İşte Bu Doktor İndir

Kalp Krizi Nedir? Kalp Krizi Nasıl Gelişir?

Miyokard infarktüsü olarak da bilinen kalp krizi kalp damarlarında çeşitli nedenlerle hassas plaklar oluşması ve bu plakların stres, heyecan, korku, sinirlenme ve soğuk hava durumlarında çatlayarak içerisindeki pıhtı, yağ, kolesterol ve kalsiyumdan zengin kireç parçacıklarının kalbi besleyen damarları aniden tıkamasına bağlı gelişen ve hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Kalp krizi esnasında damarlarda ani tıkanıklık olup kalp dokusuna yeterli miktarda kan, oksijen ve besin maddeleri iletilememekte ve kalp dokusu ölmektedir. Bu da kalp yetmezliği, kalp ritim bozukluğu ve ani ölüme yol açabilmektedir.

 

Kalp Krizinin Sebepleri Nelerdir?

Kalp krizinin değiştirilebilir risk faktörleri hipertansiyon, kolesterol yüksekliği (hiperlipidemi), damar sertliği (ateroskleroz), aile öyküsü, sigara, şeker hastalığı (Diyabet), obezite, sedanter yaşam ve kötü beslenme iken ileri yaş, aile öyküsü ve erkek cinsiyet ise değiştirilemeyen risk faktörleridir.

 

Kalp Krizinin Başlıca Belirtileri Nelerdir?

 

Göğüs Ağrısı

Göğüs ağrısı kalp krizinin en sık belirtilerinden biridir. Yeri, şiddeti, yayılımı ve arttıran ve azaltan faktörler göğüs ağrısı değerlendirilmesinde çok önemlidir. Genellikle göğüs ortasında, baskı veya sıkışma tarzında, en az 20 dakika süren şiddetli ağrılar kalp krizinin en tipik bulgusudur. Ağrı göğüste başlayıp kollara, sırta, çeneye ve boyuna yayılabilmektedir. Göğüs ağrısı yürümek, merdiven çıkmak, heyecan, korku, sinirlenme gibi durumlarda artarken istirahat ile azalmaktadır.

 

Nefes darlığı

Nefes darlığı kalp krizi dahil birçok hastalıkta oluşabileceğinden başlangıcı ve özellikleri iyi sorgulanmalıdır. Eforla veya minimal hareketlerle artıp dinlenmekle azalan ya da kaybolan nefes darlığı kalp krizine yol açabilen kalp damar tıkanıklığı açısından önemlidir.

 

Kalp Krizinin Diğer Belirtileri Nelerdir?

Mide ağrısı, bayılma ve fenalık hissi, sırt ağrısı, ani soğuk ter basmaları, bulantı-kusma, halsizlik ve yorgunluk kalp krizinin diğer belirtileridir. Ayrıca, hastaların yaklaşık %20 kadarında (şeker hastalığı olan, ameliyat geçirmiş, ileri yaşlı hastalar) şikayet ve bulgu olmadan da kalp krizi görülebilir.

 

Kalp Krizi Tanısı Nasıl Konulur?

Kalp krizi tanısı acilen hekim tarafından konulup tedavisinin bir an önce başlanması gerekir. Erken yapılan doğru tedavi girişimi hayati risklerin azaltılması yanında kalp kasının hasar görmeden kurtulabilmesini sağlayabilmektedir. Kalp krizi tanısı hastanın şikayetlerine ek olarak 112 acil servis ambulansı ya da hastane acil servisinde çekilen 12-derivasyonlu elektrokardiyografi (EKG) ile konulabilmektedir. Ancak bazı durumlarda kesin tanı konulması için kanda kalp kası hasarına bağlı yükselen kalp enzimleri (Troponin) ölçümü gerekebilmektedir. Bunların yanında kalp ultrasonu (Ekokardiyografi) ve kalp anjiyografisi kalp krizi tanısı konulmasında önemli tanı yöntemleridir.

 

Kalp Krizi Tedavis Acil midir? Ne zaman Tedaviye Başlanmalıdır?

