Sürekli birçok işimiz olduğundan yakınırız. Annelerin ev işleri bitmez, çalışanların evrak dosyalamaları, öğrencilerin önünde hep bir sınav vardır. Yapacak onca şeyimiz varken kendimizi halüsinasyona girmiş gibi bir anda Instagramda Tiktokta gezinirken buluruz. Aslında tek bir şeye odaklanmıyoruzdur bile. Hızlıca yukarı kaydırılan 2 saniyelik görüntüler zinciri içinde ‘Of daha yapacak çok işimiz var’ der dururuz. Peki neden?
Bütün sistemlerin bir girdisi ve bir de çıktısı vardır. Bir sistemler bütünü olan insanoğlunun da. Örneğin yemek yeriz su içeriz bu bir girdidir ve en nihayetinde boşaltım gerçekleştiririz bu da bizim çıktımızdır. Şimdi bir çamaşır makinasını düşünün. Bunun içine de temiz su ve çamaşırlar girecektir. Boşaltımı da gidere giden kirli su olacaktır. Fakat bizim giderimiz tıkanırsa ne olur? Çamaşırlar yeterince beyaz ve temiz çıkar mı? Hayır. Kirli suyun içinde harmanlanıp durur. Çamaşırlar bizim hayattaki işlerimiz: ders çalışmak, yemek yapmak gibi. Fakat bir türlü istediğimiz verimde çalışamıyorsak, bir türlü ev işlerini yetiştiremiyorsak yani çamaşırlarımız kirli çıkıyorsa sorun neredeymiş? Giderimizin tıkanması.
Beyin mucizevi bir yapıdadır ve insanı korumak için sisteme hep sadık kalır. Örneğin tüm gün davette bir şeyler yiyip içen fakat tuvalete gitmeyen birini düşünün. Gitmemekte ısrar edince bir süre sonra istemese de davetin ortasında altına yapıyor. Yani beyin sistemi koruyor. Bu çıktının burdan uzaklaşması lazım yoksa sistem bozulur diyor.
Dönelim kendi yaşantımıza. Bizim de sağlam bir giderimiz olmalı ki stres negatif düşünceler gibi girdilerimiz sağlık bir şekilde boşalsın. Peki nedir bu giderler? HOBİLER. Her bireyin hayatında bir hobi, uğraş olmasını önemsiyorum. Şimdi fabrika işçisi bir baba düşünelim. Vardiya koşullarında stresli bir şekilde çalışmış eve gelmiş olsun. Birinci versiyonda bu baba gündelik işlerinin yanında sevdiği ahşap işleriyle de uğraşıyor. Balkonda kendisine ir köşe ayarlamış ve ahşapları keserek çerçeve haline getiriyor olsun. İkinci versiyonda da eve gelip sadece diğer gündelik işlerle ilgilensin. Hangi versiyonda bu kişi daha verimli bir insan ve sakin bir baba olur sizce? Keman çalmayı çok seven bir öğrenci üniversite hazırlığında artık vaktimi ders çalışmak için harcamalıyım diye keman çalmayı bırakıyor, aile de destekliyor. Peki gerçekten kaç kişi gününü ful verimli bir şekilde ders çalışarak geçiriyor? Keman gidiyor ve yerine reels geliyor. Çünkü hobiyi bırakmak sisteme ihanettir. Beyin de sisteme sadık kalmak zorundadır. Peki sistem ne diyor ‘boşalt makinanın suyunu!’ Biz sağlıklı bir şekilde boşaltmayı seçmediğimizde yine uzaklaşarak boşaltıyoruz. Fakat bu kez dizilerle, sosyal medyayla..
Sisteme ihanet eden bir mekanizmamız vardır: olumsuz iç ses. Bu ses herkesin içinde barınır ve giderleri tıkamak için türlü bahaneler uydurur: iyi de şimdi tabletin yok, akşama misafir var, boş işler, daha önemlileri var, para gider, çocuklar büyüsün ondan sonra, mesleğimi alayım ondan sonra, boya sipariş vereyim sonra, önce kursa gitmem lazım….. sonucunda hep zevk aldığımız aktiviteyi yapmaktan uzaklaştıran tıkaçlar. İşte kişi bunları fark ettiği anda üstüne gitmeli ve en küçük adım neyse en basitinden başlamalıdır.
Özetle; bir birey hayatında zihnini rahatlatıp duygularını düzenleyeceği bir hobiye sahip olmalıdır. Sistemimizin buna ihtiyacı vardır. Fakat olumsuz iç sesimiz ve farklı faktörlerle bunları yapmaktan uzaklaşırız ve bu bir çamaşır makinasının giderinin tıkanması gibidir. Fakat beyin sisteme sadıktır. Kişiyi zorla işlerden uzaklaştıracak bir şeye iter fakat verimli olup olmamasıyla ilgilenmez. Bu noktada da sosyal medyada aşırı vakit geçirme baş gösterir.
Peki kişi ne yapmalı?
Önce kendimize şu soruları soralım: Ben kimim ve nelerden zevk alıyorum. Her gün ilgilenebileceğim bir şeyim olsaydı beni ne mutlu ederdi? Ona ulaşmam için en basit kağıt, ip, tahta, müzik aleti, tığ, ocak vs. Nereden bulabilirim?
Kendimize şefkatle yaklaştığımız nice günlere.