İşte Bu Doktor İndir

Annelik gerçekten içgüdüsel midir? Anneliği becerememek bir suç mudur? Hazır olmadan anneliğe soyunan kadınların çocukları nasıl büyür? 2011 yılı yapımı “Kevin Hakkında Konuşmalıyız” bu ve bunun gibi birçok soruya ışık tutan bir film. Bize, sosyolojik ve psikolojik açıdan işlenmesi gereken pek çok kıymetli malzeme veriyor.

Filmde yoğun olarak kullanılan ve olay örgüsüne hizmet eden üç renk var: kırmızı, sarı ve mavi. Kırmızı, neredeyse filmin bütününe hâkim olan renk. Domates festivali, şarap, yiyecekler, reçel, top ve daha birçok şeyde kırmızı tercih edilmiş, kırmızı olan şeyler filmde oldukça geniş bir yer edinmiş kendine. Bu bakımdan kırmızı renk, Kevin ve Eva arasındaki gerilimli ilişkiyi işaret edip kan, katliam, suç ve suçlu gibi kavramlara atıf yaparak film süresince düşüncelerimizi bu eksen etrafında şekillendiriyor. Eva’nın arabası ve yumurtaların sarılığı kadın ve doğurganlık gibi kavramlara denk düşerken Eva’nın anneliğini izlememize işaret ediyor. Mavi ise Kevin’ın odasının rengi. Son olarak bu renklerin Kevin’in talim yaptığı hedef tahtasında iç içe geçtiğini görüyoruz. Bilinçli bir seçim olsa gerek.

Eva özgür ruhlu, kendine has bir yaşam tarzı olan bir seyahat yazarı. Franklin ile evlenmesiyle Kevin’a hamile kalıyor fakat anne olmaya hazır olmadığı aşikâr. Nitekim filmde de buna işaret eden pek çok sahne mevcut. Eva’nın hamile jimnastiğinde olduğu sahneden Kevin’ın hapishane sahnesine geçiş, aslında hamileliğin de Eva’nın kendi düşlemsel hapishanesi olduğunu anlatıyor bir bakıma. Çünkü Eva henüz kendi bütünlüğünü tamamlayabilmiş bir kadın değil ve bu haldeyken bir çocuğun sorumluluğunu üstlenebileceğini düşünmüyor. Franklin’in Eva’ya gitmeyeceğine dair söz verdirmesi, Eva’nın iş görüşmesi yaptığı kadının özgeçmişine bakarak “Baya bir şey yapmışsınız,” demesi gibi sahneler Eva’nın yerleşik bir hayat tarzını tutturamadığın göstergeleri arasında.

Zorlu bir doğumdan sonra Kevin dünyaya geliyor ancak Eva onu kucağına alıp emzirmiyor. İşte aslında bilinçsiz olarak yapılan bu gibi davranışların nasıl da kaosa meydan vereceğini gösterebilecek bir sahne burası çünkü bebekler egosantrik ve tümgüçlü yapıdadır, dış dünyayla ilgili problemleri dahi kendiyle ilgili zannederler. Anneyi ememediği zaman bebek, memenin onu yoksun bıraktığına dair bir duygu geliştirir (Klein) ve bu da ilk etapta anneyle bağ kurmasını zorlaştıran bir etmendir. Ayrıca bu bilinçsiz davranışlar bebeğin oral dönemiyle alakalı sıkıntılar yaratabilir.

Oral dönem, ağız çevresinde şekillenmiştir. Bu dönemde bebeğin tek iletişim kaynağı ağızdır. Nesneleri ağzıyla yakalar, çiğner, severse yutar; sevmezse tükürür, çıkarır. Bütün faaliyetlerin ana kaynağı beslenme kaynağı üzerine kuruludur. Oral dönemi sağlıklı geçiremeyen bireyler diğer gelişimsel evrelere ilerleyemez ve bu dönemden kalma bazı alışkanlıklar geliştirir: sigara içme, tırnak yeme gibi. Nitekim Kevin’ın hapishanede annesiyle görüştüğü sahnede ağzından tırnaklarını çıkarıp masaya dizmesi bu dönemi sağlıklı bir şekilde geçiremediğinin göstergesi aslında. Oral dürtülerin iki ögesi bulunur: oral erotizm ve oral sadizm. İnsanda var olan yıkıcı eğilimlerin ilk belirtileri oral sadizmde görülür. Anne, çocuğun ihtiyaçlarını karşılarsa, bebekte dış dünyaya karşı güven duygusu oluşmaya başlar. Bu dönemde annesiyle sıcak, sevecen ve güven verici bir ilişki yaşayan çocuğun, yaşamı boyunca diğer insanlarla da benzer şekilde ilişkiler kurabilmesi beklenir. Tersi olduğu durumlarda bebekte bu duyguların karşıtı görülür ve asosyal bir birey olması pek muhtemeldir. Filmde Eva’nın gerek emzirmeyi reddetmesi gerek Kevin’ı iş makinelerinin oraya götürüp ağlamalarını bu şekilde bastırması, ilgisiz bir anne profili çizerek bebeğin oral dönemini sağlıklı geçirememesine neden olmuştur.

