İşte Bu Doktor İndir
HAZ İLKESİNİN ÖTESİNDE Freud, her zaman insanın acıdan kaçınıp haz peşinde olduğunu söyledi. Ancak bu kitapta bu fikrini genişletti. Freud, insanın Eros ile rekabet eden bir içgüdüsel dürtü tarafından yönetildiğini öne sürüyor. Buna Ölüm dürtüsü (Thanatos) diyor. Freud düalist bir açıklamayla insan varoluşunun iki yüzü olduğunu ve bunların etkileşiminden (Eros ve Thanatos) insan yaşamının oluştuğunu düşündü. Ölüm içgüdüsünü, insanın kendine de yönelen saldırganlık, yıkıcı güç olarak adlandırdı. Freud her eylemin haz için yapılmadığının örneklerini sunar; 1-) Çocuk Oyunları 2-) Kendine Zarar Verme (Mazoşizm) 3-) Travmatik Nevrozlardaki Tekrarlayan Rüyalar 4-) Takıntılı Nevrozlar. Çocuk oyunlarında Freud; burada küçük bir çocuğu inceliyor. Freud çocuğun eyleminin, oyuncağı atıp yeniden ele geçirmenin neşeli deneyimini oluşturmakla fazla ilgilenmeyip, çocuğun hoş olmayan olarak bulduğu bir durum (annesinin sık sık yanından ayrılması) üzerindeki kontrolünü yeniden kazanma girişimiyle daha çok ilgisi olduğunu açıklıyor. Takıntılı tekrar kompulsiyonunun, travmadan kaynaklanan ve kendi kendini yok eden güçlere (Thanatos) rahatlama sağlayan bir biçim veya baskıyı hafiflettiği konusunda fikirlerini belirtir. Freud daha sonra tek tek hücrelerin yaratılması ve yok edilmesiyle ilgili uzun ve ayrıntılı bir açıklamaya yapar. Hücreler bir enerji dengesizliği içerir ve Freud, onların yok olma eğilimlerini, daha önceki bir yokluk durumuna geri dönmeye yönelik doğal bir eğilimi olarak açıklar. Daha sonra bu fikri yaşayan bir organizmaya uygular ve insanların en önceki durumuna geri dönme dürtüsüne sahip olduğunu varsayar. Bu durumda insanın ilk hali yokluk halidir. Freud, bu ölüm içgüdüsünün organik yaşamın geliştirdiği ilk içgüdü olduğunu savunuyor. Ölüm içgüdüsü libido ile sürekli bir mücadele içindedir. BEN VE ID Freud, insan psikolojisini açıklamada topografik kuramın eksikliğini fark ediyor ve bu kitabın konusu olan yapısal kuramı tasarlıyor. Yapısal kuram, topografik kuram ile çatışmamaktadır aksine birbirini tamamlamaktadır der. ID, biz farkında olmasak da yaşamlarımız üzerinde en büyük etkiye sahiptir der. Öz farkındalıktan yoksundur ve bir anlamda hazza ulaşmayı ve acıdan kaçınmayı amaçlayan enerjilerin kaynayan bir haznesidir ID, akla bağlı değildir ve saf bir dürtüdür ve bilinçdışı ile ilişkilidir. Ego, ilk ID'den ayrı bir şekilde ayrılır. Ego, İd'in dürtülerini gerçekliğin kısıtlama durumlarının zorunluluğunun bir sonucu olarak oluşur. Ego, kendimizle ilgili bilinçli deneyimimizdir ve algıları mantıklı ve gerçekçidir. Ego, ID'den kaynaklanan enerjiyi yönetme ve ID’in arzularını gerçeğe uygun olarak tatmin etmenin yollarını arar. Ego'nun tüm farklı baskıları (dış dünya, id, süperego) ve talepleri barındırması ve dengelemesi gerekir. Süperego, Freud'un ödipal kompleksi ile yakından ilişkilidir. Bu dönemde çocuğun babasıyla (veya ebeveyniyle) özdeşleşmesi, ahlakı ve uygun davranış biçimlerini içselleştirmesini içerir. Böylece ahlaki bir vicdan ve kişinin derinlemesine incelemeye ihtiyaç duyduğu bir "ideal ben’’ oluşur. Süperego katı ve uzlaşmazdır ve egoya ahlaki isteklerle üzerine gider. Freud'un modelinde Ego, üç faktörün ortasında "sıkışmıştır": İd, Süper Ego ve gerçeklik. Ego'nun tüm farklı baskıları ve talepleri barındırması ve dengelemesi gerekir ki bu gerçekten çetin bir görevdir.