klinisyenler danışan hakkında daha fazla bilgiye ulaşmak isterler. Bertelsen, klinik değerlendirmelerin farki iki ayrı düzey içerisinde sürdürülmesi gerektiği görüşünü savunmaktadır. Tedavinin seyrinde etkili olan unsurların değerlendirildiği düzey ve tanısal sınıflandırmanın düzeyi, tedavi planının oluşturulması, tedavi sürecini planlamada tanısal değerlendirmeler ve tanısal değerlendirme yöntemleri kullanılabilir. Bir hastalığın bulgusuna rastlanması, bu hastalığa ilişkin konulacak teşhiste tedavinin planlanma aşamasını etkiler ve belirler. Tedavi süreciyle bağlantılı olan değerlendirmeler tedavinin ne derecede yarar sağlayacağının da değerlendirilmesini içerisinde barındırmaktadır. Yordama, değerlendirme sürecinin son hedefi insanların tutumlarına dair yordamalarda bulunmaktır. Yapılan yordamalar tedavi seyrini, gelecekte sergilenecek olan performans veya tehlike potansiyelini içerebilir. Bu yordamaların her birinde klinisyen, yordanacak tutumlar arasındaki etkileşimler konusunda geçerliliği olan bilgilerle donanımlı olmalıdır. (George P. Kramer, Douglas A. Bernstein, Vicky Phares, KLİNİK PSİKOLOJİYE GİRİŞ, MENTİS YAYINCILIK, İSTANBUL, 10.2014:108)
Klinik değerlendirmede etik ilkeler, değerlendirme yapan Klinik psikologlar, öncelikli olarak sorunlu boşanmalar ve tutuklu olan çocuklarla karşı karşıya geldiklerinde, hastaların psikolojik rahatsızlığına ilişkin engelliliğine dair hak edinip edinmedikleri konusunu netleştirmek için destek olduklarında veya kurumlara ya da 3. Şahıslara bireyle alakalı hangi tür bilgilerin aktarılacağına dair karar vermeleri gereken durumlarda, bazı etik kurallarla karşı karşıya gelmek durumundadırlar. Bu sebeple terapistler yaptıkları değerlendirmelerin sınırlılıklarını bilmelidirler ve değerlendirmelerinin nasıl kullanılacağına dair kararsız olmamalıdırlar. Bununla birlikte devlet yasaları ile APA’nınki gibi terapistlerin etik esaslarına yönelik kuralların tutumlarına ilişkin nasıl düzenlemeler yapıldığı konusunda da bilgi edinmelidirler.
Değerlendirme bilgilerinin edinilmesi, işlenmesi ve aktarılması süreci terapiste bireyin diğer bireylerle paylaşamayacağı, birey için hassas olan bilgilerin edinilmesi için de olanak sağlamaktadır. değerlendirme yapan terapiste bu durum, edindiği bilgilerle bireyin iyilik halini koruyacak ve değerlendirmedeki bilgilerin ne şekilde kullanılacağı, gizlilik içeren bu bilgilere kimlerin erişim sağlaması gerektiği, güvensiz ve uygunsuz değerlendirme verilerinin kişide olumsuz sonuçlar oluşturacağına dair konuların göz ardı edilmediğini gösterecek biçimde kullanılması sorumluluğu ve rapor edilemsi sorumluluğunu yüklemektedir.
Terapist bu endişe duyulan konulara yoğunlaşarak yaptığı sorgulamalarda bireyin özel hayatını ihlal etmediği konusunda emin olmalıdır. Verilerin sunulma yetkisini oluşturan veya oluşturmayan koşulların neler olduğunun farkında olunması amacıyla terapistin tüm vakaların içerisinde barındırdığı ayrıntılardan oldukça fazlasını bilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte terapistlerin veriler uzerinde yetkili oldukları konumlarını devam ettirmeleri imkansızsa, elde edilen bu verilere kimlerin erişebileceği sorunu ile de mücadeleci olmaları gerekmektedir.
