"Gençlerin Bu Davranışları Göstermesinin Arkasındaki Gerçekler"
Gençlerin bu şekilde davranma eğiliminde olmalarının ardında bazı nedenler yatıyor ve bunlar hem biyolojik hem de toplumsal faktörlere dayanıyor. Gençler, gelişmekte olan beyinleri ve akranlarıyla etkileşimleri nedeniyle büyük değişiklikler yaşarlar.
Ergenlik Dönemi, insan beyninin gelişmeye devam ettiği bir dönemi kapsar ve bu süre yaklaşık olarak 25 yaşına kadar sürer. Prefrontal korteks, beynin yavaş gelişen alanlarından biridir. Bu alan, yüksek düzeyde düşünme yeteneklerimizi içeren bir bölgedir ve planlama, hedef belirleme, mantıklı düşünme ve karmaşık düşünce oluşturma gibi yetilerimizi barındırır. Aynı zamanda davranışlarımızı kontrol etme yeteneğimizin merkezi olarak da kabul edilir. Prefrontal korteks, ergenlik döneminde tam anlamıyla gelişirken, birçok kişi bu süreçle birlikte olgunluk seviyemizin de arttığını ifade eder.
Ergenlik öncesinde prefrontal korteks bölgesinde genellikle hızlı bir büyüme yaşanır ve bu büyümenin ardından önemli bir budama süreci gelir. Bu budama süreci, beyindeki bağlantıların düzenlenmesini sağlar. Bu bir bakıma beyindeki bağlantıların temizlenmesi gibidir; sık kullanılan bağlantılar korunurken, artık gereksiz hale gelmiş bağlantılar kesilir. Bu süreçten sağ kurtulan bağlantılar daha sonra daha hassas bir şekilde ayarlanır. Budama, bireysellik ve beceri geliştirmenin başlaması için gereklidir. Bu nedenle, gençlerin bazen karmaşık veya düşüncesiz davranışlar sergilemesi, biyolojik gelişimlerinin doğal bir parçasıdır ve büyüme sürecinin bir yansımasıdır. Bu dönemin anlaşılması ve desteklenmesi, gençlerin sağlıklı bir şekilde büyümelerine yardımcı olabilir.
"Beyin ve Ergenlik: Duygusal Bir Yolculuk"
Evet, yukarıda bahsedilen gerçekler gerçekten önemli. Beyin, yetişkinlikte tam olarak gelişmez ve prefrontal korteks denen o kritik bölge, yani kararlarımızı aldığımız, davranışlarımızı kontrol ettiğimiz ve mantıklı düşünce süreçlerini yürüttüğümüz yer, gençlerde tam anlamıyla aktif değil. Bu, biyolojik bir gerçektir ve gençlerin davranışlarını kontrol etmekte zorlandıklarını anlamamıza yardımcı olur. Çünkü bu işi yapacak sinirsel bağlantılar henüz tam olarak oturmamıştır. İşin içine bir de dopamin adı verilen ve zevkli duygulardan sorumlu olan bir nörotransmitterin değişen seviyeleri eklenince, işler daha da karmaşık hale gelir. Gençlerin ödül sistemi, zevkli duyguları elde etmek için daha fazla uyarılmaya ihtiyaç duyar. Bu nedenle cinsellik, uyuşturucu vb. gibi heyecan verici şeyler, ergenlik yıllarında daha cazip hale gelir. Yetişkinler gibi aynı düzeyde haz almak için gençler daha fazla heyecan ve uyarım ararlar.
Ayrıca, ergenlik yıllarındaki duygusal çalkantılardan sorumlu olan bir başka beyin yapısı da var: Amigdala veya duygusal merkez. Bu yapı, henüz prefrontal kortekse tam olarak bağlı değildir. Bu nedenle, gençlerin mantık yerine duygusal temellere dayalı kararlar vermeleri daha olasıdır. Bu, ergenlik döneminin bazen karmaşık ve duygusal bir yolculuk olduğu gerçeğiyle ilişkilendirilebilir. Bu dönemi anlamak ve desteklemek, gençlerin bu duygusal yolculukta sağlıklı bir şekilde büyümelerine yardımcı olabilir.
"Gençlerin Arkadaşlık Dünyası: Akran Etkisi ve Bağlanma"
Gençlerin dünyasına girdiğimizde, akran etkisinin ve arkadaşlık ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu görmek gerçekten özel bir deneyim oluyor. Beyinlerinin hala tam olarak olgunlaşmadığını düşünürsek, gençler, model alarak öğrenme, olumlu seçimler yapma konusunda rehberliğe ihtiyaç duyarlar. Aynı zamanda zevkli deneyimleri dengelemek ve düzenlemek de bu dönemde büyük bir önem taşır. Zaman içinde, bu rehberlik prefrontal korteksin gelişimine büyük katkı sağlar. Rehberlik, özellikle bir yetişkinin duygusal güvenlik sağlayabildiği, duygusal düzenlemeyi modelleyebildiği ve empati gösterebildiği "güvenli bağlanma" ile gerçekleşir. Ancak şunu da görmekteyiz ki, gençler zamanla bu güvenli bağlanma ihtiyaçları için diğer gençlere güvenmeye başlarlar.
Gordon Neufeld ve Gabor Mate, ergenlik döneminin, gençlerin ebeveynlerinden uzaklaştığı büyük ve erken bir değişim dönemini tanımlar. Bu değişimin, toplum tarafından teşvik edilmesine rağmen "normal ama doğal olmadığı" ve optimal gelişim ve refah için ihtiyaç duyulan şeylerle uyumsuz olduğu söylenir. Bir genç, gizli yaşamında önceden bir bakıcıdan aldığı güvenden, emniyetten, duygusal destekten ve düzenlemeyi modellemiş olmaktan dolayı, bu bağlanma ihtiyaçlarını artık akranlarına yöneltmeye başlar. Bu, ebeveynler veya bakıcılarla olan bağlılığa rekabet eden bir akran bağlanması yaratır- ancak gelişim sürecinde her iki tür bağlanmaya da ihtiyaç vardır. Birbirleriyle rekabet eden bu bağlar, istikrarsızlık yaratabilir, duygusal dengeyi sarsabilir, motivasyon eksikliği oluşturabilir ve karar verme yeteneklerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, gençlerin dünyasında akran ilişkilerinin ve bağlanmanın karmaşıklığını anlamak ve onları bu yolculuklarında desteklemek, onların sağlıklı bir şekilde büyümelerine yardımcı olmanın önemli bir parçasıdır.
Kısacası, gençlerin duyguları ve zevk alma isteği, mantık ve ahlaktan önce gelirken, olgunlaşmamış bir beyin, bağlanma figürlerine değil de genellikle arkadaşlarına daha fazla bağlanma isteğiyle birleştiğinde, bazı endişe verici duygusal sorunlar ve davranış problemleri ortaya çıkabilir. Neufeld ve Mate'in de belirttiği gibi, bu hassas gelişim döneminde, gençler biyolojik ve sosyal olgunluğa ulaşana kadar "Çocuklarınıza (ya da timsahlara) sıkı sıkıya sarılmak" en iyisi gibi görünüyor.