Sonrasında anal dönem yani tuvalet eğitiminin kazanıldığı, bazı kelimelerin çıkarıldığı ve nesnelerin sorunsuz tutulabildiği dönem gelir. Bu dönemde Eva’nın Kevin’a topu atarak bazı kelimeleri söylemesini istemesi ve Kevin’ın tepki vermemesi, işitme probleminin olup olmadığını gündeme getiriyor. Doktor bir problem olmadığını söylüyor yani Kevin annesini bilerek görmezden geliyor. Bu, o yaştaki bir çocuğun anneyi cezalandırma yöntemidir. Kelimeleri çıkarmaya başladığında ise “anne” demeyi bilinçli olarak reddediyor. Ayrıca yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Kevin, tuvalet eğitimini tamamlamamış ve hala bez kullanmakta. Biyolojik olarak hazır olmasına rağmen annesinin sert tuvalet eğitiminden ötürü anal tutuculuk gösteriyor. (Bu durumunda şikayetçi olduğunu hapishane sahnesinde kedilerin tuvalet eğitiminden bahsederken de gözlemleyebiliyoruz.) Bu süreçte Eva fazlasıyla sinirlenerek Kevin’ın kolunu incitiyor ancak Kevin buna üzülmüş gibi durmuyor çünkü bilinçdışında anneye temas etmenin verdiği bir haz barındırmakta. Daha sonra ise bunu şantaj malzemesi olarak kullanıyor. İstenmemiş olma duygusuna bağlı olarak geliştirdiği fiksasyonlar, küçük yaşına rağmen profesyonelce şantaj yapabilmesine imkân sağlıyor. Bu arada annesine duyduğu öfke de Kevin ile beraber büyüyor.

Eva yeniden hamile kaldığının haberini Kevin’a verirken iki tarafın da bildiği ancak dillendirilmeyen bir gerçeği Kevin’dan duyuyoruz:

“Bir şeye sırf alıştın diye onu seviyor olman gerekmez. Mesela sen de bana alışıksın.”

Filmin belki de en çarpıcı sahnelerinden biridir bu: Kevin istenmeyen bir çocuk olduğunun farkında ve bunu söylemekten çekinmiyor artık. Annesi ona ihtiyacı olan sevgiyi vermemiş, sadece zamanla ona alışmış ve şimdi de Kevin’ın kardeşi için aynı şeyi yapmasını talep ediyor.

Kardeş kıskançlığı durumunda ebeveynlerin bu krizi ustalıkla çözmesi gerekmektedir çünkü bu sürecin tahmin edilemeyen yıkıcı etkileri olabilir. Kevin içinse bu sadece basit bir kardeş kıskançlığı durumu değil çünkü daha önce annesi ona ilgi göstermemiş olsa dahi bunu paylaşacak biri yoktu hayatında ancak şimdi kendisine verilmeyen bir şeyi başkasının ne kadar kolaylıkla alabildiğini görecektir. Bundan doğan narsistik yaralanmaları bastırmak için öfke ve nefret duygularını ise ister istemez kardeşine yönlendirecektir.

Eva beklenmedik bir şekilde Celie’ye karşı ilgili ve sevecendir. Bu, ikinci kez anne olmanın getirdiği bir tecrübeden mi kaynaklıdır yoksa Kevin’a karşı da aynı ilgiyi göstermesine rağmen böylesine zorlu bir anne-oğul ilişkisine sahip olmalarının sebebi Kevin’ın kişiliği midir? Bu sorunun yanıtını vermek zor. Ancak Celie’ye olan ilgisini ve sevgisini Kevin tatmadan büyümüş olduğundan, bu haset ileride annesinin itinayla koruduğu lavabo açıcısını meydanda bırakarak kız kardeşinin gözünü çıkarmasıyla, evcil hayvanını ondan almasıyla kendine yer edinecektir.

