İşte Bu Doktor İndir
GENEL BİR KADIN POPÜLASYONUNDA PELVİK ORGAN PROLAPSUSU PREVALANSI VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER Hakan AYTAN1 Devrim ERTUNÇ2 Ekrem C. TOK2 Osman YAŞA3 Hakan NAZİK4 Doçent Dr., Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Mersin, Türkiye Profesör Dr., Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Mersin, Türkiye Asistan Dr., Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı, Mersin, Türkiye Uzman Dr., Adana Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Adana, Türkiye       GENEL BİR KADIN POPÜLASYONUNDA PELVİK ORGAN PROLAPSUSU PREVALANSI VE İLİŞKİLİ FAKTÖRLER Amaç: Bu çalışmanın amacı hizmet verilen kadın popülasyonunda pelvik organ prolapsusu  (POP) prevalansının ve gelişmesi ile ilişkili faktörlerin belirlenmesidir. Gereç ve yöntemler: Çalışmaya Haziran 2008 ile Aralık 2008 arasında hastaneye başvuran toplam 3000 kadından, çalışmaya katılmak isteyen 1354’ü dâhil edildi. 34 hasta daha önce histerektomi veya bir çeşit pelvik rekontrüksiyon ameliyatı olduğu için çalışma dışı bırakıldı. Kadınların genel bilgileri, medikal ve obstetrik öyküleri kaydedildi. Tüm hastalara pelvik organ prolapsusu değerlendirme (POP-Q) sistemi kullanılarak prolapsus açısından muayene yapıldı. Evre ≥2 genital prolapsus olarak kabul edildi. Prolapsusu olan ve olmayan hastalar karşılaştırıldı. Regresyon analizi ile bağımsız değişkenler analiz edildi. Bulgular: 358 hastada (%27.1) evre ≥2 prolapsus mevcut idi. Prolapsusu olan hastalar istatistiksel olarak anlamlı derecede daha ileri yaşlarda, daha kilolu, bel kalça oranı daha yüksek ve daha fazla doğum yapmış idi. Doğum şekline bakıldığında prolapsusu olan kadınlarda sezaryen ile doğum yapma oranı anlamlı olarak daha düşük iken (sırasıyla %10.6 ve %20.8, p<0.001), doğurdukları bebeklerin ortalama kilosunun prolapsusu olmayan kadınlara göre anlamlı olarak fazla idi (3584 ± 574’e karşı 3490 ± 389 g, p=0.004). Eğitim seviyesinin prolapsusu olan kadınlarda olmayanlara oranla anlamlı olarak düşük olduğu bulundu. Regresyon analizinde bel-kalça oranı (odds oranı [OR]:46.2, güven aralığı [GA]: 3.3-655, p=0.005), parite (OR:1.5, GA:1.3-1.7, p<0.001), vajinal doğum (OR:1.5, GA: 0.3-0.8, p=0.005) ve menopozda olma durumunun (OR:1.2, GA: 1.1-1.4, p=0.005) POP gelişmesi için risk faktörleri olduğu tespit edildi. Sonuç: İncelenen toplulukta bel-kalça oranı, parite, vajinal doğum ve menopoz POP gelişmesi ile ilişkili bağımsız risk faktörleri olarak bulunmuştur. Anahtar kelimeler: Pelvik organ prolapsusu, POP-Q, prevalans, risk faktörleri PREVALENCE OF PELVIC ORGAN PROLAPSE AND RELATED FACTORS IN A GENERAL WOMEN POPULATION Aim: The aim of this study was to assess the prevalence and the related factors of pelvic organ prolapse (POP) in a women-population to whom health care services are offered. Materials and methods: 1354 of the 3000 women who admitted to the outpatient clinic between June 2008 and December 2008 were enrolled as they accepted to participate to the study. 