İşte Bu Doktor İndir

KABUL VE KARARLILIK TERAPİSİ

  • Acıya Bakış

Her canlı fiziksel acı hissetse de, insan içsel acı da hissedebilen bir canlıdır. Bu acı bazen kendi zihninden kaynaklanır bazen de başkalarının yaklaşımlarından. Mesela takıntılarımız, mükemmelliyetçiliğimiz kontrolcülüğümüz ile kendi kendimize acıya davetiye çıkarırken, mobbing, ayrımcılık, etiketlenme gibi durumlar başkaları tarafından bize yüklenen acılardır. İnsan da doğası gereği acıdan kaçar. Acı veren hatıralardan düşüncelerden kaçınarak acıyı kontrol etmeye çalışır.Böylece hissizleşir, duygularını uyuşturur ya da baskılamak ister. Düşünmemek hatırlamamak için uğraşır ne yazık ki  bunda çoğu zaman başarılı olamaz. Acı veren süreçleri deneyimlemekten kaçınma aslında alışmanın önündeki en büyük engel ve en işlevsiz başa çıkma metodu. Acı veren durum, düşünce ,anı ne varsa olduğu gibi görmek gerek ,ne eksik ne fazla.

  • Geçmiş Geçmiş mi?

Hepimizin hayatta bizi biz yapan, hayatı anlamlı kılan değerlerimiz vardır. Ben kimim ,neyi temsil ediyorum,80. Doğum günümde ardımda neler bırakmış olmak isterim gibi sorularla bu değerleri bulmak mümkün. Ama bazen de geçmiş o kadar önümüze gelir ki bugüne odaklanmak zorlaşır. Bunun için tekrar zihnimizi berraklaştırmalıyız.

Geçmişe dair olup bitenler konusunda şu an için hiçbir seçeneğimiz yok ,onlar oldu ve bitti fakat şu an, gelecek günlerimizin geçmişi. Tek dokunabileceğimiz yer mevcut andır.

Acı verici geçmiş deneyimlerimizimizin bugüne olan etkilerinin farkına varıp kabullenip şu an yapacağımız değerlerimize yönelik eyleme odaklanmak hayatta anlamlı bir değişikliğe yol açar. Böylece rahatsız edici anının zihnimizdeki hakimiyeti azalır. Güneş doğdukça karanlığın azalması gibi zihnimizde de bugün değerlerimize yönelik eylemlerimiz arttıkça dünün etkisi azalacaktır. Mevlana’nın sözleri de bunu özlü bir şekilde anlatır;

Dünle beraber gitti, cancağızım,

Ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

 

  • Eylemsizliğe Karşı Kararlı Eylem

Eylemsizlik ya da dürtüsel eylemler bizi varmak istediğimiz limana ulaştırmaz. Önce hayatta varmak istediğimiz değerimizi belirleyip o yönde kararlı eylemlerde bulunmalıyız. Bunun dışında hayatımızda anlamlı değişikliğe yol açamayız. Her terapi ,yeni davranış deneyimleri kazandırdığında nihayete erer.  Dürtüsel eylemlerse bizi hayatta hep savurur fakat yine anlamlı ve coşkulu bir yaşama ulaştırmaz.

Bir otobüs şoförü olduğunuzu düşünün.Otobüste  birçok yolcu var. Her durakta birileri  otobüse biniyor,birileri otobüsten iniyor. Sonuçta otobüste tüm yolcular için yeterli alan var. Yolcuların kimi rahatsız edici ,kimisi mutluluk verici, kimisi sakin.  Ama size düşen otobüsü kullanmak. Eğer otobüsün içindekilere fazla odaklanırsanız kaza yapmanız muhtemel. Onları duyuyorsunuz, varlıklarını kabul ediyorsunuz. Arada aynadan onları görüyorsunuz fakat  yola devam etmeniz lazım. Yol devam ettikçe onlar inip binmeye devam edecek.

