Ergonomi sözcüğü, Yunanca "ergo" ve "nomos" sözcüklerinden oluşmaktadır. Ergo (iş) + nomos (kural / yasa) anlamına gelmektedir.
Ergonomi; "çalışılan ve yaşanan çevrenin, yapılan işin insan özelliklerine uygun olarak düzenlenmesi" disiplini olarak tanımlanabilir. İş yükü ve çalışma gücünün en iyi şekilde dengelenip hem çalışanın sağlığını korumayı, hem de üretimin artmasını hedefler. İnsanın çalışırken aşırı zorlanmalar yüzünden yıpranmasını, sakatlanmasını önler. Bu uyum sayesinde iş başarısını ve yaşam kalitesini artırır.
İster ev hanımı, isterse ofis çalışanı veya fabrika işçisi olsun kişi iş yaparken vücudunu doğru- dengeli kullanmazsa ve çalışırken kullandığı aletler, makinalar, masa, sandalye vb. yardımcı araç gereçler vücut yapısına uygun olmazsa bel, boyun, el, el bileği, eklem, sırt, diz ve diğer organları ilgilendiren ciddi sakatlanmalara yol açabilir.
Yaşamı kolaylaştıran her türlü ürünün insanın fiziksel özelliklerine uygun olarak tasarımı bir zorunluluk olmaktadır.
Fonksiyonel olarak yanlış tasarlanmış bir evde, ergonomik oranlar korunmamışsa yaşam ek bir yorgunluk getirir ve hatta günlük yaşam aktiviteleri sırasında sakatlanmalara ve mekanik kas-iskelet sistemi hastalıklarına sebep olabilir.
Salonda seçilen kanepe ve koltukların ergonomisi, yüksekliği ve oturma derinliği, koltukların birbirine göre bakış açıları, televizyonun konumu sağlığımız açısından çok önemlidir.
Oturduğumuz koltukta dik oturabilmeliyiz. Koltuğun derinliği ve yüksekliği sırtımızı tam yaslamaya izin vermeli, kaykılarak oturmak zorunda kalmamalıyız. Oturduğumuzda ayaklarımız yere değmeli ve dizlerimiz kalça seviyesinden yüksekte kalmamalı. Koltuğun sırt kısmı en az kürek kemiklerimizin alt ucuna dek uzanmalı ve belimizi kavramalı. Kollarımızı rahatlıkla yerleştireceğimiz kollukları bulunmalı.
Özellikle boyun ve bel rahatsızlığı olan kişiler televizyonu açılı pozisyonda değil karşılarına alarak doğrudan seyretmeli ve televizyon 1/3 üst kısmı göz hizasında olmalı. Bunlara dikkat edildiğinde iskelet sistemimizin yorgunluğunu akşam evimizde atabiliriz.
Salondan sonra özellikle kadınların en çok zaman geçirdiği yer mutfaktır. Mutfakta geçirilen zaman içinde hep bir hareket vardır. Mutfak elemanlarının yerleşimi çok önemlidir. Yanlış yerleşimli bir mutfak bel, sırt, kol ağrılarına davetiye çıkaracaktır. Mutfakta buzdolabı, lavabo, ocak üçgeni doğru kurulmalıdır. Örneğin buzdolabının kapağı bu üçgenin içine açılmalıdır. Bu üçgenin mesafeleri çok uzak olmamalı ve vücut ritmine uygun uzaklıkta yerleştirilmelidir. Vücut ritminden kastedilen bu üçgenin elemanları arasındaki mesafelerin tam adım uzaklığında olması ve adımlamaya başlanan ayakla sonlanmasıdır. Bulaşık makinesi sağ el kullanan insanlar için lavabonun sağında olmalıdır.
Tezgah yüksekliği kişinin boyuyla orantılı olmalı, kişi tezgahı kullanırken dirsek açısı 120 derece civarında olacak şekilde belirlenmelidir. Ankara’nın kırsal ve kentsel kesimlerindeki konutlarda mutfak donatılarının optimum çalışma yükseklikleri ile ev kadınlarının antropometrik ölçüleri tespit edilmiş; tezgah, evye ve pişirici için en uygun yüksekliğin 89 cm, derinliğin 40-73 cm, masa yüksekliğinin 67 cm, oturma yüksekliğinin 43 cm olması gerektiği bildirilmiştir.
Mutfak elemanlarının yerleşimi kadar mutfaktaki malzemelerin yerleşimi de önemlidir. Örneğin ağır veya sık kullanılan kap kacak ve malzemeler daha çok kol yüksekliğine yerleştirilmeli, hafif malzemeler ise raf altlarına konulmalıdır. Aksi takdirde ağır malzemeleri alçak seviyeden kaldırırken hem belimize, hem de kolumuza aşırı yüklenilecektir
Mutfaklarda sıkça kullandığımız fırınlar gövde seviyesinde olmalıdır, sürekli eğilip doğrulmak bel problemlerine neden olabilir. Yeni buzdolabı alanların derin dondurucu kısmı aşağıda olanları tercih etmesi daha kullanışlıdır. Derin dondurucular sık kullanılmadığı için sık sık eğilip kalkmak zorunda kalınmayacak ve böylece bel- omurga zorlanması olmayacaktır.
