Kekemelik:
Kekeme bireyler her zaman kekelemez. Kekeme bir kişi fısıldarken, şarkı söylerken, bebeklerle konuşurken, hayvanlarla konuşurken, başka birisinin konuşmasını taklit ederken ve her zamankinden farklı bir dil konuşurken akıcı bir şekilde konuşabilir. Bu durum bize bazı durumlarda kekemeliğin organik nedenlerden değil de kaygı sonucu ortaya çıkabildiğini göstermektedir. Çünkü söz edilen durumlarda kaygı oluşmamakta ve kişi rahat konuşabilmektedir. Bu nedenle kekemelikte konuşma terapisinin yanı sıra kaygı mutlaka çalışılmalıdır.
Glossofobi ( konuşma kaygısı)
İnsanların karşısında konuşmaya yönelik aşırı kaygı duyma durumudur. Bu kişiler sözlü iletişim kurmadan önce yoğun bir kaygı duyarlar . ( panik , terleme, stres, kalp çarpıntısı, vb.) İnsanlarla konuşmak bu kişiler için büyük problem olabilir ve yeni insanlara kendilerini tanıtırken yoğun kaygı yaşarlar. Konuşma ve kendini tanıtma gibi durumlardan kaçınırlar ve bu kaçınma onlara yoğun bir kaygı olarak geri döner.
Hangi Davranış ve tutumlar zarar verebilir?
Endişeli ve kaygılı bakmak,
Sabırsız ve öfkeli görünmek,
Akıcı olmayan konuşma biçiminden ötürü cezalandırma tehditinde bulunmak,
Onun yerine cevap vermek ve takıldığı yerde tamamlamak,
Öneriler
Kabul edilen, sevilen ve ilgi gören bir çocukluk dönemi geçirmek olumlu benlik açısından çok önemlidir. Erken çocukluk döneminde anne ve babanın sağladığı sözel çevre ve çocuğa yapılan yüklemeler benlik gelişimde etkilidir. Kekeme olan bireylerin benlik kavramlarının kekeme olmayan bireylerden farklı olup olmadığını anlamak amacıyla yapılan bir araştırmada kekeme bireylerin anlamlı bir şekilde daha az özgür oldukları, eksik duygusal kontrol geliştirdikleri, kendilerini kabullenmelerinin daha az, redlerin daha az olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kekeme kişi benlik gücünü kazanmayı başarırsa ve sosyal kabul yaşarsa (önce anne baba tarafından) daha az kekeleme eğilimdedir. Çocuk iletişim ortamında baskılar, cezalar ve eleştiriler ile örülü bir duvarla karşılaşırsa daha fazla kekeler., böylece kendisini kısır bir döngünün ortasında bulur. Bu temel etken akılda tutulmalı ve sınırlara dikkat edilerek çocuğa rahat ve kabul dolu bir ortam sunulmalıdır.