İşte bu sizin hayat yolunuz, otobüsün şoförü sizsiniz. Yolcularsa hatıralarınız,acılarınız, düşünceleriniz. Varlıklarını kabul edip yola devam etmelisiniz. Merak etmeyin hayat yolunda hepsine yer var. Hiçbir mutluluk sonsuza kadar sürmediği gibi hiçbir acı da sonsuza kadar sürmeyecek. Hayat yolumuzda bize bir süre eşlik edip sonra gidecekler. Acaba, neden, nasıl soruları sadece yola olan dikkatimizi dağıtır. Onların varlığını kabul etmek ise acıları taşıyarak gideceğimiz yolda kararlılıkla gitmemizi sağlar.

  • Hedefler ve Değerler

Hayatta hedeflerimiz vardır. Hedeflere ulaşılabilir ve biter. Bir de değerlerimiz vardır. Değerler ise hiç bitmez. Hedeflerimiz değerlerimizle uyumlu olup davranışlarımızı buna göre şekillendirdiğimizde anlamlı bir yaşama kavuşuruz.

Bizim için hayatta en içten bir şekilde önemli olan nedir? Ne için yaşarız? Neyi ilk sıraya koyarız? İşte içten içe en öne koyduğumuz şey neyse onu pusula olarak düşünüp her gün o pusula doğrultusunda adımlar atıyorsak doğru yol alıyoruz demektir. Ama eğer nereye gittiğimizi bilmiyorsak oraya hiçbir zaman ulaşamayız.

  • Düşüncelerle Savaşmak

Düşüncelerle, kaygılarla korkularla savaşmak bir canavarla halat çekme yarışına girmek gibi. Biz ne kadar kuvvetli çekersek çekelim o da o kadar kuvvetli çekecek. Bizim  ve canavarın arasında dipsiz bir kuyu var. Eğer kaybedersek dipsiz bir kuyuya düşeceğiz. O zaman onunla savaşmayı değil de akıllıca davranıp o ipi yavaşça yere bırakmayı öğrenmeliyiz. Zihnimizde kaygılarımız varken de devam edebiliriz. Bizi hayatta kendi değerlerimize bağlı yaşamaktan alı koymasına izin vermemeliyiz. Kaygılara korkulara rağmen devam edebilmeliyiz. Ve bunu bir kere deneyimlemeye başladığımızda devamı daha kolay gelecek.

Duygu ve düşüncelerimizi kontrol altına almaya çalışırken hayatımızın kontrolünü kaybedebiliriz (otobüs örneğinde olduğu gibi) Böyle olunca hayat deneyimlenmesi gereken bir süreç değil de hep çözülmesi gereken bir sorunmuş gibi geliyor. Bu da bir süre sonra yorgunluk ve tükenmişlik olarak bize dönüyor. Tabi bu arada zaman akıp gittiğinden hayat doyumumuz da azalıyor. Oysaki hayatta neleri kontrol edebilip neleri edemediğimize baktığımızda ,kontrol çabamızın ne derece etkili olduğunu görebiliriz.

Kontrol alanımızda olup gayretle değiştirebileceklerimiz için uğraşmak ne kadar önemli ise; kontrol edemediklerimiz üzerinde durmamak da o kadar önemli.

Hayatta başımıza gelen şeylerin kabulu önümüze bakıp yola devam etmemizin ilk adımı. İçinde bulunduğumuz anın getirdiği duygu neyse cesurca o duyguyu yaşamak, süreci deneyimlemek ve zamanı gelince geçeceğini bilmek...

Sonuç

Eğer bugün cesurca yaşasaydınız ne yapardınız? Eğer her şeyi yapmak serbest olsaydı, ortaya bir sonuç çıkıp çıkmayacağına, insanların sizin farklı olduğunuzu düşünüp düşünmeyeceğine ya da bunun kendinizi iyi hissettirip hissettirmeyeceğine odaklanmasaydınız ne yapardınız?

Siz ve mücadele ettiğiniz şeylerle aranızdaki ayrımı göz önünde bulundurarak , o şeylerin hepsiyle bir bütün olarak ve savunmadan oldukları haliyle kabul etmeye , hayatta sizi siz yapan ve uğruna yaşadığınız ve yaşamı anlamlı kılan değerlerinizin yönünde kararlı eylemlerde ilerlemek için gerekeni yapmaya gönüllü müsünüz?

Kaynak- Kabul ve Kararlılık Terapisi Steven C. Hayes/Jason Lillis