Mutfakta yüksek bölümlere uzanmak için mutlaka bir taburemiz olmalıdır. Bu taburenin de çok sağlam ve dengesi iyi olmalıdır.
Yatak odasında vücut sağlığımız için en önemli faktör yattığımız yataktır. Yatak sert ve düz olmalı, vücut ağırlığı ile yaylanmamalıdır. Baş ve gövde uyum içinde olmalıdır. Yastık çok alçak veya çok yüksek olmamalı, boyundaki çukurluğu destekleyecek kadar olmalıdır. Çok yumuşak yastıklar zararlıdır. Ayrıca çok sert ve yüksek yastıklar başın askıda kalmasına ve boynun zorlanmasına sebep olur.
Evimizde kullandığımız eşyaların ve mimarî elemanların yükseklikleri çok önemlidir. Lâvaboda elimizi yıkarken çok eğilmemize gerek kalmıyorsa, klozet yüksekliği zorlanmadan oturup kalkmamıza izin veriyorsa veya yanına bir de tutamak konmuşsa, yatağımızdan kalkarken dizlerimize yüklenmek zorunda kalmıyorsak, dolabımıza elbisemizi asarken aşırı uzanmak zorunda kalmıyorsak hem sağlıklı hem de mutlu yaşarız.
Çalışma düzlemine basınç uygulayarak gerçekleştirilen ütü yapma, oklava ile hamur açma vb. eylemler için uygun tezgah yüksekliği, ayakta dirsek yüksekliğinden 12,2 cm aşağıda olmalıdır. Oysa ütü masamızın yüksekliği doğru değilse o ütü bizi iki kat daha fazla yoracaktır.
Evimizde merdiven yükseklikleri de sağlığımız ve vücut mekaniğimiz açısından çok önemlidir. İdeal bir merdiven yüksekliği 15-18 cm. arasında olmalıdır. Merdiven yükseklikleri eşit olmalıdır. Özellikle diz problemi olan kişiler yüksek basamaklı veya eşit olmayan yükseklikte basamaklı merdivenleri kullanmakta zorlanabilir.
Diğer bir sorun da evin çok yüksek olmasıdır. Ortopedik açıdan evler özellikle orta yaşın üzerindeki kişiler için çok katlı olmamalıdır. Villa tipi evler ise 2 katı aşmamalıdır. Üst kat daha çok yatak odalarına ayrılmalı, alt kat ise gündüz yaşanan mekan olmalı ve gün içindeki tüm ihtiyaçlara karşılık vermelidir. Böylelikle sık sık merdiven inip çıkma zorunluluğu olmamalıdır.
Hayatımızın büyük bölümünü geçirdiğimiz evimiz, günün yorgunluğunu atarak vücudumuzu dinlendirdiğimiz yer olmalıdır aynı zamanda. Böylelikle yeni güne tazelenmiş olarak başlayabilir, işimizde ve sosyal ilişkilerimizde daha dinamik ve başarılı olabiliriz. Bu da ancak ergonomik olarak uygun tasarlanmış bir ev ile mümkündür.
1. Yürürken veya ayakta dururken vücudunuzun dik bir pozisyonda olmasına özen gösterin. Ağırlığınızı her iki bacağınıza eşit olarak paylaştırın. Ayakta dururken her iki omuz ve kalçanızın aynı hizada olmasına dikkat edin. Doğru duruşta çene içeri çekilmiş, baş dik, sırt ve bel düzdür.
Bu duruşta kulaktan yere indirilen dik çizgi omuz ve kalçanın ortasından ve ayak bileği önünden geçer. Ayakta dururken sırt kambur, bel çukur, karın öne sarkık, göğüs yassılaşmış ve çene öne çıkmış olursa bu yanlıştır. Böyle bir pozisyon bele rahatsızlık verirken iç organlar da basınç altında kalır.
2. Bahçede- evde çalışırken de uzun saplı aletleri tercih edin.
Elektrikli süpürgeyle veya paspasla yerleri temizlerken öne doğru eğilmeyin ve belinizi dik bir pozisyonda tutmaya gayret edin. Bu nedenle uzun saplı süpürge kullanmak daha yararlı olacaktır.
3. Ütü yaparken tek ayağınızın altına 15-20 santimetre yükseklikte bir cisim koyarak hafifçe yükseltin, belinizin rahatladığını göreceksiniz. Bir süre sonra basamağın üzerine öbür ayağınızı koyun.
4. Yatağınız sert olsun. Yattığınız zaman vücudunuz yatağa gömülmesin. Vücudu değişik şekillere sokan, stabil olmayan yumuşak veya çöküntülü yataklar sağlıklı değildir. Altında sunta veya tahta olan yataklar ile üzerine yatıldığında omurganın fizyolojik kıvrımlarına uyum gösterebilen kaliteli ortopedik yatakları tercih edin.
5. Koltukta kitap okurken sırtınız arkaya yaslanmış ve başınız dik pozisyonda olmalı. Baş ve boyun öne eğilmiş şekilde okumak beli- boynu rahatsız eder.
Ayakta çalışırken ayağınızın altına alçak bir cisim çekin. Vücut ağırlığını zaman zaman bir bacaktan diğerine aktarın. Bulaşık yıkarken lavabonun altındaki dolabı açarak bir bacağınızı içeriye doğru sokarsanız rahat ettiğinizi göreceksiniz.