Ey can ! Kış uykusundan kalkan doğanın yeniden hayat bulması bir rüzgarın nefesiyle değil mi ?
Bir çicek tozu özünden koparak savrulurken uçsuz bucaksız vadilere, Bir bitiş yeni bir başlangıç olmuyor mu özünü bilmeyene özde olanı göstermek için bir temsil değil mi her bir toz zerresi, Yeni beldeler aşıp , adeta varlığından haberdar etmek ister gibi Devamlılığını sağlamak için kopması gerekmiyor mu ana vatanından, ne renk olursa olsun toprağın rengi onun güvenle sarıp sarmalandığı yer olmuyor mu? Yağmur sesinin bir anne ninnisi gibi yankısı duyulurken vadilerde.....
Yine bir su damlasının şefkatle toprağı öpmesi ile başlamıyor düşen tohumun kök salmaya başlaması , filizlenmesi hayatta olduğunun göstergesi değil mi?
Ey can! Aşıkın maşukuyla buluşması gibi toprağın can bulması Güneşin yapraklarına temas etmesi ve bazen Ay ' ın gölgesinde dinlenmesi katkı sunmuyor mu büyüyüp gelişmesine ve sonunda dönüşmüyor mu mis gibi kokan bir limon çiçeği,limon tarlasına ya da bir lavanta tohumu, lavanta tarlasına ?
Bir tohumu yaratıcısından emanet bilmiş nankörlük nedir bilmemiş sahip çıkmış evren , İnsanoğlunu emanet bilmez mi hiç ? İnsana da sahip çıkmış elbet, emir Hak'tan karşı çıkmak ne haddine herşeyde bir nizam. Tüm evreni hizmetine sunmuş, yeryüzüne halef tayin etmiş yaradan.
Bir nutfeden var ettiğine bir nutfeden varettigini emanetçi kılmış. Bir anadan bir babadan aileyi kutsal saymış. Anne sesi yağmurun , şefkatin sesi Evlat kokusu bir limon çiçeği ,bir lavanta tarlası Saçlarını okşayan bir anne eli adeta güneşin sıcaklığını şefkatle sunması. Kulaklarda babanın güven dolu sesi tıpkı rüzgarın doğaya şarkısı. Teması ise sonsuz güveni toprağın tohumu sarması gibi. Doğa ve insan o kadar benziyor ki bir elmanın iki yarısı sanki, kainat kitabını okumak gerekli zira ayetler ibret verici . Sevginin sesini duymak ve duyurmaya çalışmak , kokusunu içine çekmek, onu hissetmek ve hissettirebilmek işte huzurlu ailenin sırrıdır vesselam...
Rüzgârları rahmetinin önünde müjde olarak gönderen O'dur. Nihayet o rüzgârlar ağır bir bulut yüklenince onu ölü bir memlekete sevkederiz. Orada suyu indirir ve onunla türlü türlü meyveler çıkarırız. İşte ölüleri de böyle çıkaracağız. Herhalde bundan ibret alırsınız. (A'râf Suresi - 57. Ayet)
Gökten su indiren O'dur. (Buyurdu ki:) İşte biz her çeşit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de, kendisinden üst üste binmiş taneler bitireceğimiz bir yeşil bitki, hurmanın tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzüm bağları, zeytin ve nar bahçeleri meydana getirdik; birbirine benzeyeni var, benzemeyeni var. Meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın! Kuşkusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler vardır. (En'âm Suresi - 99. Ayet)
Sonra meniyi pıhtılaşmış kan (alak) olarak yarattık. Sonra o kanı çiğnenmiş bir et parçası (mudğa) olarak yarattık. Sonra o et parçasını kemik olarak yarattık, sonra da kemiğe et giydirdik. Sonra onu (sureti, aklı, duyguları olan) bambaşka bir varlık olarak inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. (23/Mü'minûn 14)