Öz şefkat, olumsuz deneyimlerin yaşandığı bir anda, zihni sert eleştirilere maruz bırakmak yerine öncelikle olanları kabul etme ve kişiyi kendi şiddetinden koruma yeteneğidir (Atay, 2021). Öz şefkat, Neff (2003a) tarafından kişinin kendine karşı sağlıklı bir alternatif tutumu olarak kavramsallaştırılmıştır. Doğu felsefesinden gelen Budist bir kavram olan öz şefkatin temelinde nezaket, farkındalık, ortak insanlık hali elementleri yer alır. Bu yaklaşım, evrendeki herkesin birbirine bağlı olduğunu, zaafları ve kusurlarıyla varlık gösterdiğini dolayısıyla herkesin nezakete ihtiyacı olduğunu vurgular. Ayrıca kusurlara ve zayıflıklara yargılayıcı bir tavırla yaklaşmanın hayattaki zorluklara karşı dayanıklılığı azaltacağını savunur. Bu yazı son yıllarda psikoloji literatüründe güncel olarak başvurulan, çok fazla ve sıklıkla yanlış kullanılan bu kavramın ne olmadığını vurgulamak için yazılmıştır.
Neff (2003a) öz şefkatin, kendine acıma, kendini şımartma, bencillik ve özsaygı ile karıştırılmaması gerektiğini özellikle açıklamıştır. Kişi kendine acıdığında kendi sorunlarına kapılır ve başkalarının da benzer sorunları olduğunu unutur. Başkalarıyla olan bağlantılarını görmezden gelerek bunun yerine dünyada acı çekenlerin sadece kendileri olduklarını düşünebilirler ve bir bütünün parçası olduklarını unuturlar. Kendilerini herkesten uzak tutarak başkalarının hayatının kusursuz olduğuna inanırlar. Kendine acıyan insanlar, sırtlarında ağır bir duygusal yük varmış gibi davranıp bu duygusal yükün haksızlık olduğunu düşünebilirler. Sonuç olarak duygularını olduğu gibi değil, abartarak yaşadıkları için kendilerine zarar verirler. Öte yandan öz şefkatli bir yaklaşım, kişinin bu tecrit ve kopukluk duyguları olmadan kendisiyle ve başkasıyla ilgili deneyimlerini daha büyük bir perspektiften görmesini sağlar ve duygular bir yük haline gelmeden bunları yaşamayı önerir. Öz şefkatli bir anlayışı benimseyen biri şunu söyleyebilir: “Evet, şu an yaşadıklarım çok zor ama bazen insanoğlunun mücadele etmesi normal ve doğal. Yalnız değilim…”
İnsanların kendilerine karşı daha şefkatli olmamalarının bir numaralı nedeni kendilerine karşı çok yumuşak olmaktan korkmaları ve kendi iç yargıçlarının onları hizada ve yolda tutamayacağından endişelenmeleridir. Başka bir deyişle, öz şefkat ile kendini şımartmayı, bencilliği karıştırmaktadırlar. Vurdumduymaz insanlar zorluklarla başa çıkmak için kendilerine bazı ödüller ve zevkler (bir kutu çikolata ve birkaç kâse dondurma gibi) verme eğilimindedir. Bu, gerçeklerle yüzleşmek için bir erteleme yöntemidir. Sorunlara karşı bilişsel ve duygusal temelli bir çözüm değildir. Buna karşılık, şefkatin özündeki özen, büyüme ve değişim için güçlü bir motive edici güç sağlarken, kendini kınama korkusu olmadan kendini açıkça görmek için gereken güveni sağlar.
Öz şefkatle karıştırılmaması gereken bir diğer kavram da özsaygıdır. Öz saygı, daha çok kendimize ne kadar değer verdiğimiz ve saygı duyduğumuzla ilgili bir değerlendirmedir ve diğerlerinden daha iyi hissetmeyi gerektirir. Dolayısıyla öz şefkatten farklı olarak koşullara bağlıdır ve bu koşullara dayalı değerlendirmeler içerir. Ayrıca bu değerlendirmelere ve dış etkenlere bağlı olarak artabilir veya azalabilir. Öz şefkat, öz saygıdan farklı olarak içimizde var olan bir güçtür. Kendimize ve hatalarımıza koşulsuz yaklaşmamızı sağlar. Öz şefkat aynı zamanda daha fazla açıklığa da izin verir, çünkü kişisel başarısızlıklar nezaketle kabul edilebilir ve gizlenmeleri gerekmez. Dahası, öz şefkat dış koşullara bağlı değildir, her zaman mevcuttur- özellikle yüz üstü düştüğünüzde! Araştırmalar, özsaygı ile karşılaştırıldığında, öz şefkatin daha fazla duygusal esneklik, daha doğru benlik kavramları, daha fazla sevecen ilişki davranışı ve daha az narsisizm ve tepkisel öfke ile ilişkili olduğunu göstermektedir (Neff ve Germer, 2018).
Öz şefkat hakkında duyulan şüpheleri gidermenin yolu neyi anlattığını, neyi işaret ettiğini iyi kavramaktan geçiyor, öz şefkatin güncel olarak ele alındığı bu dönemde doğru anlaşılması dileğiyle…