İşkolizm
70li yılların sonunda küresel çalışma alanları ve evrilen iş hayatı yeni tanımlamaları da beraberinde getirdi.
İşkolizm ifadesi de yine ilk bu yıllarda akademik mecralar tarafından tanımlanmış oldu.
İlk başlarda, bağımlı ve dürtüsel bir şekilde çalışma olarak sığ bir tanım aldı.
Ancak sonraları işkolik bir şekilde çalışmanın yalnızca çalışma anıyla ilgili olmadığı, kişinin sosyal ve bireysel hayatının da buna bağlı olarak etkilendiği anlaşılmış oldu.
Daha sonrası yapılan kavramsallaştırma çalımalar işkolizmi anlayıp, tespit etmeyi oldukça kolaylaştırdı.
Bu kavramsallaştırmalara göre bir kişinin işkolik bir yapıyla çalıştığını bize şu gibi maddelere olan uyumluluğu gösterebiliyor.
Tabii ki işkolizm denince ilk olarak işe harcanan zamanın aşırılığını belirtmek lazım. Özellikle bu aşırı zaman harcama ihtiyacın haricindeyse işkolik olmanın ilk şartını tamamlamış oluruz.
Bir diğeri ise bazı olumsuz duyguları yönetmek için çalışmayı bir başa çıkma mekanizması olarak kullanmak diyebiliriz.
Bunun haricinde, kişi özellikle keyif verici başka bir aktiviteye dahil olurken zihninin büyük bir kısmı yine işle meşgul olur.
Kişi işkolikse, bazı temel ihtiyaçları karşılama noktasında da eksiklikler yaşar. Özellikle, kalitesiz uyku ve fiziksel aktivite ve elbette ki niteliksiz beslenme en çok rastlananlardır.
Zaman yönetimi konusunda da eksiklikler gözlemlenebilir. Çünkü işkolik birey, hayatı işi ve görevleri çevresinde önceliklendirir ve organizasyonu da ona göre yapar.
Dolayısıyla, sosyal etkileşimlerin niteliği de oldukça etkilenebilir ve yüzeysel ilişkiler oluşabilir.
Bu gibi detaylara birkaç nokta daha eklenebilir ancak unutulmamalıdır ki psikolojik her durum bireysel deneyimlere göre değişkenlikler de gösterir.
Gelelim işkolikliğin kaynaklarına.
Kişinin benlik algısını başarı üzerinde tanımlaması işkolik olması noktasında bir yatkınlık sağlayabilir.
Bu kişiler başarısızlık ihtimallerine yönelik yoğun bir kaygı ürettikleri için işkolik olmaya yönelerek tüm hayatlarını başarısız olmama üzerine organize eder ve işkolizm hayatına yerleşir.
Bir diğer kaynak ise mükemmeliyetçilik olabiliyor.
Mükemmeliyetçi beklentiler üreten bireyler işlerini hatasız ve eksiksiz yapmak üzerine pratik ettiği için işkolizm kapıyı çalar.
Bunların haricinde, obsesif kompulsif kişilik özellikleri olan bireylerin de işkolik olmaya yatkın oldukları da raporlanmaktadır.
Çünkü bu kişiler organizasyon ve planlamaya yönelik takıntılı düşünce ve davranışlar ürettikleri için işkolikliğin neredeyse tüm tanımlarını karşılarlar.
Peki işkolik olmaktaki sorun nerede?
Yukarıda belirttiğim maddelerdeki yaşam biçimleri kişileri işlevsizleştirdiği için birçok olumsuz psikolojik sorun ortaya çıkabiliyor.
Araştırmalara göre, işkolik bireylerde tükenmişlik sendromları, depresyon ve anksiyete bozukluklarına rastlamak epey olası.
Fakat kaynakları ve sonuçları ne olursa olsun, işkolik düşünce ve davranış örüntülerine müdahaleler geliştiren birçok terapi ekolü var.
Özetle bu bir kader değil, değişime açık bir örüntüdür.
Kaynak: https://www.dokuzsutun.com.tr/iskolizm-41799h.htm