Helikopter ebeveynlerin en temel özelliği, çocuklarının hayatlarının her anını kontrol etme isteğidir. Okul projelerinde ve ödevlerinde bile müdahil olup, çocuğun yerine onu yapma eğilimi gösterirler. Bu ebeveynler çocukları ile o kadar bütünleşir ki çocuğun yaşadıklarını sanki onunla beraber yaşıyormuş gibi anlatabilir. Örneğin, çocuğu rahatsızlanan ebeveyn çocuğum hastalandı demek yerine biz bugün çok hastalandık, ateşlendik ve bütün gün yattık diyebilir. Aynı şekilde çocuğun başarılı olduğu durumlarda da sınavımız çok iyi geçti, çok başarılı olduk şeklinde ifadeler kullanabilir. Bu ebeveynler, çocuğun kendi kararlarını vermesine fırsat tanımadan onun her adımını kontrol etmeye çalışır. Bu aşırı kontrol çocukların sorumluluk alma, yaratıcılık, keşif ve özgür düşünme becerileri engellenebilir. Gelecekte sorumluluk almaktan çekinen veya yaptığı davranışların sorumluluğunu almak istemeyen bireylere dönüşebilirler. Bu ebeveynler oldukça başarı odaklı, rekabetçi ve mükemmeliyetçidirler. Çocuklarının başarılı olmasını sağlamak için sürekli olarak onları diğer çocuklarla kıyaslayabilirler. Bu durum, çocuklarda kaygı ve kendine güvensizlik gibi sorunlar yaratabilir. Ayrıca sürekli olarak başarıya odaklanılan bir ortamda, çocuklarda başarılı olamadığında ebeveynleri tarafında sevilmeyecekleri ve kabul görmeyecekleri düşüncesi oluşabilir. Ne kadar başarılı olursam o kadar sevilirim şeklinde koşullanabilirler. Bu durum çocukta sevginin koşulsuz olamayacağını düşüncesini benimsemesine ve gelecek ilişkilerinde sorunlar yaşamasına neden olabilir.
Helikopter ebeveynler, çocuklarıyla açık ve sağlıklı iletişim kurma konusunda zorluk yaşayabilirler. Çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve onlara destek olmak yerine, aşırı koruma ve kontrol odaklı iletişim kurma eğiliminde olabilirler. Empati kurma ve çocuklarının duygusal dünyasını anlama konusunda sınırlı bir yaklaşım sergileyebilirler. Çocuklarının hatalarını kabul etmek istemezler ve onları bu hatalardan öğrenmeye teşvik etmezler. Başarısızlık veya hayal kırıklığı deneyimlerini önlemek için her şeyi yapmaya çalışırlar. Özellikle çocuğun okulda yaşadığı ufak problemlerde bile hemen öğretmenlerine giderek öğretmenlere ve diğer çocukların ailelerine rahatsızlık verecek derecede durumlara müdahil olabilirler. Bu ebeveynler kendi hedeflerini çocuklarına dayatma eğilimindedir. Çocuklarının hayatlarında kendi geçmiş hedeflerini gerçekleştirmek isteyebilirler. Meslek seçimi, hobiler veya aktiviteler gibi konularda çocuklarının isteklerini yok sayarak kendi isteklerini dayatabilirler. Örneğin, ebeveynin çocukken severek yaptığı bir aktivite olduğunu ve bu konuda çok başarılı olabileceğine dair inançları olduğunu düşünelim. Bu kişi o aktiviteyi sağlık sorunu, maddi yetersizlikler, hayat koşulları vb. nedenlerden ötürü yapmaya devam edemediyse hayallerini ve inançlarını çocuğuna yönlendirebilir. Bazı durumlarda içten içe bu isteklerin olması normal sayılabilir ancak bu istekleri çocuğa aktararak sanki onun da istediği buymuş gibi davranmak olumsuz sonuçlar doğuracaktır.
Sonuç olarak tüm bu faktörler göz önüne alındığında bu ebeveynlerin çocukları bir sorun ile karşılaştıklarında yoğun kaygı hisseden, yaşadıkları sorunlarla başa çıkmakta zorlanan, düşük özgüvenli, risk almayı sevmeyen, birey olmakta zorlanan, bağımlı kişilik özellikleri sergileyen, öfke problemleri yaşayan ve ebeveynleriyle çatışma halinde olan bireylere dönüşebilmektedirler. Fizyolojik bir problem olmamasına rağmen sık sık yaşadıkları kaygıya bağlı olarak karın ağrısı, mide bulantısı ve baş ağrısı gibi şikayetlerde bulunabilirler. Ebeveynler, çocukların kendilerine zarar vermeyecekleri durumlarda bağımsız kararlar almalarına, sorunları kendi başlarına çözmelerine ve hayatın zorluklarıyla yüzleşerek bunların üstesinde gelebilmek için kendi yöntemlerini bulmalarına izin vermelidir. Onları her adımda koruyup kollamak yerine hatalar yapmalarına ve bu hatalardan çıkarımlar yapmalarına fırsat vermelidirler. Çocukların hayatlarını yaşamalarına izin vererek sağlıklı bir şekilde gelişmelerine, potansiyellerini ortaya çıkarmalarına ve kendi özgün kişiliklerini keşfederek mutlu bireyler olarak yetişmelerine olanak tanımalıdırlar.
Haber Hürriyeti Gazetesi
Psikolog Elçin Kaya Karataş