Gündelik hayattaki masum gibi görünen alışkanlıklar diyabet riskini artırabilir mi? Örneğin uykusuzluk, bol kahve tüketimi, stres gibi?
Diyabetes Mellitus, mutlak veya fonksiyonel insülin yetersizliği sonucu ortaya çıkan, karbonhidrat metabolizması başta olmak üzere yağ ve protein metabolizmasında da bozuklukla seyreden bir endokrin ve metabolizma hastalığıdır.
Diyabetin artış nedenleri arasında; yaşam süresinin artması, kentleşmeye bağlı yaşam tarzı değişiklikleri, fiziksel hareketsizlik, beslenme şekli, obezite ve genetik faktörler sayılmaktadır.
Kaliteli bir uykunun; zamanında, yeterli süre ve kesintisiz olması önerilmektedir. Uykunun derin evresinde, sempatik sinir aktivitesi azalır, hipotalamik–pitüiter–adrenokortikal (HPA) sistem baskılanır ve büyüme hormonu salınımında artış olur. Yiyecek alımı kontrolünde etkili olan leptin ve ghrelin de uyku ile ilişkilidir.
Uyku süresi yetersiz olduğunda, enerji dengesini sağlayan hormonların salınımında değişim nedeniyle, obezite, hiperglisemi ve insülin direnci gelişme riski artmakta; diyabetli kişilerde mikro ve makrovasküler komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır.
Diyabet komplikasyonları olan nöropatik ağrı, diyabetik ayak ülserleri ve uyku apnesi uykunun etkinliği ve kalitesinde bozulmaya neden olmakta, yetersiz uyku sonucu glisemik kontrol bozulmakta, bir kısır döngü gelişmektedir.
Pankreas karaciğerde glikoz glikojen bölünmesini teşvik glukagon çıkarır. Düzenli stres insülin duyarlılığını azaltır. Stres altında, enerji kan dolaşımına salınır ve sonuç olarak enerji depolama yolu kapatılır.
Kortizol, kan basıncını koruyan, bağışıklık sistemini düzenleyen ve protein, glikoz ve yağların atılmasına yardımcı olan bir steroid hormondur. Kronik stres vücudun yağ metabolizmasında ve insan vücudunda enerji kullanımında çok önemli olan aşırı kortizol salmasına neden olabilir.
2018 yılında yapılan bir çalışmaya göre genetik etkileyici sebeplerden olabilir. Genler, kafein metabolizmasında ve kan şekerini nasıl etkilediği konusunda rol oynayabilir. Bu çalışmada, kafeini daha yavaş metabolize eden kişiler, genetik olarak kafeini daha hızlı metabolize edenlere göre daha yüksek kan şekeri seviyeleri göstermiştir.
Kafeinli kahvenin uzun süre içilmesi de glikoz ve insülin duyarlılığı üzerindeki etkisini değiştirebilir. Uzun süreli tüketimden tolerans, koruyucu etkiye neden olabilir.
Şunu da unutmamak gerekir, kahvenin içeriğine göre şeker – krema – şurup ilaveleri tartışmasız kan şekerini yükselterek kan şekerinizin artmasına neden olacaktır.
Diyabette risk faktörleri nelerdir?
Diabetes Mellitus kardiovasküler hastalıkların gelişiminde en önemli risk faktörleri arasındadır. HDL düşmekte ve LDL kolesterol partikülleri artmaktadır.
Yoğun insülin tedavisiyle kan şekeri düşürülmesinin, komplikasyonları azalttığını göstermiştir. Birçok çalışmada kan şekeri düzeyinin kontrolünün sağlanması ile diyabet komplikasyonlarının ortaya çıkışının geciktirilmesi ve hasarın azaltılmasının mümkün olduğu gösterilmiştir. Hastalarda kan şekeri kontrolü yanında kan basıncı, lipid, kolestrol, trigliserid değerleri, kilo ve diyet takibi de önemlidir.