Eva, Kevin’ın saldırgan davranışın farkındadır ama Franklin pasif bir baba tutumu sergilemektedir. Ebeveyn ilişkisinde baba figürü otorite ve dış dünyanın temsilidir. Literatürde “Belirsiz Kayıp Baba” denilen durum Franklin karakterinde can bulmuştur, baba çok pasif bir karakter olarak işlenmiş ve çocuklarıyla oyun oynamak dışında pek de bir şey yaptığı görülmemiştir. Dış dünyanın tehditlerine karşı çocuğu korumak babanın görevidir ve Franklin bu sorumluluğun farkında olmadığı gibi Kevin’ı mutlu ettiğini düşünerek onunla beraber hedef tahtasında atış talimi yapmış, şiddet içerikli oyunlar oynamıştır. Kevin’ın yasal suçunun temelini attığının farkında değildir. Öte yandan Kevin’ın özellikle annesine olan öfkesini yansıttığı sahne, oyuncak ok ile annesini vurması, finalde aslında gerçekten canını acıtmak istediği kişinin annesi olduğunu gözler önüne sermektedir. Franklin, Kevin’ın bütün bunlardan haz almasının dönüşeceği yıkımı kestiremediği gibi, işler içinden çıkılmaz bir hal almaya başladığında suçu Eva’ya yıkarak kolay yolu seçmekte, çareyi boşanmakta bulmaktadır. Bütün bunlara epey yakından tanık olan Kevin, 16.yaş günü gelirken onlara görsel bir şölen sunacaktır.

Büyüme sürecinde bakım verenin ilgisizliği dolayısıyla temel ihtiyaçlarını karşılayamamış, bazı dönemlere takılı kalmış olan Kevin; kendi başına olduğunun farkına vardığı andan itibaren kimseye ihtiyaç duymayacak şekilde bir karakter geliştirmiştir. Eva tam olarak kendinden emin olamadığı için ceza, ödül, övme gibi yolları kullanamamış; dolayısıyla çocukta, ailesine kanıtlaması için suçluluk hissi ve vicdan gibi duygular tam olarak oluşmamıştır. Kevin neredeyse hiçbir davranışında annesinden övgü alma beklentisine girmemiş ya da girmemiş gibi gözükmüştür. Ebeveynlerinin ondan istediklerini zaten yapabiliyor olmasına rağmen onlar talep ettiklerinde bu isteklerini gerçekleştirmemiş ve hayatını kendi kontrolünde yaşamayı tercih eden bir kişiliğe bürünmüştür. Örneğin Eva’nın sayı saymayı öğretme denemelerine karşı çıkmış ve en sonunda 50’ye kadar sayarak annesine artık onu rahat bırakmasını söylemiştir. Filmdeki bu gibi birçok ipucu Kevin’ın nasıl bir sosyopata dönüştüğünü izlememize olanak sağlamakta ve kaçınılmaz sona bizi yaklaştırmaktadır. Kevin toplu bir katliam gerçekleştirmiş, okuldaki arkadaşlarını öldürmüş ve bundan hiçbir şekilde pişmanlık duymamıştır. Hatta bir sanat eseri sunuyormuş gibi var olmayan seyircilerini selamlayarak okuldan çıkmış ve polisin kırmızı mavi alkışları eşliğinde teslim olmuştur.

Kevin babasının aldığı ok ve yayla, internetten sipariş ettiği bisiklet kilitlerini de kullanarak şovunu gerçekleştirir. Eva, bu kilitler konusunda şüpheci yaklaşmıştır ama babası yine hiçbir şeyin farkında değildir. İşte böyle babasının kendisine hediyesi olan silahı kullanarak hem arkadaşlarını hem de babası ve kız kardeşini vurur. Peki neden? Yalnız kalma korkusu ya da ödipal kompleksten kaynaklanan bir güdüyle bu katliamı gerçekleştirmiş olabileceğini düşünüyorum. Her ne kadar annesiyle sürekli bir çatışma halinde olsa da bazı sahneler ödipe işaret ediyor. Kevin’ın hasta olduğu dönemde yarı bilinçli bir halde olduğundan olsa gerek, annesine karşı gardını indirdiğini görüyoruz ve ikilinin belki de tek uyum içinde olduğu sahnesi bu. Eva, Kevin’a kitap okurken babası odaya giriyor ve Kevin gelmesini istemediğinden, annesiyle baş başa vakit geçirebilmek için onu kovuyor. Bir diğer ödipe işaret eden sahne ise inatla tuvalet eğitimini reddeden Kevin, Eva ve Franklin’in birlikte olduğu sahnede ikilinin odasında beliriyor ve tuvaletini yaptığını söylüyor. Bilinçdışında hala annesini paylaşamama duygusundan muzdarip. Annesiyle ne kadar sorunlu bir ilişkiye sahip olsa da Eva, Kevin’ın ilk aşkı. Ve belki de bu yüzden küçüklüğünde annesinin camına ok atıp onu hedef haline getirdiğini söylemesine rağmen gerçek hayatta hedef aldıkları annesinin sevgisini paylaşan kişiler. Aslında yaptığı her şeyi annesinin ilgisini biraz olsun çekebilmek için yapıyor sanki. Hapisteyken annesine bahsettiği, televizyondaki insanlardan biri oluyor bir bakıma.

