Kayıp ve Yas
En sıcak gündemimiz olan depremle hayatımızda ölümün varlığını acı bir şekilde yeniden fark ettik.
Bu travmatik felaketin sonucu olarak binlercemizin hayatına, kayıp ve yas kavramları girdi.
Elbette birçoğumuzun hayatında zaten çoktan oluşmuştu ve bu kayıplarımızla da iyice pekişti.
Kayıp ve yas, mutsuzluk ve üzüntünün yanında şiddetli bir keder ve çoğunlukla ıstırap halinde yaşanan oldukça zorlayıcı bir deneyimdir.
Bu deneyim, hayatımızdaki en evrensel yaşantılardan birisidir. Kayba karşı doğal ancak aşırı karmaşıklaşabilen yıpratıcı bir tepkidir.
Esasında en çarpıcı yaşam değişikliği olan kayıp sonucu böyle karmaşık ve zorlayıcı bir tepkinin oluşmaması şaşırtıcı olurdu.
Kayıp ve yas, kişiden kişiye çeşitli şekillerde tezahür edebilir. Böylece, farklı davranışlarla gözlemlenebilir.
En yoğun gözlemlenen uyku ve iştahtaki değişikliklerdir. Bu değişiklikler psikolojik olduğu kadar fiziksel olarak da ciddi sorunlara yol açmaya gebedir.
Ancak özellikle fazla kaybın olduğu bu süreçte dikkatimiz çekmemiz gereken en önemli davranışsal reaksiyon sosyal izolasyon ve geri çekilme halidir.
Kayıp ve yas ile hissettiğimiz şiddetli keder, üzüntü, öfke, suçluluk, kaygı ve ıstırap gibi duygularla, ciddi bir içe çekilme haline girişir ve bu duyguları tüketmeyerek şiddetlendiririz.
Özellikle kayıp ve yasta en önemli başa çıkma stratejilerinden olan sosyal destek ağını daraltarak çaresizliğe ve ümitsizliğe kapılırız.
Bu deneyimsel kaçınma ile daha da yalnızlaşırız ve zihnimizi çoğunlukla bu kayıplarımızla ve sonuç olarak yaşattığı duygularla meşgul ederiz.
Böylece duygularımız daha da şiddetlenir, tüm psikolojik ve hatta fizyolojik dengemiz alt üst olur.
Eğer bu izolasyondan, etkileşim ve aktifliğe dönüş yapamazsak varoluşsal krizlerimiz de artabilir.
Böylece, yaşamın standartlarını ve yarattığı acıyı reddederek ölümü, kendimize zarar vermeyi düşünebiliriz ki işte bu noktada sosyal izolasyonun ne kadar da ciddi bir mesele olduğu anlaşılıyor.
Bu nedenle bu sıkıntılı dönemde yaşadığım yas ve kayıp ile baş etmek için öncelikle sosyal etkileşimlerimizi artırmaya önem göstermeliyiz.
Biliyorum anlamsız ve işe yaramaz gibi gelebilir. Hiçbir sonuç alamayacağımızı düşünebiliriz. Hatta bunu yapacak enerjiyi kendimizde bulamayabiliriz.
Fakat sosyal izolasyonun sonuçları ortadadır ve tüm bu düşüncelerimize ve hislerimize rağmen insanlarla konuşmalıyız.
Toplumun en ağır saçmalığı olan “Güçlü olmalısın” kalıplarına göre değil, kaybımıza göre davranmalıyız.
Kayıplarımızı özlediğimizi dostlarımıza ifade etmeliyiz. Üzüntümüzü ve kederimizi paylaşmalıyız.
Ağlamalı ve hatta hayata karşı düşüncelerimizi dile getirmeliyiz.
Böylece bu karmaşık duylarını tüketerek, destek alarak baş etmiş oluruz.
Kayıp ve yas ile baş etmek, kayba karşı duyarsızlaşmak ve unutmak demek değildir.
Bu durumu kabul etmek, anılarımda çarpıcı ve kıymetli hatıralar olarak tutmak ve devam edebilmektir.
İlk cümleler benden olsun: Kayıplarım için çok üzgünüm. Onları özleyeceğim. Anılarımız aklıma geldikçe hüzünleniyor ve ağlıyorum. Onları özlemekten ve ağlamaktan dolayı zayıf hissetmiyorum. Bu anılar ve deneyimler bana ait ve onları kabul ediyorum. Onlar benim kıymetlim ve hayatıma bunlar ile birlikte devam ediyorum.
Kaynak: https://www.kamusonhaber.com.tr/kayip-ve-yas-55897h.htm