1. Erken Oluşum Kuramları (Early Formation Theories)
Bu kuramlara göre kişilik temelleri hayatın ilk yıllarında atılır ve sonra değişmez.
Klasik Psikanaliz: Frued’ un görüşüne göre, kişilik, beşinci yaşın sonuna doğru büyük
ölçüde yapılanır.
Kişilik Yapılanması Kuramı (Personal Construct Theory): Bu kurama göre davranış
modellerimiz, algılama modumuz neticesinde oluşur. Bizler gördüğümüzü veya
duyduğumuzu sandığımız şeye göre düşünceler oluşturur ve o şeyi öznel olarak
tanımlarız. Her sanat eseri veya müzik parçası, farklı kişilere farklı değerler ifade edebilir.
Yani bu kuramda algılama ve tanımlama kognitif temeller üzerine kurulur (Bir
karşılaştırma yaparsak, mesela psikanaliz motivasyonu ön plana çıkarır.) G.Kelly’ ye göre
herhangi bir şeyin veya kişinin değerini saptamamız, repertuvarımızda biriktirdiğimiz
dosyaların uygunluğuna göre oluşur. Çocuk erken dönemlerden itibaren, tanımladığı
şeylerle ve kişilerle ilgili dosyalar oluşturur. Bunlar öznel yorumlardır. Eğer yorum
yapmazsak, karşı karşıya kaldığımız bu karmaşık dünyada sadece algılarız ve üstümüze
düşen duyusal uranların içinde kayboluruz.
Örneğin ev hayvanları ile büyüyen bir çocuğu ele alalım. Kedi, köpek bu çocuk için ayrı
kavramlardır. Ve her ikisine de farklı duygusal rezonansları vardır. Başlangıçta bunlar
hayvan, sonra dost hayvan, sonra da değişik hayvanlar olarak hafızaya kaydedilir.
Yani zihnimizi devasa bir arşiv gibi hayal edersek, orada yüzbinlerce dosya kayıtlıdır, ve
biz dünyayı bu dosyalara göre tanımlarız. Kelly, ayrıca hepimizin bir bilim adamı gibi bu
dosyaları sürekli geliştirdiğini, test ettiğini ve tekrar gözden geçirdiğini öne sürer. İnsan
ilişkilerinde de bu durum geçerlidir ve bizler hep önce tanımlamaya, sonra ön görmeye
(bu kişi şöyle yapacak demeye) ve belki de ilişkiyi kontrol etmeye çalışırız. Yeni bir ilişki
gördüğümüzde, hemen arşive gideriz, benzer bir dosya buluruz ve o dosyayı okuyarak o
kişiye bakarız, onu değerlendiririz (yani onun üzerinde bir dizi yansıtma yaparız). Sempati,
antipati Kelly’ ye göre bu şekilde oluşur.
Hayat Senaryosu Yaklaşımı (Life Script Approach): Eric Berne ve Claude Steiner
tarafından geliştirilen bu kuram, hayatın ilk 5 senesinde belirlenen senaryonun çocukluk,
ergenlik ve yetişkinlik döneminde de oynanmaya devam ettiğini öne sürer.
Transaksiyonel Analiz, mutsuz çocukluk tecrübelerinin ve olayların hayat boyu
kompulsif/itkisel bir biçimde tekrarlandığını savunur. Böylece bir insan ilişkileri stratejisi
oluşturulur. Bu süreç Aristoteles’in dramasına benzer; bir başlangıcı (prologue), doruğu
(climax) ve felaketi (catastrope) vardır. Berne ve Stainer’a göre herkes, bu felaketten
kaçınmak için kendi senaryosunu, rolünü oynar. Ama ne yaparsa yapsın, kaçınılmaz
sonuca doğru gider ve aksi tesir uyandırır.
‘Hayat Senaryosu’ yaklaşımının bir diğer temsilcisi ise Karen Horney’dir. Horney’e göre
nöroz, başkalarının gözünde aşırı beğenilme isteğinden kaynaklanır; ama kişi bu arada
kendini unutur. İşte bu hayat dramı çerçevesinde çocuk, beğenilmeme kaygısından dolayı
uzun vadeli bir hayat planı kurar. Temel kaygı, potansiyel olarak tehlike dolu bir yer
olarak hissedilen dünyada çocuğun kendini yalnız ve terk edilmiş hissetmesinden
kaynaklanır; çünkü beklediği sevgiyi, özeni, güveni, korunmayı vb. bulamamıştır.
Horney’e göre karmaşa Frued’un iddia ettiği gibi insanın tabiatında doğuştan
programlanmış bir hadise değil, sonradan ortaya çıkmış bir süreçtir. Yalnızlığını ve
çaresizliğini aşmak için insan, Horney’e göre 3 değişik staratejiye yönelir.
-İnsana meyil etme: Aşırı halde olursa bağımlılık ve boyun eğme davranışları ortaya çıkar.
-İnsandan geri çekilme: ‘Yalnız Kurt’ hayat tarzı
-İnsana muhalif olma: İnsanlar üzerinde güç kurma ve hükmetme arayışları.
Normallik ise bu 3 ilişki stilini entegre etmekten geçer.
2. Hayat Boyu Gelişim Evreleri Kuramı (Stage Theory of Adult Development)
Gelişim erken çocukluk ile sınırlı değildir; insan kademe kademe değişir. Ericson2un 8
aşamalı gelişim evreleri bunu temsil eder.
- Güven ve güvensizlik: Doğumdan itibaren
- Özerklik ve utanç: 18 ay 3 yaş arası
- Girişim ve suçluluk: 3-5 yaş arası
- Yapıcı girişim ve yetersizlik: 5-12 yaş arası
- Benlik tanımlaması ve rol karmaşası: 12-18 yaş arası
- Dostluk kazanmaya karşı yalnız kalma 19-25 yaş arası
- Üretkenliğe karşı duraklama 25-65 yaş arası
- Benlik bütünlüğüne karşı umutsuzluk
Erikson’un kuramının özelliği, insan hayatına yeni bir boyut getirmesidir. Örneğin her dönem,
bir öncekinin devamı olmayabilir, ancak aynı zamanda bir öncekine göre, radikal değişiklikler
olabilir. Bu değişim, bir kriz tarafından tetiklenebilir veya hayati bir karar sonucunda ortaya
çıkabilir.
Bu kuramın bir önceki hayat senaryosu kuramıyla farkı şudur: öncelikle ‘kalıp’ erken
çocuklukta oluşmaz (temel güven ve güvensizlik halleri hariç). Ayrıca hayat senaryosu
teorisyenler, değişik yaşlarda yapmamız ‘gerekenleri’ savunurken, Erikson kendiliğinden
gelen bir sürece işaret eder. Ve son olarak da Erikson, kişilik yapılanmasında biyolojik ve
ailevi etkilerin yanı sıra toplumsal ve kurumsal etkilere önem verir.
3. Diyalektik Yaklaşım Kuramı
Gelişim ve gelişimin amaçları hep devam eder. İnsan derinlerinde birbiriyle çatışma haliyle
olan temel ihtiyaçların gerilimini yaşar ve bu mücadele hiç bitmez.
Irwin Altman ve arkadaşları, ikili ilişkileri diyalektik açıdan anlamaya çalışmışlar ve bir kuram
oluşturmuşlardır.
-Kişilik, kontrolü kazanmak için çabalayan, karşıt değerli çift özelliklerin mücadele alanıdır.
Kişilik gelişmesi, bu iki kutbu tatmin etme çabaları gibi görünür.
-Örnek verecek olursak bu iki kutup, mesela özerklik/bağımsızlık arayışı ile yakın ilişki ihtiyacı,
birbirleriyle irtibatlı bir ikibirliktir. Yani hem özgür olmak hem de sevmek sevilmek isteriz.
-İki kutup arasında bitmeyen bir gerilim ve döngüsel rol değişimi vardır.
-Homoestaz’ a (denge) hiç ulaşılmaz.
-Değişim, karşıt değerli güçlerin sentez yoluyla birleşmeleri ve yeni bir yapı oluşturmalarıyla
mümkün olur. Örneğin sevgi ve nefret birleşirse, ne eski manası ile sevgi ne de nefret kalır;
yeni bir duygu sahneye hakim olur. Bu yeni yapı, eskilerin izlerini taşısa da yepyeni bir
oluşumdur.
Diyalektik çift kutupluluk örnekleri şunlardır:
-İkili ilişkilerde açıklık/kapalılık
-İstikrar/değişim
-Ahenk/karmaşa
-Diğerkamlık/saldırganlık
-Rekabet/iş birliği
-Bağımsızlık arayışı/pasif bağımlılık
Tekrar hatırlatırsak, diyalektik yaklaşımda bu zıtlıkların çatışması hiç bitmez(hayat sahnesi
kuramında hedef, dengeydi; Erikson ise ikilemin amacının, kişiyi karmaşadan çıkarmak
olduğunu öne sürmüştü).
Daniel Levinson ise Diyalektik yaklaşımın sentezini yapar ve 4 ana kutuplaşmadan söz eder.
-Düşkünlük/ayrılık
-Yok etme/yaratıcılık
-Dişil/eril
-Gençlik/yaşlılık