İşte Bu Doktor İndir
Dışarıdan bakıldığı zaman kadın olmak bazı bireylere göre kolay gelir. Bazen “Ne var ki kadın olmakta?” bile denir. Kadının toplumda kalıplaşmış tanımı; evini çekip çevirsin, eşine baksın, çocuklarına baksındır. Peki kadın tüm bunlara baksın da kadın kendine ne zaman bakacak? Kadınlar olarak her zaman karşı cinsin baskısına daha çok maruz kalıyoruz. Günümüzde;  onu giyme, bununla görüşme, bu sözü söyleme, oraya gitme cümleleri bir kadının sıkça karşılaştığı cümleler haline geldi. Çünkü toplum dayatması sebebiyle hep “erkektir yapar kadındır ayıp” klişesi herkesin beyninde büyük boyutta yer edindi. Bunları feminist olduğumdan ya da karşı cinse karşı düşmanlığım olduğundan yazmıyorum fakat artık normalleştirmeye çalışılan kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyorum. Erkeklere neden “kız gibi ağlama” denir hiç düşündünüz mü? Ya da kadınlar ağır bir iş yaptığında neden “erkek gibisin” denir? Bu cümlelere o kadar alıştırılmışız ki hepsi normalmiş gibi dilimize pelesenk olmuş. Aslına baktığımız zaman ağlamak ortak bir duygu çıkarımıdır ve cinsiyete göre oluşan bir özellik değildir. Hepimiz yer yer fiziksel veya ruhsal acı hissettiğimizde ağlarız. Ağır eşyaları kaldırmak, tarla işleri ile uğraşmak da kadın-erkek demeden kas gücüne, yaşam şartlarına bağlı durumlardır. Kadın olmak zordur. Hele ki kadın cinayetlerinin fazla olduğu, canınızın hiçe sayıldığı, sizin sadece meta olarak görüldüğünüz, fikirlerinizin eşiniz ya da toplum için bir öneminin olmadığı yerde kadın olmak bir nevi olamamaktır. İnsanlık dediğimiz olgu bu değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır.  “Sana ruh üflendiğinde bir annenin karnındasın, ağladığında bir kadının kucağındasın, aşık olduğunda bir kadının kalbindesin. Ona güzel davran.”  demiş Osho.  Bu sözden de çıkarım yaparsak hayatımızın her alanında kadınların yeri ve önemi bu kadar büyükken kadın cinayetlerinin önüne geçilemeyişi çeşitli soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Her gün onlarca kadın ölüyor. İki gün haber manşetleri, kanal alt yazıları peki ya gerisi? O kadının çocukları, ailesi onlara ne oluyor sizce? Adam kravat taktı indirime gidelim, kadın da etek varmış indirime gidelim başka bir sebepten indirime gidelim derken bir bakıyoruz ki failler cezasız kalmış ve başka hayatları söndürmeye başlamış. İnsan hayatının bu kadar ucuzlaştırılması kimse tarafından kabul edilmemeli. Çünkü aynı olgu bir erkek cinayetinde daha farklı oluyor. Daha uzun vadeli cezalar uygulanıyor. Demek ki keramet kadının kravat takmamasında, erkeğin etek giymemesinde gizli. Ama ne yazık ki bütün bunlara rağmen kadınların sesleri asla duyulmuyor. Yine yeni yeniden ölüme terk ediliyorlar.             Artık bu duruma dur demenin zamanı geldi de geçiyor. Bir kadın onu üzen, çeşitli eziyetlere maruz bırakan kocasıyla barışmak istemedi diye öldürülmemeli. Etek giydi, çarşıya gitti, kocasının yemeğini önüne getirmedi diye de öldürülmemeli. Bu ülkede erkekler kadar kadınlarda özgürlerdir. Her birimiz çalışıp ayakları üzerinde durabilen, kendi işlerini ağır hafif demeden halledebilen, duyguları ve düşünceleri olan özgür bireyleriz ve kimsenin taktığı prangalara ihtiyacımız yok biz kendi kendimize de yeteriz. “Kadın bir yoldaştır, aldatmayın  Kadın bir ışıktır, söndürmeyin  Kadın bir umuttur, yok etmeyin  Kadın bir annedir, öldürmeyin  Kadın bir güneştir, karartmayın  Kadın bir dünyadır, yıkmayın.” Koruyamadığımız tüm kadınlara ithafen.. Sevgi ile kalın.. Saygılarımla