Kanser çoğunlukla tüm aileyi etkilediği için bir aile hastalığı olarak tanımlanır. Bu, özellikle küçük veya ergen çocuklu aileler için doğrudur. Uzun sürecek, sürekli tedavi ve izlem gerektiren, seyri kötü olabilecek bir hastalığın kabulü çocuk ve aile için zordur.Anne - babanın tepkisi bu krize nasıl karşı koyacakları konusunda güçlü bir etkendir. Özellikle kanser deneyiminin başlangıcında hastalık ağır bir yük gibi hissedilse de hasta çocuğun ve aile bireylerinin kronik bir hastalığın getirdiği sorunlarla başarılı bir şekilde nasıl başedileceğini öğrenmesi mümkündür.Tanı evresi, hastalığı tanıma ve kabullenmenin ilk aşamasıdır.Tedaviyi ve hastalığın seyrini önemli ölçüde etkileyecek olması nedeniyle önemli bir süreçtir. Hastalığın tanısını koyan ve tedavisini üstlenen sağlık ekibinin, tedavide medikal sorunları iyileştirmesi kadar, hastanın ruhsal gereksinimlerini bilmesi ve doğru yönde karşılaması, hastayla ve ailesiyle destekleyici bir etkileşim içinde olması uyum açısından çok önemlidir.
Tanının konulmasından sonra ortaya çıkan en önemli sorun hasta çocuğa ne söyleneceği ve ona nasıl davranılacağıdır. Çocuğa tanının söylenip söylenmemesi oldukça tartışmalı bir konudur. Fakat çalışmalar, ebeveynler ve sağlık çalışanlarının onları korumak istemesine rağmen, çocukların çoğunun ne kadar ciddi bir hastalığının olduğunu bildiğini göstermektedir.Eğer hiç kimse hastalığı hakkında ona uygun bir açıklamada bulunmazsa, yaşadığı hastalık belirtilerini, kendi hayalleri ve korkularıyla anlamaya çalışır, hastalığının yanlış yaptığı bir şey için verilmiş bir ceza olduğuna inanır. Gereksiz kaygı ve korku hissedebilir. Gerçeği bilmek çocuğun tedaviye uyumunu arttırır.Aile çocuğa hastalığı kendi söylemek isteyebilir, ya da çocuğun doktorundan veya psikologdan yardım isteyebilir.
Açıklamayı yapan kişi kim olursa olsun çocuğa destek olması, cesaretlendirmesi ve sevgiyle yaklaşması gerekir. Bir çocuğa kanser olduğunu söylemenin “doğru zamanı” yoktur. Teşhisten çok kısa bir süre sonra, sıcak ve destekleyici, sakin bir ortamda söylemek en iyisi olabilir. Kural olarak “yumuşak, açık ve dürüst” bir yaklaşım en iyisidir.Çocukların hastalık konusundaki endişe ve korkuları, bilgi edinme gereksinimleri, ölüme ilişkin düşünce ve fantezileri, yaşlarına, zihinsel ve ruhsal olgunlaşma düzeylerine, geçmişteki hastalık ve hastaneye yatış deneyimlerine, hastalığa bağlı şekil bozuklukları olup olmamasına göre değişiklikler gösterir. Çocuklar çoğunlukla ne hissettiklerini bize davranışlarıyla anlatırlar. Çocuğun genel davranışındaki herhangi bir değişiklik onların bize ihtiyaç duyduğunu gösteren ipucu olabilir.
0 - 3 yaş arası; bu kadar küçük çocuklar kanser gibi ciddi bir hastalığı anlayamaz, daha çok kendilerine ne olduğu ile ilgilenirler.Tıbbi prosedürler ve testlerden korkarlar. Hastaneye yatışta anne babadan ayrılıp, tanımadıkları insanlarla birlikte canlarını yakan bir ortamda olmak çocuklarda korku yaratır.En belirgin tepki regresyondur. Bu yaş çocuklarının anneleriyle birlikte kalması ve aileye uygun danışmanlık ve eğitimle bakıma katılmalarına olanak verilmesi, ileride çıkabilecek ruhsal sorunları önleme açısından çok önemli ve gereklidir.
3 - 7 yaş arası; çocuklar hastalığı daha iyi anlayabilir. Regresyon,somatik belirtiler bu grupta da görülebilir. Saldırgan davranış biçimleri sergileyebilirler. Bu yaştaki bir çocuğun hastalığına neden olabilecek birşey yapmadığına, hastalığın yanlış yaptığı birşey için verilen bir ceza olmadığına inanması gerekir. Medikal prosedürlerin dürüst ve gerçekci bir biçimde onun anlayabileceği sözcüklerle açıklanması, kanserin bildik fikirlerle bağdaştıran hikayelerle anlatılması ve oyun aracılığıyla duygularını ifade etmesine olanak tanınması rahatlatıcıdır.
7 - 12 yaş arası; hastalığı anlar ve tedavinin gerekliliğini bilirler. Hastalıkları ve hastalığın geleceği ile ilgili korku ve kaygıları vardır. Psikosomatik yakınmalar, gece kabusları, ölüm korkuları vardır. Hastalık ve hastaneye yatma nedeni ile okula devam edememe de önemli bir kaygı nedenidir. Hastalık ve tedavinin yan etkilerine bağlı görünümlerindeki değişiklikler ve işlev kaybı nedeniyle kendilerini akranlarından farklı görüp reddedilebileceklerini düşünebilirler. Bu yaş çocuklarına kanserin anlatılması daha detaylı olabilir. Hastalık ve ölümle ilgili kaygı, korku ve fantezilerini konuşmak, kendine özgü simgesel dışavurum yollarıyla hastalığına ilişkin duygularını aktarmasına fırsat tanımak uygun bir yaklaşım olacaktır.
12 yaş ve yukarısı; hastalık beraberinde beden imgesinde düşüş, ruhsal ve akademik sorunları getirir. Çocuklar artık olaylar arasındaki karmaşık ilişkileri anlarlar ve deneyim sahibi olmadıkları şeyler hakkında düşünebilir ve duyguları hakkında konuşabilirler. Tedavi süreci ve prognoza ilişkin bilgiye gereksinim duyarlar.Çocuk kendini gerçekten ekibin bir üyesi gibi hissederse daha çok işbirliği yapacak ve tedavisini kabul edecektir. Ne olacağını bilmesini ve bakımı konusunda basit, güvenli karar vermesini sağlayarak ona yardımcı olunabilinir.
(Dockerty J. ve ark., Impact of childhood cancer on the mental health of parents, Medical and Pediatric Oncology 2000; 35; 475-483,Durbin M., From both sides now: a parent-physician's view of parentdoctor relationships during pediatric cancer treatment, Pediatrics 1997;263-267. ,National Cancer Institute, Talking with your child about cancer, U.S.Department of Health and Human Services Publication 1990.)