34 of these patients with a history of previous hysterectomy and or any kind of pelvic reconstructive surgery were excluded. Baseline characteristics, medical and obstetric history of the patients were recorded. All women underwent vaginal examination to determine the degree of prolapse by pelvic organ prolapse quantification (POPQ) system. POP-Q stages ≥2 were defined as prolapse. Women with and without prolapse were compared. Regression analysis was used in order to determine independent predictors. Results: Prolapse (stage ≥2) was detected in 358 patients (27.1%). Patients with prolapse were found to be significantly older and heavier. They had a higher waist to hip ratio and had a higher parity. Compared to women without prolapse, cesarean rate was significantly lower in women with prolapse (10.6% vs 20.8%; p<0.001) and the mean birth weight of the babies of the women with prolapse was significantly higher (3584 ± 574 vs 3490 ± 389 g, p=0.004). Prevalence of prolapse was found to be decreased as the level of education increased. Waist to hip ratio (OR:46.2, CI: 3.3-655, p=0.005), parity (OR:1.5, CI:1.3-1.7, p<0.001), vaginal delivery (OR:1.5, CI: 0.3-0.8, p=0.005) and menopausal status (OR:1.2, CI: 1.1-1.4, p=0.005) were found to be independent predictors of development of POP. Conclusion: In the present study POP was found to be associated with waist to hip ratio, parity, vaginal delivery and menopausal status. Key words: Pelvic organ prolapse, POP-Q, prevalence, risk factors   GİRİŞ Pelvik organ prolapsusu (POP) uterus ve vajen duvarlarının vajinal kanal boyunca sarkması olarak tanımlanır. Pelvik organları destekleyen dokuların yapı ve veya fonksiyonlarındaki bozukluğa bağlı olarak pelvik organların aşağıya doğru yer değiştirmeleri söz konusudur. Pelvik taban disfonksiyonunun bir bileşeni olan POP jinekoloji polikliniğine başvuran 20–59 yaş grubundaki kadınların %30’unu, elli yaş üzeri kadınların ise yarısından fazlasını etkileyen yaygın bir sağlık sorunudur ve histerektomiden sonra en sık uygulanan jinekolojik ameliyat endikasyonudur (1,2). Bir kadının tüm yaşam boyu POP için opere olma riski %19, uygun cerrahi tedaviye rağmen reoperasyon olma riski ise %30 civarındadır (3,4). Sadece önemli bir sağlık problemi olmayıp aynı zamanda sağlık harcamalarına getirdiği ek yük nedeniyle de önemlidir. POP’un doğal seyri tam olarak anlaşılamamıştır. Epidemiyolojisi ile ilgili araştırmalar POP’un varlığı veya yokluğunu, derecesini ve ilişkili semptomların etkisini objektif olarak değerlendirecek standardize edilmiş ölçütler kullanılmadığından dolayı sınırlıdır (5).  POP’un fizik muayene ile evreleme ve tanı yöntemleri de farklılık göstermektedir. Birçok çalışmada Baden-Walker Halfway ve Women Initiative Evreleme sistemleri kullanılmıştır (6,7). Fizik muayeneyi standardize etmek için son zamanlarda geliştirilen POP-Q her ne kadar klinisyenler ve araştırmacılar için ortak bir dil oluşturmuş olsa da kullanılması tüm dünyada yaygınlaşmamıştır (8,9). Hastalık ile ilişkili semptomların subjektif özelliği ve sonuçta POP tanısının fizik muayene ile konuluyor olması nedeniyle, standardize edilmiş pelvik muayene ile belirli aralıklarla geniş popülasyonların takibinin masraflı olması ve lojistik zorluklar nedeniyle yapılamaması hastalığın epidemiyolojisinin ve doğal seyrinin değerlendirilmesini sınırlamaktadır (10). POP için bazı risk faktörleri belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda ileri yaş, beyaz ırk, menopoz, bazı sistemik hastalıklar, obezite, vajinal doğum, sigara, kronik kabızlık ve kilolu bebek doğurma risk faktörleri olarak öne sürülmüştür (10). Bu konudaki çalışmaların çoğu yurt dışında yapılmış olup, ülkemizde bu konuda yapılmış çalışmalar yetersizdir. Bu çalışmadaki amaç Mersin ilinde kliniğimize başvuran genel bir kadın popülasyonunda POP prevalansının ve risk faktörlerinin araştırılmasıdır.   