Kalp Damar Hastalıkları, tüm dünyada çok fazla insanın ölümüne ve sakat kalmasına sebep olan hastalıkların en başında gelir. İşte bu yüzden, gençlik yıllarımda, Kardiyoloji uzmanı olmak çok önemliydi benim için. Kardiyoloji, kalp damar hastalıklarının önlenmesi, teşhisi ve tedavisi ile ilgilenen bir uzmanlık alanıdır. Ancak, kardiyovasküler alandaki gelişmeler ve teknolojik ilerlemeler Kardiyoloji uzmanlığında da çok sayıda alanda yoğunlaşmayı da mecbur kılmaktadır.
En yalın haliyle tıp bilimi, hastalıkların önlenmesi, erken ve doğru teşhisi yanında, mutlak hasta hayatına fayda sağlayacak en güncel şekilde tedavi edilmesini bize öğretmektedir. Bu bakımdan, kardiyoloji uzmanlığında da girişimsel kardiyoloji, kardiyovasküler görüntüleme ve aritmi belli başlı alanlar olarak görülmektedir.
Hastalık yoktur hasta vardır prensibi bir süre sonra başka anlamlara bürünüyor bir doktorun hayatında. Meslekte belirli bir süre geçtikten sonra, her hastayı bir hayat hikayesi ile hatırlar hale gelmekten kurtulamıyoruz.
Elbette, hasta ile hekim arasındaki bilgiler sırdır ve öylece kalmalıdır. Hikâyeye konu olan olaylar ve yaşanmışlıklar zihinlerimizde her zaman yaşamaya devam ediyor. Aslında bu olaylar bizim için en güçlü motivasyon kaynağı oluyorlar. Bazen ilk kez gittiğimiz yerlerde ayakta karşılanmak veya ismimizi görünce büyük bir saygı ile beni tanıdığını, kendisine veya yakınlarına olan bir tedavi süreciyle ilgili hatırasını paylaşan insanlar görmek çok güzel bir şey.
Ben, Girişimsel Kardiyoloji, Kardiyovasküler Görüntüleme ve Kardiyak MR ile ilgileniyorum Aslında, meslek hayatımın büyük bölümü Girişimsel alanda geçmiştir. Çok genç yaşlarında girişim sel tedavi yaptığım hastalarımın, bu günlerde 3-4 çocuk sahibi olduğunu görünce anlıyorum ne kadar zamandır bu alanda çalışmakta olduğumu. Size paylaşmak istediğim kısa bir hikayem var.
Orta yaşlı bir hasta, tam tıkalı sağ koroner arter, çok kritik sol ana koroner darlığı, LAD ve Cx çıkış yerlerinde çok ciddi darlıklar nedeniyle cerrahi tedavi kararı verilmişti. Ancak, hastanın genel durumunun bozuk olması, destek tedavileri görüyor olmasına rağmen kalp yetersizliği nedeniyle tansiyonu düşük seyretmekte ve yükseltilememekteydi. Durum çok riskli olmasına rağmen hastanın da tıbben, hayatını devam ettirebilmesi için köklü bir tedaviye ihtiyacı vardı. Bu amaçla, riskli de olsa hastaya kompleks stentleme işlemi yapmaya kararı verdik. Önce, LAD ve CX damarlarının tam çıkış yerlerindeki darlıklar balon ile kısmen açılmaya çalışıldı, hemen ardından akım tamamen durdu ve stent takılması gerekiyordu. Ancak, çok kısa süreli balon şişirilmiş olmasına rağmen, hastanın o sırada kalbinde ritim düz çizmeye başladı, solunum durdu ve tansiyon sıfırlandı. Elbette hemen CPR (Kardiyovasküler Canlandırma veya İlk Yardım Müdahalaesi) yapılması gerekiyordu. Bu aşamada kritik bir karar vermek gerekiyordu. Eğer hemen CPR a başlansa, tüm steril ortam, malzemeler bozulacak ve en önemlisi de hastanın damarındaki akım geri gelmeyeceği için hastanın durumu CPR ile düzelmeyecekti. Bu nedenle, olağanüstü bir hız ile hemen sol ana koroner arterden LAD’ ye doğru uzanan bir stent ile kan akımını yeniden sağladık, CX Arter çıkış yerindeki darlığa balon yaptık ve akım oluştuktan sonra CPR yaptık. Birkaç dakika sonra ilaçların da desteği ile kalp ritmi ve kan basıncı düzeldi. Ancak hastanın bilinci kapalı idi. Hastayı entübe ettik, solunum cihazına bağladık ve ardından, Sol ana koroner-LAD-CX darlıklarına stentler kontrol edilip son hali verdikten sonra yoğun bakıma aldık. 5-6 Saat sonra kendi solunum, tansiyonu ve bilinci toparlayan hasta destek cihazlarından ayrıldı. Beş gün kadar tedavi ve izlemden sonra sağlıklı bir şekilde hastaneden taburcu edildi.
Aradan birkaç ay geçmişti. Kardiyoloji polikliniğinin her zamanki kalabalığı arasında tek başıma hasta bakarken, muayene sırası orta yaşlı ve gayet sağlıklı görünen bir hastaya gelmişti. “Hocam beni hatırlamadınız mı?” dedi. Bu çok sık duyduğumuz sorulardan birisidir. Her defasında da hatırlamayız bunu itiraf ediyorum. Hasta devamında, “bu genç insanın 3 çocuğu varmış asla bırakmamalıyız, çok acele etmeliyiz…” şeklindeki konuşmalarınızı asla unutmuyorum hocam dedi. Benden umudunuzu kesmediğiniz için Allah sizden razı olsun, hayatımı kurtardığınız için çok teşekkür ederim dedi. Elbette maskeli, kalabalık bir ortam ve her gün yaşadığımız onca olayın ardından, unutulup giden bir olay olmuştu. Ama, hastanın anjiyo filmini seyredince hemen o olayı gördüm ve hatırladım. Elbette insanız ve duygulanmamak elde değildi.
Yapılan muayene ve eko filmlerinde sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %50 idi, yani kalp yetersizliği düzelmişti. Tedavinin ne kadar etkili olduğunu gördük ve hasta hala hiçbir şey yaşamamış gibi normal hayatına devam ediyor.
Sonuç olarak, muayene ettiğim her hasta, mesleğime daha fazla tutunmama vesile olan birer başarı ve motivasyon hikayesi olmaya devam ediyor.