Sanki yaşamımızın kirasını veriyor gibi… Kaybettiğimiz şeylerin yokluğuyla beraber yeni bir hayatımız başlıyor. O bildiğimiz tanıdığımız hayatın yerine bir şeyleri geride bıraktığımız, ayrıldığımız, koptuğumuz ve kaybettiğimiz şeylerin boşluğuyla bambaşka bir sürecin içine giriyoruz. O bambaşka yaşantımıza adapte olmaya çalışırken aslında eski yaşantımıza ve eski benimize veda ediyoruz. Bu vedayla birlikte bir yas sürecine girmiş oluyoruz. İnsanın cok sevdigi birine, eski yaşantısına, mesleğine ,değer verip kaybettiği, koptuğu, ayrıldığı her neyse ona veda etmesi cok zorken onlarla beraberken yaşadığı eski beninden de ayrılması ve ona veda etmesi de cok güçtür. Fakakayıt vedalaşmayı yapmadığımız şeyler kendini varetmeye devam edebilir. Kaybettiklerimizin yasını tutmalı ve sonra onlarla içsel vedalaşmayı yapmalıyız. Belki elimize bir kalem kağıt alarak değer verip kaybettiğimiz, koptuğumuz, ayrıldığımız şey her neyse onunla vedalaşmayı yapabilir ve duygularımızı, hislerimizi, içimizi dökebiliriz. Aynı şekilde yeni yaşantımızın içine girebilmek için eski benimize veda etmeyi de gerçekleştirmeliyiz. Kaybettiklerimizin yasını tutmalıyız ki kabullenme evresine daha kolay ve sağlıklı bir şekilde ulaşabilelim. Kayıplarımızı, ayrılıklarımızı kabullenme dönemine geldiğimizde ise artık eski ben olmuyoruz. Değişmiş, dönüşmüş ve ruhsal yapısı, iç dünyası olgunlaşmış bir birey haline geliyoruz.