GEREÇ VE YÖNTEMLER Çalışmaya Haziran 2008 ile Aralık 2008 arasında hastaneye başvuran toplam 3000 kadın dâhil edildi. Çalışma kohortu hastane bilgi bankasından elde edildi. Bilgi bankasındaki tüm hastalar çalışma hakkında ve yapılacak işlemler hakkında genel bir bilgi veren mektuplar ile çalışmaya davet edildi. Mektup gönderilen 3000 kadından 1354’ü katılmayı kabul etti. Bu hastalardan 34 tanesi daha önce histerektomi veya bir çeşit pelvik rekontrüksiyon ameliyatı (anterior / posterior kolporafi, sakrospinöz fiksasyon, sakral kolpopeksi) geçirmiş oldukları için çalışma dışı bırakıldılar. Hastalar sistemik hastalık öyküsü (diyabet, hipertansiyon, kardiyak, pulmoner, gastrointestinal veya renal hastalıklar) ve kullandıkları ilaçlar yönünden sorgulandı. Vücut kitle indeksleri (VKİ) kilolarının (kg cinsinden) boylarının karesine (m2) bölünmesi ile hesaplandı. Bel kalça oranları bel çevresinin kalça çevresine bölünmesi ile hesaplandı. Tüm hastalardan yazılı aydınlatılmış onam formu alındı ve araştırma protokolü lokal etik komitesi tarafından onaylandı. Tüm hastalara araştırmacılar tarafından pelvik muayene yapıldı. POP evrelemesi Uluslararası İnkontinans Cemiyetinin öne sürdüğü standartlara ve terminolojiye uygun olarak POP-Q (pelvic organ prolapse quantification) sistemi ile yapıldı (8).  POP-Q değerlendirmesi hastalar litotomi pozisyonunda iken yapıldı. Hastaya önce nasıl Valsalva manevrası yapacağı gösterildi ve daha sonra total vajen uzunluğu ölçümü dışındaki tüm ölçümler hasta Valsalva manevrası uygularken yapıldı. Eğer hasta Valsalva manevrası yapamıyor ise ölçümler hasta kuvvetli bir biçimde öksürtülerek yapıldı. Nihai evre hastanın en fazla prolabe olan kompartmanı baz alınarak yapıldı. Evre ≥2 prolapsus genital prolapsus olarak tanımlandı.(11) İstatistiksel analiz SPSS (17. sürüm, demo, SPSS Inc., Chicago, IL, USA ) kullanılarak yapıldı. POP olan ve olmayan hastaların verileri normal dağılım gösteren sürekli değişkenler için t testi ile, ikili veriler için ki kare veya Fischer kesin ki-kare testi ile yapıldı. POP üzerine etki eden bağımsız değişkenlerin bulunması için lojistik regresyon analizi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık için p değeri <0.05 olarak alındı.   SONUÇLAR Çalışmaya dâhil edilen 1320 hastada genital prolapsus görülme oranı %27.1 idi. Prolapsusu olan ve olmayan hastaların temel verileri ve karşılaştırması tablo1’de sunulmuştur. Buna göre prolapsusu olan hastalar istatistiksel olarak anlamlı derecede daha ileri yaşlarda, daha kilolu, bel kalça oranı daha yüksek ve daha fazla doğum yapmış idi (Tablo 1). Yine doğum şekline bakıldığında prolapsusu olan kadınlarda sezaryen ile doğum yapma oranı anlamlı olarak daha düşük iken (sırasıyla %10.6 ve %20.8, p<0.001), doğurdukları bebeklerin ortalama kilosunun prolapsusu olmayan kadınlara göre anlamlı olarak fazla olduğu tespit edilmiştir (3584 ± 574’e karşı 3490 ± 389, p=0.004) (Tablo 1). Eğitim seviyesinin prolapsusu olan kadınlarda olmayanlara oranla anlamlı olarak düşük olduğu