Kevin’ın katliamı, Robin Hood karakteriyle özdeşiminin bir sonucu olarak görülebilir mi? Çünkü filmde ara ara Kevin’ı Robin Hood kostümüyle izliyoruz. Robin Hood ise ihtiyacı olana zenginden çalıp veriyor. Filmde de bir bakıma kendinin Robin Hood’u olarak annesinden sevgi gören çocuklardan o sevgiyi alıp onları yoksun bırakırken kendini doyuruyor.

Oğlunun katliamı sebebiyle yaftalanan yine Eva oluyor. Bu da bir bakıma toplumsal rollere atıf yapmaktadır. Çünkü Eva bir anne, annelikse kutsal bir şey. Eva bunu beceremediği için şimdi yaptıklarının cezasını çekmek zorunda. Zaten yaftalayan kesimin genellikle kadınlardan oluştuğunu görüyoruz. Kadının kadına düşmanlığı mevzubahis yine. Eva da bu durumu kabulleniyor, çevreden gelen tepkiler ve hakaretler karşısında kayıtsız kalıyor. Bir bakıma Eva, ilgisizliğinin sonuçlarını ancak idrak edebilmiştir ve bu yüzden kendini suçlamaktadır. Evi ve arabası, çevre sakinlerince kırmızıya boyandığı halde bir tepki göstermeyişi, markette yumurtalarını kıran kadın hakkında hiçbir şey yapmaması, yumurtaları kırık olarak satın alması, iş görüşmesinden çıktığında kendisine tokat atan kadına hiçbir şey demeyip polisi arayabileceğini söyleyen adama kendi hatasının olduğunu söylemesi buna işaret.

Eva yeni bir hayat kurmak istiyor ve işe geçmişteki bazı şeyleri kabullenerek başlaması gerektiğinin farkında. Kabullenmemekten başka da çaresi de yok zaten. Kevin’a yeterli ilgi ve sevgiyi veremediğinin farkına biraz geç varmış olsa da katliam yapmasının sebebini anlayabilmiş değil. Kevin ise iki senedir hapishanede ve düşünmek için iyi bir zaman bu. Son sahnede de bu sorunun yanıtı veriliyor:

“Nedenini bildiğimi sanırdım. Şimdi emin değilim.”

Annesine bu ilgi açlığını daha nasıl kanıtlayabilirdi ki…

Ergenlik döneminin de etkisiyle bütün bu faktörler bir çığ topuna dönüşmüştür. Artık Eva’nın Kevin’dan başka kimsesi yoktur ve tüm sevginin odağı Kevin’dadır. Ancak bazı geç kalınmış şeylerin telafisi olmuyor. Başlangıçta Eva’nın suya daldırdığı yüzü Kevin’ın suretine bürünüyordu, bu aslında özdeşimlerinin bir sembolüydü. Eva’nın Kevin’a son sarılışı ise küçüklükten beri sevilmediğini düşünen Kevin’ın, annesiyle birbirlerini kabullendiklerinin gerçek bir göstergesi oldu. Birbirleriyle tamamlandılar.

Filmin aslında konuşulması gereken tek karakteri Kevin değil. Film, Kevin karakteriyle ilgisiz ve sevgisiz büyüyen bir çocuğun gelişimindeki eksikliklere ışık tutarak neye evrileceğini gösterirken Eva karakteri ile de toplumsal cinsiyet rollerine atıfta bulunuyor. Ayrıca anneliğin içgüdüsel bir şey olmadığına, toplumsal olarak inşa edilen ve ataerkil toplum yapısının dayattığı ve yeniden ürettiği bir olgu olduğuna değinerek cesur bir yaklaşım sergiliyor. Bu filmde suçlu olarak damgalayabileceğimiz biri yok. Bu film bize farklı koşullar altında gelişen dinamiklerin hayatımızı nasıl etkileyebileceğine dair bir bakış açısı sunuyor. Oldukça bol malzemeli, doyurucu olan Kevin Hakkında Konuşmalıyız; toplumsal roller ve psikolojik faktörler ekseninde izlenildiğinde pek çok mesaj veren, kavramları tepetaklak ederek yeniden sorgulamaya sevk eden güzel bir yapıt.