Dünya Sağlık Örgütü (WHO) kısırlığı, bir yıldır düzenli ve korunmasız cinsel ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamama durumu olarak tanımlar. Tüm dünyada artan kısırlık problemi toplumların sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunu haline gelmektedir. Tedavide amaç üreme sağlığını bozan faktörleri tespit edip, çiftin çocuk sahibi olma potansiyelini tekrar kazandırmaktır.
Son zamanlarda üreme sağlığının korunmasının önemli olduğu fikri dünya genelinde önemli hale gelen konulardandır. Çünkü insan ömrünün giderek artması daha geç yaşta baba ve anne olma tercihinide beraberinde getirmektedir. Dünyadaki çalışma ve yaşama düzeni ebeveynleri daha geç baba ve anne olmaya sevk etmektedir ancak çiftlerin üreme potansiyeli maalesef 20-35 yaş aralığında en verimli dönemindedir. Bu nedenle; üreme sağlığını korumak ve ilerleyen yaşta nasıl çocuk sahibi olunabilineceği sorusu giderek gündem oluşturacaktır. Bilimsel araştırmalar ileri yaşta çocuk sahibi olma konusunda gelişimini sürdürmektedir.
Çiftlerin kısırlık kaygısı söz konusu olduğunda, ülkemizde ve dünyada kısırlığın giderek artan bir sağlık sorunu olduğunu bilmeleri gerekir. Bu bakımdan kısırlığı başa gelen bir felaket yerine sık karşılaşılan bir sağlık sorunu olarak görmek kişilerin tedaviye katılımını arttıracaktır.
Kısırlık tedavisinde çeşitli ilaç ve hormonlarla, gerektiğinde varikoselektomi, TESE gibi bir çok cerrahi girişimlerle ve ya aşılama ya da tüp bebek gibi yardımcı üreme teknikleri ile başarıya ulaşılmaktadır. Özellikle erkek kaynaklı kısırlığın tanı ve tedavisinde kişinin bir üroloji uzmanınca değerlendirilmesi son derece önemlidir. Herhangi bir araştırma yapılmadan direk tüp bebek tedavisine geçilmesi çiftlerin hem maddi hem de manevi kayıplarına yol açabilir.
Uygun bir cinsel ilişkiye rağmen çocuk sahibi olmayı başaramamış kişilerin uygun yöntemler ile araştırılması, bir çok çifte çocuk sahibi olabilmeyi sunmakta ve gereksiz tetkik ve uygulamaların önüne geçilebilmektedir.
Dr. Tuncay Toprak