Diyabet hastalığının tedavisi kadar komplikasyonlarının önlenmesinin de hayati öneme sahiptir. Sık görülen diyabet komplikasyonlarından diyabette mantar enfeksiyonları, diyabetik ayak, diyabetik nöropati ve diyabetik nefropatinin geliştiği görülmüştür.
Uzun süre yüksek kan şekerine maruziyet özellikle ayaklarda bulunan sinirlerde ve damarlarda harabiyete neden olur. Bu şekilde diyabet hastalarının ayaklarında ağrı duyumu azalır; hasta yaralanmaların farkına varamaz. Nöropati sonucunda ayakta kuruma, deride çatlaklar oluşur. Isıyı algılayamayan hastalar, üşüyen ayaklarını ısıtmak isterken ağır yanıklara neden olurlar.
Diyabetik nefropati gelişiminde önemli role sahiptir. Diyabetik nefropatili hastalarda kan şekeri ve kan basıncı kontrolü dışında yapılması gereken tedavi yaklaşımları diyette protein azaltılması, hiperlipidemi tedavisi, sürekli egzersiz, alkol ve sigaranın bırakılmasıdır.
Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF)’in verilerine göre üye ülkelerin erişkin popülasyonunda yaklaşık 250 milyon diyabetli olduğu tahmin edilmektedir. Popülasyonun yaşlanması, sağlıksız diyet uygulamaları, fazla kilolar ve obezite, sedanter (hareketsiz) bir yaşam tarzı bu sayıyı her yıl hızla artırmaktadır.
Diyabetten korunmak ya da diyabetin önlenmesi için tavsiyelerinizi sıralayabilir misinz?
Diyabetinizin olması yaşamınız boyunca sevdiğiniz yiyecekleri yiyemeyecek olmanız anlamına gelmez. Fakat yediğiniz yiyecek çeşidine ve miktarına daha çok dikkat etmeniz gerekmektedir. Önemli olan kan şekerinin kontrolünü sağlamak için sebze, meyve, tahıl kaynaklarından zengin, ılımlı miktarda protein ve yağ ile kolesterolü sınırlandırılmış bir beslenme planı uygulamanızdır. Bu plan içinde yediğiniz besinlerin çeşidi, miktarı ve zamanı konusunda bilinçli olmanız ve bu bilince uygun davranmanız gerekir. Vücudunuz için gerekli olan besinlerin zaman ve miktar olarak belirli bir denge içinde alınması hiperglisemi ve hipoglisemiyi önleyerek, kan şekeri kontrolünü sağlayacak kan şekerinin kontrol altına alınması da kısa ve uzun dönemde gelişebilecek komplikasyonları önleyecek veya geciktirecektir.
Öncelikle kan şekerinizin hızlı bir şekilde yükselmesine neden olan şeker ve şeker içeren besinlerin, kilo almanıza neden olacak ve kalp sağlığınızı olumsuz etkileyecek yağ ve yağlı besinlerin tüketimini azaltın.
• Bir veya iki öğün yemek yerine günde en azından üç öğün yemeye çalışın.
• Öğünler arasında ve gece yatmadan önce küçük bir ara öğün almanız da gerekebilir.
• Öğünlerinizi her gün aynı saatlerde almaya çalışın.
• Porsiyon ölçülerinizi kontrol altına alın.
• Tam tahıl ekmeği, yulaf veya çavdar ekmeği tüketmeyi tercih edin.
• Öğünlerinizde kuru baklagillere sıklıkla yer verin.
• Her gün pişmiş sebze ve salata tüketmeye özen gösterin.
• Meyve suyu yerine meyve tüketin. Süt, yoğurt, ayran, peynir gibi kalsiyum kaynağı olan besinlere beslenmenizde yer verin.
• Alkolün tedavinize etkisini öğrenmeden alkollü içki içmeyin.
• Diyabette beslenme tedavisinin amaçlarından biri kan şekeri kontrolünün sağlanmaması sonucunda kısa ve uzun dönemde oluşabilecek sağlık sorunlarını önlemektir. Kalp damar hastalıkları bu sağlık sorunlarının en önemlilerinden birisidir.