bulunmuştur (Tablo 1). POP üzerinde etkili olabilecek bağımsız değişkenleri tespit etmek amacıyla yapılan lojistik regresyon analizine yaş, VKİ, bel-kalça oranı, parite, doğum şekli, menopoz durumu, kronik hastalıklar, sigara, eğitim seviyesi ve yıllık gelir parametreleri dahil edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda özellikle bel kalça oranının, daha sonra paritenin, vajinal doğum yapmış olmanın ve menopoz durumunun POP için riski arttıran bağımsız değişkenler olduğu bulunmuştur (Tablo 2).               TARTIŞMA Bir toplulukta POP için en uygun ve en verimli koruyucu ve tedavi stratejilerinin geliştirilmesi için ilk basamak o hedef toplulukta POP’un prevalansının ve ilişkili faktörlerin ortaya konmasıdır (12). Buradan hareketle hizmet verdiğimiz toplulukta POP prevalansını ve ilişkili risk faktörlerini ortaya koymak amacı ile kesitsel toplum temelli bir çalışma planlanmış, bel kalça oranı ile paritenin artması, vajinal doğum yapmış olma ve kadının menopozda olması durumunun POP gelişimi için bağımsız risk faktörleri olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar POP gelişimi için bağımsız risk faktörleri olarak bulunmasa da POP olan hastaların anlamlı olarak daha yaşlı, daha kilolu, maksimum doğum ağırlığının daha fazla olduğu, daha az oranda sezaryen ile doğum yaptığı ve eğitim düzeylerinin daha düşük olduğu görülmüştür. Literatür incelendiğinde ülkemizde POP prevalansını araştıran sınırlı sayıda araştırmanın mevcut olduğu görülmektedir. Çam ve arkadaşları doğum yapmış kadınlarda mediolateral epizyotominin pelvik taban üzerine olan etkilerini araştırdıkları ve POP-Q sistemini kullandıkları çalışmalarında inceledikleri toplulukta evre ≥2 POP sıklığını epizyotomili ve epizyotomisi olmayan Türk kadınlarında sırası ile %33 ve %38 olarak rapor etmişlerdir (13). Yine ürogenital prolapsus yaşam kalitesi ölçeğinin geçerlik ve güvenirliğinin değerlendirildiği başka bir çalışmada POP-Q ile değerlendirilen 218 hastanın 123’ünde evre ≥2 POP (%56.2) olduğu rapor edilmiştir (14). Bizim çalışmamızda ise incelenen toplulukta POP prevalansı %27.1 olarak bulunmuştur. Sonuçlardaki farklılıklar çalışmaların metodolojisinden ve incelenen topluluğun farklı coğrafi bölgelerden olmasından kaynaklanıyor olabilir. Çam ve arkadaşlarının çalışmasında sadece doğum yapmış olan hastalar değerlendirilmiş iken bu çalışmada tüm kadınlar dâhil edilmiştir (13). Seven ve arkadaşlarının çalışmasında ise çalışmaya dâhil edilme kriterlerinden kaynaklanan bir farklılık mevcuttur (14). Fakat tüm veriler POP’un ülkemizde de yaygın bir sağlık sorunu olduğunu desteklemektedir. Literatürde POP gelişimi için bazı değiştirilebilir ve değiştirilemez risk faktörleri tanımlanmıştır (10). Obesite, vajinal doğum, parite, sigara kullanma, kronik zorlanma ve kilolu bebek doğurma değiştirilebilir risk faktörleri arasında sayılmakta iken yaş, ırk, menopoz durumu, kronik akciğer hastalığı, bağ doku hastalığı ve nöropati değiştirilemez risk faktörlerini oluşturmaktadır (10,15,16). Tüm bu faktörler pelvik organlar için pelvik taban destek kaybına yol açarak POP’a neden olurlar (17) Çalışmamızda değiştirilebilir faktörler içinde vajinal doğum ve parite literatür ile uyumlu olarak bağımsız risk faktörleri olarak bulunurken, ek olarak bel kalça oranının artması da POP gelişimini etkileyen bağımsız bir risk faktörü olarak bulunmuştur.  