Melih Cevdet Anday’a sormuşlar; “evlilik nedir?” diye. Şöyle yanıtlamış üstat; “Eskiden kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna “evlenmek” denirdi. Şimdi ise yeni evliler, apartman dairelerinde, yüksek bloklarda, yani katlarda oturuyorlar. Bu yüzden artık evlilik “katlanmaktır.”
Özellikle evli olan okurlarımızın yüzündeki naif tebessümü görür gibiyim. Peki bir evliliğin “problemli” olduğunu söyleyebilmek için temel kriterler nelerdir acaba? Elbette bu sorunun çok net bir yanıtı yoktur. Teşhis, çiftlerin kişilik yapılarına, evlilik sürecinin hangi aşamalardan geçtiğine ve bunun gibi binlerce değişkene göre farklılık gösterebilir. Ancak genel geçerliği olan bazı temel sıkıntıları göz önünde bulundurduğumuzda;
-Eşinizle aranızda yoğun bir şekilde duygusal uzaklaşma hissediyorsanız ,
-Evliliğinizde özellikle son dönemlerde karşılıklı sevginiz dışındaki öğeler daha ön plana çıkmış ve bu durum sizi rahatsız eder bir boyuta gelmiş ise ,
-Eşinizle olan cinsel hayatınızda belirgin bir azalma varsa ,
-Tartışmalarınızda “boşanma” sözcüğü sık sık havada uçuşmaya başlamışsa ,
-Artık evliliğiniz hem size neşe ve canlılık vermiyor hem de bu durumun eşiniz için de geçerli olduğunu gözlemliyorsanız ,
-Kendinizi daha az “güvende” hissediyorsanız ,
-Kıskançlık ve şüphelerinizde artış varsa ,
-Artık tartışmalarınızda karşılıklı olarak taviz vermiyor ve git gide eşinize karşı olan tahammülünüzün azaldığını hissediyorsanız,
-Tartışmalarınızın kontrolü güçleşiyor ve süresi ile sıklığı artıyorsa,
-Eşiniz artık size hediye almıyor ya da sizi hatırladığını hissettirmiyorsa ,
-Artık eşiniz dışında başka erkeklerin (ya da kadınların) size çok daha iyi bir eş olabileceği duygusu yoğunlaşmaya başlamışsa, sanırım yavaş yavaş evlilik hayatınızın “problemli” olduğu gerçeği ile yüzleşmenin zamanı gelmiştir.
Bir çok çift evliliğe adım atarken, yaşanılan romantik duyguların da etkisiyle, “Bizim birbirimize olan duygularımız o kadar güçlü ki, biz hiçbir sorun yaşamayacağız, her zorluğu yenebiliriz” diye düşünür. Ancak, zaman ilerledikçe çevremizde hiçbir şeyi statik, durağan tutamadığımız gibi, evliliklerde de her şeyi ilk günkü gibi tutabilmek oldukça güçleşir. Hem kadın, hem de erkek cephesinde değişen ihtiyaçlar, kişisel gelişim sürecindeki farklılıklar, arzular, istekler ve umduklarımızın bulunamaması neticesinde çatışmalar kaçınılmaz olur. Eğer bu çatışmalar iyi ve etkili bir biçimde çözümlenemezse, bu durum kronik ve sancılı bir gerilime, öfke patlamalarına neden olabilir ve bir zamanlar eşiniz ve evliliğinizi betimlemek için kullandığınız “ideal” sıfatı, yerini türlü olumsuz tanımlamalara bırakır. Evlilik içinde çok çeşitli varyasyonlarda sorunlar çıkabilmektedir. En tipik olanlarını; iletişim kuramama ve uzlaşmada güçlük, sevgi azlığı, saygı eksikliği, eşlerin depresif düşünce modu, anlaşılamamak, çocuk sorunları, ailelerin evliliğe müdahale ve baskıları, ekonomik problemler vb. şeklinde sıralayabiliriz.
Hayatın diğer kulvarlarında da zorlu mücadeleler vermekte olan eşlerin omuzlarına bir de bu problemler yüklendiğinde, bu durum kişinin kaçınma-yaklaşma anksiyetesi yaşamasına neden olur. Özellikle yukarıda bahsettiğimiz tipte problemler, eşlerde “özgürlüklerin kısıtlanması” şeklinde algılanır ve bu durum kişide içten içe bir öfke ve isyan oluşturur. Eğer eşe duyulan sevgi bu öfke ve isyandan aşağıda kalırsa evlilikte sorunlar baş göstermeye başlar. Bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu eşler arası açıklık, doğruluk ve yalınlıktır. Tüm bu durumlar bazen kendiliğinden çözülebilir ancak bazen de çözümlenemeyen basit sorunlar boşanmaya varacak tatsız tablolarla karşımıza çıkabilmektedir. Eğer bir iletişim sorununu kendiniz çözemeyecekseniz geç kalmadan sorunun çözümü için bir profesyonele başvurmaktan da çekinmemelisiniz. Sağlıklı günler dileklerimle.
Psikolog Kutay Ürkmen