Değerlendirme yapan uzmanlar için, kılavuzlar çoğunlukla yalnızca kılavuzdurlar; terapistlere ne yapıp yapmamaları gerektiği konularına ilişkin açık bir biçimde bilgi beyan etmezler. Bu sebeple etik bir şekilde karara varmak çoğunlukla profesyonel olan etik esaslarla kişisel kaygılara yoğunlaşmayı içermelidir. Karar vermesi güç durumlarla karşı karşıya gelen terapistler, meslektaşlarından da yardım alabilir ve APA’nın ise rehberliği doğrultusunda ilerleyebilirler. Özellikle yoğunlaşılması gereken bir diğer konu ise değerlendirmelerde elde edilen bulguların sosyokültürel yönden yanlı olmamasıdır. Terapistler çeşitli kültürlerdeki bireylerle çalışmalar sürdürürken, sosyal ve kültürel etmenlerin tanıyı, değerlendirmeyi ve tedavisini ne şekilde etkileyeceği hususunda bilgi edinmelidir.
SONUÇ VE ÖNERİLER
bu calışma sonucunda bulunduğum çıkarım, klinik değerlendirme sürecinde danışman, danışan için en doğru ve etkili çözüme ulaşmak için danışan kişinin var olan problemlerine ilişkin ve edinilen bilgiler üzerinde detaylı, uyumlu araçları tespit etmeli ve edinilen bilgiler üzerinde detaylı bir biçimde düşünmelidir. Alan uzmanı, değerlendirme süresince ilerlediği basamakların tümünde en doğru onucu veren ve danışanın problemi için topladığı bu verilerin en iyi biçimde analizini sağlamalıdır. Klinik değerlendirmeler tek bir psikoloji alanı ile kısıtlı kalmamış, oldukça fazla çeşitli alanlarda uygulama ve eğitim süreçlerinde etkin ve yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Alan uzmanları klinik değerlendirme amacıyla yaptıkları çeşitli görüşmeler, gözlemler ve testleri tamamlayıcı bir şekilde incelemeli ve değerlendirme aşamalarını bu şekilde tamamlamalıdır. Uzmanlar, danışanlarına teşhis koyarken sadece danışanların şikayet, sorun ve taşıdıkları semptomları göz önünde bulundurarak bir yol izlemelidir. Bu noktada klinik değerlendirmenin ciddi bir öneme sahip olduğu vurgulanabilmektedir. Klinik psikologların bireylerle uyguladıkları, klinik incelemeler ve gözlemler bireylere teşhis konulmasında psikologlara ışık tutmakta ve öncü olmaktadır. Klinik değerlendirme süresi boyunca bireylerin oldukça farklı kişisel özelliklere sahip oldukları gözlemlenmektedir. Yapılan bu gözlemler bireylerde bulunan bozukluklara dair çeşitli bilgilerin edinilmesini kolaylaştırmaktadır. Değerlendirme alanında çalışan uzmanların dikkat etmesi gereken hususlar; klinik değerlendirme sürecinin içinde barındırdığı, tanı koyma bölümü bireylerin semptomlarının incelenmesinin yanı sıra bireyin fiziksel özellikleri, sosyal bağlamı, ailesi ve kişisel özelliklerininde göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Çünkü bahsi geçen bu özellikler, bireye doğru tedavi yönteminin uygulanması açısından gerekli olan bilgileri içerisinde barındırmaktadır. Bununla birlikte bu alanda uzmanlaşan kişilerin, danışanların anlayabileceği yalın bir dil kullanarak danışanlara teknikleri, amaçlanan hedefleri açıklamadı gerekmektedir. Aynı zamanda danışmanlar bu değerlendirme sürecini etik esasları göz önünde bulundurarak gerçekleştirmelidirler.
KAYNAKÇA
Wolfgang. L. & Hewitt. P. L (2017). Klinik Değerlendirmenin Amacı. Şahin, M. (Yay. Haz.) Klinik Psikoloji Bir Modern Sağlık Uzmanlık Alanı (s.103/104). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
George P. Kramer, Douglas A. Bernstein, Vicky Phares, KLİNİK PSİKOLOJİYE GİRİŞ, MENTİS YAYINCILIK, İSTANBUL, (10.2014).