Vajinal doğuma bağlı POP gelişiminin travay esnasında olan gerilme, kompresyon ve kopmalara bağlı olan yapısal bozulma ve veya levator ani kasında denervasyona sekonder olduğu düşünülmektedir (5,18-20). Quiroz ve arkadaşları tek bir vajinal doğumun POP gelişimi riskini 9.7 kat (% 95 Güven Aralığı: 2.68-35.35) arttırdığını rapor etmişlerdir (21). Yine İtalya’da yapılan bir çalışmada vajinal doğumun sezaryen ile doğum yapanlara göre POP riskini 1.82 kat arttırdığı (% 95 GA: 1.04 –3.19) bulunmuştur (22). Bu çalışmada da incelenen toplulukta vajinal doğumun POP gelişimi riskini 1.5 kat olarak arttırdığı tespit edilmiştir. Sezaryen ile doğum yapanlarda POP gelişiminin anlamlı olarak daha az olması (%10.6’ya karşı %20.8, p<0.001) bu sonuç ile de uyumludur. İkinci bir faktör olan pariteye bakıldığında Oxford Family Planning Association’ın epidemiyolojik çalışmasında POP için en önemli risk faktörünün parite olduğu belirtilmiştir (23). Benzer olarak bu çalışmada incelenen toplulukta sezaryen ve vajinal doğumlar hep birlikte parite olarak değerlendirilmiş ve paritenin doğum şeklinden bağımsız olarak POP gelişimi için bir risk faktörü olduğu bulunmuştur. POP gelişimi için suçlanan faktörlerden biri olan levator ani kası hasarı vajinal doğumda daha fazla olmak üzere her iki doğum şeklinde de görülmekte, bu da paritenin her ne yol ile olursa olsun POP için bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmasına neden olabilmektedir (5). Bel kalça oranı viseral obesitenin bir göstergesi olarak kabul edilir. Çalışmamızda artmış bel kalça oranı, incelenen toplulukta POP gelişmesi için önemli bir risk faktörü olarak bulunmuştur. Bel kalça oranının POP ile olan ilişkisi Kudish ve arkadaşları tarafından da gösterilmiştir. Bu araştırmacılar bel kalça oranındaki 0.1’lik bir azalmanın sistosel ve rektosel problemlerinde gerileme ile ilişkili olduğunu göstermişlerdir (24). İleri sürülen olası mekanizma bu oranın istirahatta, öksürme veya Valsalva manevrası esnasında pelvik tabana yönlenen daha büyük mekanik kuvvetlerin bir yansıması olduğu ve azalması ile bu kuvvetlerin pelvik tabana yansımasının azaldığı şeklindedir (24). VKİ ve maksimum doğum ağırlığı değerlendirilen toplulukta POP olan hastalarda olmayanlara göre anlamlı olarak daha yüksek bulunmasına rağmen tek başlarına bağımsız risk faktörü olarak bulunmamışlardır. Sigara kullanımının da bir risk faktörü olmadığı görülmüştür.               Değiştirilemeyen risk faktörleri içinde sadece menopozda olma durumunun POP için bir risk faktörü olduğu ve POP gelişim riskini 1.2 kat arttırdığı görülmüştür. Menopozda östrojen eksikliği zemininde gelişen atrofi tüm pelvik yapıları ilgilendirmekte ve bunun sonucunda POP gelişebilmektedir. Yine yaşa ve uzamış östrojen eksikliğine sekonder oluşan osteoporoz nedeni ile omurgadaki kifotik değişiklikler pelvik girimde horizontal kaymaya neden olarak, abdominal içeriğin ağırlığının pelvik girim üzerine değil, pelvik taban ve ürogenital hiatus üzerine yansımasına yol açar (25,26). Her ne kadar yaş birçok çalışmada POP için bağımsız bir risk faktörü olarak rapor edilse de bu çalışmada POP gelişmiş hastaların yaşının daha fazla olduğu fakat yaşın tek başına POP gelişimi için bir risk faktörü olmadığı bulunmuştur.               