Kalp krizi tedavisi iki nedenden dolayı acildir. Birincisi; yaşam kaybı başta olmak üzere ritim bozukluğu, kalp yetmezliği ve inme (felç) gibi olumsuz olayların önlenmesi, ikincisi ise kalp kasının damarlar aracılığıyla kan, oksijen ve besin maddelerini yetersiz almasına bağlı zarar görmesini engellemektir. Kalp krizinin ilk 60 dakikası içerisinde damar açıcı tedavilerin uygulanması bu olumsuz olayları büyük ölçüde engellenmektedir. Sürenin uzaması halinde kalp kasında geri dönüşümsüz hasar oluşur ve uzun dönemde kalp yetmezliği, inme, ve ritim bozuklukları gelişebilmektedir.

 

Kalp Krizinde Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Kalp krizi tanısı konulduktan sonra hemen tedaviye başlanmalıdır. Kanın pıhtılaşmasını önleyen ilaçlar (aspirin), oksijen tedavisi, kan akımını iyileştiren nitratlar, pıhtı eritici ilaçlar (trombolitik), perkütan girişimsel yöntemler (balon ve/veya stent), kan basıncını ve ritmini kontrol eden ilaçlar (ACE inhibitörleri, beta-blokerler), kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler) ve kan sulandırıcılar (prasugrel, tikagrelor, klopidogrel) güncel kalp krizi tedavisinde kullanılan yöntemlerdir. Bazı durumlarda (yaygın damar tıkanıklığı, balon veya stent ile açılamayan kalp damarları) koroner arter bypass grefti operasyonu da yapılabilmektedir.

 

Kalp Krizinde Pıhtı Eritici İlaç Nedir? Ne Zaman Verilmeli? Faydaları Nelerdir?

Trombolitik adı verilen pıhtı eritici ilaçlar kalp krizine yol açan damarlardaki pıhtıyı eriterek kan akımının kesintisiz sağlanmasına yardımcı olur. Pıhtı eritici ilaçların en büyük faydası krizin ilk 6 saati içerisinde uygulandığında görülmekte olmasına rağmen kriz tanısı konar konmaz uygulanmalıdır. Ancak bu ilaçların kanama yan etkileri olabileceğinden günümüzde kalp krizi vakalarında perkütan girişimsel yöntemler daha sık uygulanmaktadır.

 

 

 

Kalp Krizinde Perkütan Girişimsel Yöntemler Nelerdir? Ne Zaman Uygulanmalı? Faydaları Nelerdir?

Kalp damarlarına yönelik perkütan girişimsel yöntemler, aniden tamamen tıkanmış veya ciddi derecede daralmış olan damarları açmayı sağlayan ve cerrahi olmayan bir yöntemdir. Kasık, el bileği veya kol atardamarından girilerek kateter adı verilen ince, plastik tüp ve uygun kılavuz tel aracılığıyla darlık bölgesinde balon şişirilir ve böylece damardaki yağ parçacıkları ve kireçten oluşan plak ve pıhtı duvara yapıştırılmak suretiyle damarlar açılır. Ayrıca, darlık bölgesine “stent” adı verilen ve çıplak veya yüzeyi ilaç ile kaplanmış tel kafes yapıları yerleştirilerek damar açıklığı yıllar boyu sağlanmış olur.

 

Kalp Krizi Tedavisi Sonrası Yaşam Tarzı Değişiklikleri Neler Olmalıdır?

Kalp krizinin hızlı ve etkin tedavisi sonrası krize neden olabilecek risk faktörlerinin kontrolü gelecekte oluşabilecek hayati risklerin ve olayların önlenmesi için çok önemlidir. Sigaranın bırakılması, düzenli egzersiz (yürüyüş, bisiklet, yüzme), sağlıklı beslenme, ideal kilo kontrolü, kan yağları (kolesterol) ve şekerin kontrolü ve stresten uzak durma kalp krizi tedavisi sonrası en önemli yaşam tarzı değişiklikleridir.

 

Kalp Krizi Tedavisi Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?

Kalp krizi tedavisi sonrası yaşam tarzı değişikliği yanında düzenli ve doğru ilaç kullanımı, rehabilitasyon, ve diyet ve egzersiz danışmanlığı krizin tekrarlamaması açısından büyük önem taşımaktadır. Hastanın hekimiyle düzenli aralıklarla iletişim kurması ve tedavi sürecinde sorumluluğu paylaşması gerekmektedir. Hekim tarafından verilen tedaviye uyum sağlanması ve ilaçların aksatılmaması hastaların uzun dönem sağ kalım ve yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyebilmektedir.