İşte Bu Doktor İndir
İnsan vücudunda 100 bini saçlı deride olmak üzere yaklaşık 5 milyon kıl vardır. Ergenlikten önce vücutta bulunan yumuşak ve açık renkli ayva tüyü kılları (vellüs), ergenlik döneminde üretilen erkeklik hormonu (androjen) nedeniyle cinse özgü bölgelerde kalın ve koyu renkli kıllara (terminal) dönüşür. Normalde kadınlarda meme başında birkaç siyah kıl dışında göğüs ve omuzda siyah kıl bulunmaz. Yüzde, meme başında, karın ve belin alt tarafında çok fazla olmayan kıllanma normal olarak kabul edilir. Kadınlarda kıllanma fazlalığı (Hirşutizm), erkeklik hormonuna hassas bölgelerde (örneğin üst dudak, çene, göğüs, karın, sırt ve belde) kalın ve koyu renkli kılların fazlalığı şeklinde ortaya çıkan erkek tipi kıllanmadır. Erkeklik hormonu fazlalığı durumunda yüz, boyun, göğüs, karın, sırt ve belde fazla kıllanma meydana gelir. Kadınlarda kıllanma fazlalığı, aslında kadınlarda yaygındır ve erişkin kadınların % 5 - 10‘unda saptanmaktadır. En sık 15-16 ila 45-50 yaşları arasında görülmektedir. Haklı olarak kadınlar için çok rahatsız edici bir sorundur. Ancak birçok kadın bu sorunu çok fazla dile getirmez ve hekime gitmez. Kıllanma artışı olan kadınlar, estetisyen ya da kozmetik merkezlere başvurarak kıllardan kurtulmaya çalışırlar. Erkeklik hormonların fazla salgılanması, kadınlarda kıllanmayla birlikte saç dökülmesine de yol açabilir. Bunun dışında hormon bozukluğu devam eder ve tedavi edilmezse seste kalınlaşma, sivilce oluşumu ve kas kitlesinde artma gibi şikâyetler de görülebilir. Kıllanma fazlalığı, kozmetik bir sıkıntı gibi görünse de, çoğu kere esas sorun hormon seviyelerindeki düzensizliktir. Çoğunlukla altta yatan bir hastalık vardır. Hastalık nedeniyle erkeklik hormonu fazlalığı oluşur ve bu da kıllanma fazlalığına yol açar. Genellikle kıllanma fazlalığı, over ve böbrek üstü bezinin problemlerine bağlı ortaya çıkmaktadır. En sık da Polikistik Over Sendromu nedeniyle olur. Ancak kıllanma fazlalığı, ciddi bir hastalığın göstergesi de olabilir. Bu nedenle kıllanma fazlalığı olan her genç kız, altta yatan hastalığın tanı ve tedavisi için MUTLAKA KONTROL EDİLMELİ VE ARAŞTIRILMALIDIR. Geç kalmamak için mutlaka önerileri ve kontrolleri yapılmalıdır. Aynı zamanda yapılan tahliller ile en uygun tedavinin ne olduğu ortaya konulup böylelikle en etkili ve en uygun tedavi verilebilir.