Çalışmada sezaryen ile doğum yapmış olmak POP gelişimi için koruyucu bir faktör olarak bulunmamıştır. Fakat bu konunun açıklığa kavuşması için mevcut çalışmanın bazı limitasyonları mevcuttur. Çalışmada vajinal doğum yaptıktan sonra müteakip doğumu sezaryen ile yapan hastalar ayrı tutulmamış ve sezaryen ile doğum yapan hastaların ne kadarının ne süre eylem çektiği hastaların bu konuları hatırlayabilmelerindeki olası yanlılık nedeni ile ayrı ayrı değerlendirilememiştir. Çalışmanın sezaryen ile doğumun POP gelişmesi için koruyucu olup olmadığı konusundaki sonuçları değerlendirilirken bu faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Sonuç olarak Türkiye’de POP konusunda yapılmış epidemiyolojik çalışma çok azdır. Bu çalışmada kliniğimize başvuran kadın hastalarda POP prevalansı ve ilişkili faktörlerin ortaya konması amaçlanmış, POP’un hizmet verdiğimiz Türk kadın hastalarda da yaygın bir sağlık sorunu olduğu, parite, bel-kalça oranı, vajinal doğum yapma ve menopoz durumunun POP gelişimi için bağımsız risk faktörleri olduğu tespit edilmiştir. Konunun daha iyi anlaşılması ve olası bölgesel farklılıkların ortaya konması için tüm ülkemizde farklı coğrafi bölgeleri de kapsayacak şekilde ülke genelini yansıtan epidemiyolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.                       KAYNAKLAR Samuelsson EC, Victor FT, Tibblin G, Svärdsudd KF.Signs of genital prolapse in a Swedish population of women 20 to 59 of age and possible related factors. Am J Obstet Gynecol. 1999;180:299-305. Bump RC, Norton PA. Epidemiology and natural history of pelvic flor dysfunction. Obstet Gynecol Clin North Am 1998; 25:723–746. Olsen AL, Smith VJ, Bergstrom JO, Colling JC, Clark AL. Epidemiology of surgically managed pelvic organ prolapse and urinary incontinence. Obstet Gynecol 1997; 89:501–506. Smith FJ, Holman CD, Moorin RE, Tsokos N. Lifetime risk of undergoing surgery for pelvic organ prolapse. Obstet Gynecol 2010; 116:1096–1100. Memon H, Handa VL. Pelvic floor disorders following vaginal or cesarean delivery. Curr Opin Obstet Gynecol. 2012;24:349-54. Baden WF, Walker T. Fundamentals, symptoms and classification. Surgical repair of vaginal defects. Philadelphia, Pennsylvania: J.B. Lippincott; 1992. p. 14. Hendrix SL, Clark A, Nygaard I, et al. Pelvic organ prolapse in the Women’s Health Initiative: gravity and gravidity. Am J Obstet Gynecol 2002; 186:1160–1166. Bump RC, Mattiasson A, Bo K, Brubaker LP, DeLancey JO, Klarskov P, Shull BL, Smith AR. The standardization of terminology of female pelvic organ prolapse and pelvic flor dysfunction. Am J Obstet Gynecol 1996;175:10–7. Muir TW, Stepp KJ, Barber MD. Adoption of the pelvic organ prolapse quantification system in peer-reviewed literature. Am J Obstet Gynecol 2003; 189:1632–1635. Chow D, Rodríguez LV. Epidemiology and prevalence of pelvic organ prolapse. Curr Opin Urol. 2013;23:293-8. Weber AM, Abrams P, Brubaker L, Cundiff G, Davis G, Dmochowski RR, Fischer J, Hull T, Nygaard I, Weidner AC. The standardization of terminology for researchers in female pelvic floor disorders. Int Urogynecol J Pelvic Floor Dysfunct 2001;12:178–86. Awwad J, Sayegh R, Yeretzian J, Deeb ME. Prevalence, risk factors, and predictors of pelvic organ prolapse: a community-based study. Menopause. 