Çift veya evlilik terapilerinin, yolunda gitmeyen bir ilişkiyi sürdürme çabasının boşunalığına hizmet eden gereksiz bir çalışma olduğu fikri, sorunlu ilişkilerde çırpınan bir çok insanın, hatta zaman zaman bu alanda çalışan terapistlerin bile aklına gelebilen umutsuz bir varsayımdır. Bu alanın zorlayıcılığının en önemli nedeni, ilişkilerde gerçek sorunları belirlememin kolay olmamasıdır. Bu özellikle aile üyeleri için daha güçtür. Çünkü iki yetişkin çatışmaya girdiklerinde, genellikle aralarına bir üçüncü kişiyi de alır ve sorunu bu üçgenle ilgiliymiş gibi çözmeye çalışır. Böylece esas sorunu farketmek daha da güçleşir. ‘Oğlumuzu ihmal etmen beni öfkelendiriyor, çocuk babasız büyüyor sanki..’Gerçek sorun ise şudur; “Kendimi ihmal edilmiş hissediyorum,bana zaman ayırmadığın için öfkeliyim”. ‘Annen beni çıldırtıyor, çok müdahaleci, sana hem çocuğu hem eşiymişsin gibi davranıyor’ Acaba anlatılmak istenen, “Annene karşı daha kararlı ve sınırları belirleyici olmanı bekliyorum, senin eşin ben miyim yoksa annen mi?” gibi bir ifade daha net olabilir mi? ‘Yeni işini destekliyorum, ama çocukların evde sana ihtiyacı var çocukların ihmal edilmesini istemiyorum’ derken, acaba aslında “Çalışmaya başlaman ile ilişkimizin nasıl etkileneceğini bilmiyorum ve bu belirsizlik beni korkutuyor” denmek isteniyor olabilir mi? Bu gibi “Gerçek”sorunları farkedebilmek için, kişinin yalnızca ilişkideki rolü değil, kendi yaşam çizgisindeki tüm rollerini ana hatlarıyla bilmek önemlidir. Tam da bu nedenle çift terapilerine başlanmadan, ilk etapta mutlaka, eşlerin ayrı olarak, (sadece kendileri olarak) görüşmeye alınmalarını gerekli görüyorum.