2012;19:1235-41. Cam C, Asoglu MR, Selcuk S. Does mediolateral episiotomy decrease central defects of the anterior vaginal wall? Arch Gynecol Obstet 2012; 285:411– 415 Seven M, Akyüz A, Açıkel C. Ürogenital prolapsus yaşam kalitesi ölçeğinin geçerlik ve güvenirlik çalışması TAF Prev Med Bull 2008;7:317-322 Wilson PD, Herbison RM, Herbison GP. Obstetric practice and the prevalence of urinary incontinence three months after delivery. Br J Obstet Gynaecol. 1996;103:154-61 Progetto Menopausa Italia Study Group. Risk factors for genital prolapse in non-hysterectomized women around menopause. Results from a large cross-sectional study in menopausal clinics in Italy. Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2000;93:135-40. Word RA, Pathi S, Schaffer JI. Pathophysiology of pelvic organ prolapse. Obstet Gynecol Clin North Am. 2009;36:521-39. Dietz HP, Wilson PD. Childbirth and pelvic floor trauma. Best Pract Res Clin Obstet Gynaecol 2005; 19:913–924 Shek KL, Dietz HP. Pelvic floor ultrasonography: an update. Minerva Ginecol 2010; 65:1–20. Dietz HP. Pelvic floor trauma in childbirth. Aust N Z J Obstet Gynaecol. 2013;53:220-30. Quiroz LH, Muñoz A, Shippey SH, Gutman RE, Handa VL. Vaginal parity and pelvic organ prolapse. J Reprod Med. 2010;55:93-8 Lukacz ES, Lawrence JM, Contreras R, Nager CW, Luber KM. Parity, mode of delivery, and pelvic floor disorders. Obstet Gynecol. 2006;107:1253-60 Mant J, Painter R, Vessey M. Epidemiology of genital prolapse: Observations from the Oxford Family Planning Association study. Br J Obstet Gynaecol 1997;104: 579-585 Kudish BI, Iglesia CB, Sokol RJ, Cochrane B, Richter HE, Larson J, Hendrix SL, Howard BV. Effect of weight change on natural history of pelvic organ prolapse. Obstet Gynecol. 2009;113:81-8. Moalli PA, Talarico LC, Sung VW et al. Impact of menopause on collagen subtypes in the arcus tendineous fasciae pelvis. Am J Obstet Gynecol 2004;190:620-627. Vardy MD, Lindsay R, Scotti RJ et al. Short-term urogenital effects of raloxifene, tamoxifen and estrogen. Am J Obstet Gynecol 2003;189:81-88.                       Tablo 1. Genital prolapsusu olan ve olmayan hastaların genel özellikleri   Prolapsus (-) n = 962 Prolapsus (+) n = 358   P Yaş, yıl (ortalama + SD) 39.0 + 11.1 42.8 + 9.4 <0.001 Vücut kitle indeksi, kg/m2 (ortalama + SD) 26.3 + 4.6 27.8 + 4.8 <0.001 Bel/Kalça oranı (ortalama + SD) 0.78 + 0.06 0.80 + 0.07 <0.001 Parite (ortalama + SD) 1.8 + 1.5 3.2 + 1.8 <0.001 Sezaryen doğum oranı 200 (20.8%) 38 (10.6%) <0.001 Maksimum doğum ağırlığı, g (ortalama + SD) 3490 + 389 3584 + 574 0.004 Postmenopozal [n, (%)] 231 (24.0%) 92 (25.7%) 0.53 Kronik hastalıklar [n, (%)] 90 (9.4%) 44 (12.3%) 0.12 Sigara [n, (%)] 236 (24.5%) 83 (23.5%) 0.71 Eğitim [n, (%)]     <0.001   İlkokul 610 (63.4%) 271 (75.7%)     Lise 231 (24.0%) 70 (19.6%)     Üniversite 121 (12.6%) 17 (4.8%)   Yıllık gelir [n, (%)]     0.62   Düşük 355 (36.9%) 143 (39.9%)     Orta 585 (60.8%) 207 (57.8%)     Yüksek 22 (2.3%) 8 (2.2%)                       Tablo 2. Pelvik organ prolapsusu üzerinde etkili olan faktörlerin multivaryant incelenmesi *   Odds oranı %95 Güven Aralığı P Bel/Kalça oranı 46.2 3.3 – 655 0.005 Parite 1.5 1.3 – 1.7 <0.001 Vajinal doğum 1.5 0.3 – 0.8 0.005 Menopoz 1.2 1.1 – 1.4 0.005 * Logistic regression analysis, forward conditional